Türkiye ABD’ye Rağmen İran’ı Destekleyecek mi?

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, bugün Esenboğa Havalimanı’nda yaptığı açıklamada, Türkiye’nin İran’a yaptırımlara destek vermeyeceği görüşünü yineledi. Erdoğan, “Yaptırımlarla ilgili her şeyden önce şunu bilmeliyiz; yani bizim ABD nasıl bir stratejik ortağımız ise, nasıl bir model ortağımız ise, bizim dünyada diğer stratejik ortaklarımızla olan ilişkilerimizde de onlarla ilişkiyi kesmek bir defa bizim ülkeler arasındaki bağımsızlık anlayışımıza ters düşer. Hem komşumuz olacak, bunun yanında stratejik ortaklığımız olacak, çünkü onlardan öyle ürünler biz alıyoruz ki, bu ürünleri almadığımız zaman benim ülkemi kış boyu kim ısıtacak? Aynı şekilde burada ‘kazan-kazan’ esasına göre birçok gelişmeler var, bunları nereye koyacağız?” dedi.

Eski ABD Başkanı Barack Obama döneminde de İran’la ilgili taleplere benzer şekilde yanıt verdiklerini de kaydeden Erdoğan, gündemdeki ABD Kongresi’nin F-35’lerin Türkiye'ye teslimatının geçici durdurulması yönündeki tasarıya da işaret etti. Erdoğan, “Gerek Senato’nun, gerek Temsilciler Meclisi’nin içindeki siyasi noktadaki rekabetlerin de Türkiye üzerinden olması bizi ayrıca üzmektedir. Fakat şu ana kadar Sayın Başkan (Donald Trump) gerçekten bu konularda iyi bir duruş sergilemiştir. Ben bu duruşunun bundan sonraki süreçte de devam edeceğine inanıyorum. Gelen heyetler bizim buradaki arkadaşlarımızla yaptıkları görüşmelerde gerekli olan bizim düşüncemizi almışlar ve bu şekilde dönmüşlerdir. Temenni ederim ki, yanlış adımlar atılmamış olsun” diye konuştu.

Konuya ilişkin Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da, Azerbaycan Dışişleri Bakanı Memmedyarov ile ortak basın toplantısı sırasında dün konuşmuştu. Çavuşoğlu, “Birleşmiş Milletler’in (BM) yaptırımlarına her ülke gibi biz de uyarız ama ABD olsun veya İngiltere olsun veya başka bir ülke olsun, AB olsun, onların bir ülkeye yönelik yaptırım kararlarına biz uymak zorunda değiliz” ifadesini kullanmıştı.

“Türkiye, ABD’nin yaptırımlarını tek taraflı kararlar olarak görüyor”

İran Araştırmaları Merkezi (İRAM) Başkan Yardımcısı Hakkı Uygur ve Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi öğretim üyesi Yard. Doç. Dr. Bayram Sinkaya, İran’a yaptırımlar konusunu Amerika’nın Sesi’ne yorumladı.

Uygur ve Sinkaya’ya göre; Türkiye dış politikası bakımından ABD’nin yaptırımları “tek taraflı kararlar” olarak tepkiyle karşılanıyor. İran konusunda ABD’nin “dayatma” politikası izlediği ve kendi yaptırım kararlarını üçüncü ülkelere uygulatma talebi ise “bağımsız ve egemen devlet ilkesine ters düşüyor.”

Türkiye açısından konunun “ilkesel bir duruş” olduğunu söyleyen Uygur, “Uzun süren müzakereler sonucunda imzalanmış ve çok taraflı uluslararası bir anlaşmadan tek yanlı çekilmek ve ‘Ben bu anlaşmayı beğenmiyorum, yeni şartlarımı da kabul etmezsen sana tekrar ağır yaptırımlar uygularım’ demek uluslararası müzakerelerin ruhuna ve teamüllere zıt bir durum. Bu durumun sıradanlaşması halinde hiçbir ülke diğeri ile bir anlaşma yapamaz hale gelecektir, zira sonraki yönetimin anlaşmaya uyacağının bir garantisi olmayacaktır. İkincisi ilkesel sebep Türkiye'nin her türlü uluslararası anlaşmazlığın diyalog ve müzakereler yoluyla çözülmesi hususundaki tutumu ile ilgili. Ankara zaten kriz içindeki bölge koşullarında yaptırım ve tehdit dilinin kimseye faydası olmadığını düşünüyor. Diğer sebep Türkiye'nin çıkarlarıyla ilgili; Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da belirttiği gibi İran da Türkiye için stratejik ortak sayılabilir, zira bölgedeki en temel güçlerden biri ve ekonomik açıdan çok iyi ilişkilere sahibiz ve bizim asli enerji sağlayıcımız, bu durumda sırf ABD içinde bir kanat istiyor diye Türkiye'nin İran'a karşı sert tavır alması gerçekçi değil ki Türkiye Obama döneminde bile bu tek taraflı yaptırımlara katılmamıştı” dedi.

Sinkaya da, Uygur gibi Türkiye’nin söyleminde eskiden beri değişiklik olmadığı görüşünde. Sinkaya, “Birincisi İran’a yönelik yaptırım kararları, ABD’nin tek taraflı kararları. ABD, hiç kimseye danışmıyor ve görüş almıyor. Kendi başına aldığı kararları bölge ülkelerine dayatması egemenlik açısından kabul edilemez görünüyor. Türkiye’nin dahli olmaksızın yaptırım kararları kabul edilemez görüşü var ki ABD’nin tek taraflı hamlelerinde her zaman dile getirdiği bir şikayet konusu idi. İkincisi de Erdoğan’ın da dile getirdiği İran ile mevcut ticaret hacmi ve ilişkilerdeki yapısal durum. İran, Türkiye’nin enerji ihtiyacının yaklaşık 1/5’ini karşılıyor. Yine İran ile Türkiye arasında ulusal para birimleriyle ticaret yapılması için anlaşma sağlanmış ve somut ilerleme kaydedilmişti. Özellikle doğalgaz açısından hem stratejik hem de uzun vadeli anlaşmalar varken ABD’nin yaptırımları Türkiye’de kabul görmüyor” diye konuştu.

Gözler özellikle petrol/doğalgaz nedeniyle TÜPRAŞ’ta mı olacak?

Şimdi ABD’nin İran’a uygulayacağı yaptırımlardan Türkiye’nin ekonomisi nasıl etkilenecek sorusu en önemli mesele.

İran’a yaptırımlar konusunda Ankara’da temaslar yürüten ABD heyetinin mesajları çerçevesinde, Washington’un Türkiye’ye “ayrıcalık” tanımayı düşünmediği yorumlanıyor. ABD’nin terörizmin finansmanıyla mücadeleden sorumlu Maliye Bakan Yardımcısı Marshall Billingslea, Türk şirketleri ve bankalarına açıkça İran’la iş yapmamaları çağrısında bulundu. Billingslea’nın, 20 Temmuz’da Ankara’daki açıklamasında, “Türk şirketlerin ve Türk bankaların, yaptırımlar başlamadan önce işlerin ayarlamasına zaman kalması için 180 gün tanıdığımızı anlaması gerek. Şirketler, İran ile iş yapmaya devam ederlerse ABD pazarında ve finansal sisteminde bir daha iş yapamayacaklar” sözleri dikkat çekti.

Yard. Doç. Dr. Bayram Sinkaya, Türkiye’nin ABD’nin İran’a yaptırımlarını desteklemeyeceği ve özel sektöre de yaptırım getirmeyeceği düşüncesinde. Sinkaya, “Hükümet özel şirketleri serbest bırakacaktır. Eğer ABD’nin yaptırımlarından kurtulabileceklerini düşünüyorlarsa şirketler kendileri karar verecektir. Eğer ABD yatırımları varsa veya ABD ile finans ilişkileri varsa o zaman İran ile ticaretten vazgeçilmesi söz konusu olabilecektir. Türkiye’nin, ABD ile ilişkilerinde pek çok başka beklentisi var. Belki İran meselesi ABD ile pazarlık unsuru olabilecektir. Mevcut koşullarda Türk hükümetinin doğrudan inisiyatif almayacağını söyleyebiliriz. Buradaki önemli husus TÜPRAŞ meselesi. İran’dan doğalgaz alımı TÜPRAŞ üzerinden sürdürülüyor. Obama döneminde Türkiye’ye ayrıcalık tanınmış ve belirli miktarda petrol/petrol ürünleri alımında TÜPRAŞ azaltmaya gitmişti. Şimdi TÜPRAŞ’ın nasıl etkileneceği konuşulabilir. TÜPRAŞ, büyük bir holding parçası olduğu için holding açısından ABD’deki diğer yatırımları risk yaratıyor” dedi.

Hakkı Uygur da, “Ankara’nın siyasi pozisyonuyla birlikte Türkiye şirketleri de tıpkı Avrupalı, Rus ya da Çin şirketleri gibi kendi çıkarlarını öncelemek isteyebilirler ve çoğu büyük şirketin çok uluslu ve uluslararası finans sistemine entegre olduğu göz önüne alınırsa siyasi irade kadar net bir tavır takınamayabilirler ve İran ile olan ilişkilerini ciddi ölçüde revize edebilirler. Orta ve küçük boy işletmeler ise muhtemelen daha rahat olacaklardır” diye konuştu.

2009 sonrası Tahran ile hayal kırıklığı olmuştu

Bu arada Türkiye, 2009 yılında Brezilya ile birlikte Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) geçici üyesi olarak İran’a yaptırımlara karşı oy kullanmıştı. O dönemde Ankara, Obama yönetimince İran’a yaptırımlar getirilmesi taleplerine karşı tavır almıştı. Ancak sonrasında Türkiye’nin, İran’dan terör örgütü PKK ve sonrasında Suriye konusundaki beklentilerinde hayal kırıklığı süreci yaşanmıştı. Ankara – Tahran ilişkilerinde gerilimler ortaya çıkmıştı.

“Ankara’nın yaptırımlara karşı duruşuna rağmen İran yeniden Türkiye’yi diplomatik açıdan hayal kırıklığına uğratır mı?” diye sorduğumuz uzmanlar, yine de Ankara – Tahran hattında her konuda anlaşma olmasa da Türkiye’nin ABD’nin yaptırımlarına karşı tavrını koruyacağı görüşünde.

Uygur, Çavuşoğlu’nun da belirttiği gibi İran ile her konuda anlaşma sağlanmasa da İran’ın ekonomik olarak çökertilmesinin Türkiye’ye ya da bölgeye bir faydası olmadığını söyledi. Uygur, “Bazı konularda taraflar anlaşır ve işbirliği yaparlar ki Kürdistan referandumu ve Katar krizinde bunu gördük bazen de anlaşamazlar ve ciddi suçlamalara kadar gidebilirler ki bunu da Suriye krizinde tecrübe ettik. Ama bunlar bölgesel anlaşılabilir ihtilaflardır ve Ankara’nın komşu bir ülkenin dış güç tarafından toptan ekonomik ve siyasi saldırıya uğramasına destek vermesine yol açmaz. Özellikle Türk- ABD ilişkilerinin 6-7 yıl önceki ideal seviyesinden çok uzak olduğu ve bunda Suriye eksenli krizin önemli rol oynadığı göz önüne alınacak olursa tabiri caizse sütten ağzı yanan Türkiye'nin yoğurdu üfleyerek yiyeceğini tahmin ediyorum” ifadelerini kullandı.

Sinkaya da, Türk dış politikasında artık “15 Temmuz darbe girişimi kriteri bulunduğunu kaydetti. Türkiye’nin darbe girişiminde hangi ülke tarafından nasıl tavır alındığı, o ülkeyle ilişkilerde dikkate aldığını söyleyen Sinkaya, İran’ın darbe girişiminde Türkiye’nin yanında durduğunu ve başarılı bir sınav verdiği düşüncesinde. Sinkaya, “Türkiye’nin, ABD’nin yaptırımlarına karşı çıkması İran’da memnuniyetle karşılanacaktır. Zaten İran’ın başka lüksü yok görünüyor. Yaptırımlar arttıkça İran, komşularını kendi yanında tutmaya çalışacaktır. Ekonomik açıdan çıkarlarını koruyabilmek için komşularıyla ticaretini sürdürmesi önemli olacaktır” görüşlerini aktardı.