ANKARA - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, teröre destek verdikleri gerekçesiyle Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliğine karşı çıkacakları mesajının, ABD’yle savunma alanında yürütülen müzakereleri tetikleyebileceği yorumu yapılıyor.
Finlandiya ve İsveç'in NATO'ya resmen üyelik başvurusunda bulunmalarına rağmen Türkiye’nin kamuoyu önünde bu iki ülkenin üyeliklerine karşı dile getirdiği itirazında henüz bir değişiklik olmadı.
Finlandiya Cumhurbaşkanı Sauli Niinisto’nun “Kafam karıştı” diyerek telefon görüşmesinde kendisine Türkiye’nin NATO üyeliğine destek vereceğini söylediğini iddia ettiği Erdoğan, bugün de tam tersine Finlandiya ve İsveç’in güvenlik paktına üyeliğine karşı olduklarını yineledi.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan, bugün TBMM’de parti grubunda, NATO üyelerine ve dolayısıyla Batı ülkelerine Türkiye’nin terörle mücadele hassasiyetini anlamadıkları eleştirisini tekrarladı. Erdoğan, özetle “Biz yıllardır terörle mücadele eden bir NATO üyesi olarak bu tablo ile hiç karşılaşmadık. Müttefiklerimizden hassasiyetimizi anlamalarını, saygı göstermelerini ve destek vermelerini bekliyoruz. Teröre karşı sınırlarımızı korumak gibi hassasiyetimiz vardır. Bu hassasiyetimize hiçbir müttefikimiz beklediğimiz ölçüde saygı göstermediler. Sığınmacılar, Batı ülkelerine yönelmediği sürece derdimizi paylaşan hiçbir müttefik görmedik. Bunlar kusura bakmasınlar NATO’daki müttefiklerimizdir. Bu güvenlik teşkilatını güvenlikten yoksun hale getirmeye biz 'evet' diyemeyiz. Bu yanlış bir kere yapıldı Yunanistan ile. Yunanistan ve Fransa, NATO’dan çıkmışlardı, sonradan girmelerine maalesef biz ‘evet’ dedik. Müslüman bir sokulduğu yerden bir daha sokulmaz. Pazartesi gelmek istiyorlarmış. Boşuna yorulmasınlar, gerek yok. Tavır ortada” dedi.
Türkiye’nin NATO’nun İskandinav ülkelerindeki genişleme politikasına ilişkin kamuoyuna açık tutumu, terörle mücadelede kendisine destek verilmediği gerekçesiyle şimdilik “hayır” oyu kullanmak olarak görünüyor. Bu duruma ilişkin VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Eski Genelkurmay İstihbarat Başkanı Emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin ve Emekli Tuğgeneral Ali Er, NATO üzerinden Türkiye’nin Batı ülkeleri ve özellikle ABD’yle savunma alanındaki müzakerelerde elini güçlendirdiğini belirterek, mutlaka Ankara’ya jest niteliğinde öneriler sunulması gerektiği görüşünde birleşti. Pekin, ABD’nin Türkiye’ye F-35 askeri uçak programına geri dönüş yolunu açmayacağı görüşünü dile getirirken; Er ise, sadece olası F-16 askeri uçak satışıyla yetinilmemesi ve mutlaka F-35 projesinde ısrarcı olunması gerektiğini kaydetti.
Amaç NATO ve ABD’yle ilişkileri gözden geçirmek mi?
Your browser doesn’t support HTML5
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan İstinye Üniversitesi Güvenlik ve Savunma Stratejileri Uygulama ve Araştırma Merkezi (GÜVSAM) Koordinatörü İsmail Hakkı Pekin, konuyu İsveç ve Finlandiya’yla ilgili değil NATO bağlamında değerlendirmek gerektiği düşüncesinde. Türkiye’nin uzun süredir PKK ve ardından Suriye’deki PYD’ye bakışı konusunda derdini NATO’ya anlatamadığını söyleyen Pekin, Türkiye’nin 40 yıldır terörle mücadelesine rağmen PKK-PYD’ye yardım eden ülkelere hesap sorabileceğini ve böylece NATO’yla, NATO üyeleriyle ilişkilerin yeniden değerlendirilebileceğini kaydetti. Dolayısıyla bugünkü meseleyi İsveç’in 21 kişiyi ve Finlandiya’nın 12 kişiyi iade etmemesi gerekçesiyle görmemek gerektiğini belirten Pekin, “Bu iki ülke açısından PKK’ya destek verilmesi söz konusu. Ama asıl ABD başta olmak üzere pek çok NATO üyesi, ‘PKK terör örgütüdür, Suriye’deki PYD değildir’ diyor. Dolayısıyla toptan bir hesap gibi oturulup görüşülecek ve herhalde imkan bulunursa Türkiye – NATO ilişkilerinin yeniden gözden geçirilmesi sağlanacak” dedi.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nden (TSK) Emekli Tuğgeneral Ali Er de, “ABD açısından Norveç, Finlandiya ve İsveç’in yani İskandinavya’nın bütünlük içerisinde NATO savunma şemsiyesi altına girmesi önemli” tespitini paylaşarak, dolayısıyla burada Türkiye’nin asıl müzakere edeceği aktörü ABD yönetimi olarak gördüğünü söyledi. “Veto kartını Türkiye’nin ABD’ye karşı çok net tavrı olarak yorumluyorum” diyen Er, ABD’nin şimdi NATO’nun en güçlü ordularından birisi olan Türkiye’yi F-35 askeri uçak projesinden çıkarmayı hangi stratejik öngörüyle yaptığını düşünmesi gerektiğini kaydetti. Ali Er, “ABD’nin tutumu, Türkiye’yi NATO’nun kuvvet çarpanı olarak görmüyorum demektir. Türkiye, NATO üyesi olsa da artık stratejik öngörümde benimle aynı resimde görünmüyor demektir. Türkiye için bence Finlandiya ve İsveç muhatap değil. Onlar, NATO’ya başvurdukları için ABD’ye yönelik mesaja aracı. ABD, üçüncü dünya savaşı riskinin en yüksek olduğu dönemde, Türkiye’yi beşinci nesil savaş uçakları projesi dışında tutmaya kalktı. Türkiye de, hava kuvvetlerini etkisizleştirme hamlesiyle köşeye sıkıştırılmış olsa da bir aslana dönüştü. Bu basit bir olay değil ABD’ye karşı kartları açık açık konuşalım tepkisi diye düşünüyorum” diye konuştu.
Türkiye, NATO’dan uzaklaştırılabilir mi?
TSK adına NATO Karargahı’nda görev yapmış olan Ali Er, NATO’da prosedür olarak Türkiye’nin üyeliğini sonlandırma konusunda kendi talebi olmaksızın bir adım atılamayacağını vurguladı. Emekli Tuğgeneral Er, “Bu bakımdan Türkiye NATO’dan çıkarılmalı yönündeki görüşler uygulanabilir değil, nokta. Ancak NATO yapısı ve adı değiştirilerek yeni bir güvenlik paktı kurulmasına girişilerek, Türkiye dışarıda bırakılabilir. Ama bu dönemde bunun yapılabileceğini düşünmüyorum. NATO ve dünya açısından artık farklı stratejik kartların karılması dönemine girilmişken bunu düşünmek bile istemiyorum. NATO, Türkiye’siz Rusya’ya karşı kendisini savunamaz. NATO, eğer bir savunma paktı ise Rusya’ya karşı savunma gücünü kaybetmeyi göze almamalı” görüşünü paylaştı.
Eski Genelkurmay İstihbarat Başkanı Emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin de, Türkiye’ye karşı tehdit boyutunda NATO’dan uzaklaştırma yönünde girişimler olabileceğini ancak şu anda Batı’nın Ankara’ya ihtiyacı olduğunu kaydetti. Rusya’ya karşı ve Asya-Pasifik’te NATO’nun rolü bağlamında genişleme politikası izlendiğini belirten Pekin, böylece Çin ve Rusya’nın güçlerini azaltma amacı güdüldüğünü dolayısıyla başta ABD’nin Türkiye’yi NATO’dan ihraç etmek gibi bir konuyu gündeme getirmeyeceğini savundu. Geçmişte bu yönde mesajlar verdiği gözlemlenen Fransa’nın da bunu güdeme getirebileceğini zannetmediğini söyleyen Pekin, küresel ölçekte Türkiye’nin NATO üyeliğine ihtiyaç duyulduğunu ifade etti.
ABD’yle müzakerede F-35’ler mi F-16’lar mı şart olmalı?
Türkiye’nin ABD’yle müzakereleri açısından Emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin, öncelikle CAATSA yaptırımlarını kaldırma beklentisini işaret ederken, bununla birlikte ABD’nin ileri sürdüğü ön şart olarak Türkiye’nin özellikle de Karadeniz’de savaş söz konusuyken S-400 hava savunma sistemini kendi sınırları dışına çıkaramayacağını söyledi. Pekin, şu anda F-35 askeri uçak projesi üzerinden değil Türkiye’nin F-16 askeri uçak satın alma talebi ve belki yeniden Patriot füze sistemi satın alınması başlıklarında müzakere olabileceği düşüncesinde. Pekin, “Elbette ABD’yle müzakere sadece silah sistemleriyle ilgili değil Suriye’deki PYD-YPG yapılanması var. Kıbrıs ne olacak, Doğu Akdeniz konusu var. Kıbrıs konusunda belki adım atılması sağlanabilir” diye konuştu.
Emekli Tuğgeneral Ali Er ise, “Rusya’nın askeri yapılanmasına ve deniz yollarındaki olası üstünlüğüne karşı keşif ve gözetleme faaliyetleri için ABD’nin İsveç ve Finlandiya’ya ihtiyacı var” diyerek dolayısıyla Türkiye’nin artık bu aşamada ABD’den sadece F-16’lar talep etmesini doğru bulmadığını söyledi. Er, “Türkiye’nin F-35 projesinden çıkarılması öncesindeki şartlarda yeniden geri dönüşü sağlanmalı. Türkiye’ye yönelik ticari yaptırımlar da dahil olmak üzere ikili bağlamda Türkiye’nin haklarını koruduğu koşullar olmadıkça bu adımdan geri adım atılmamalı. Unutmamak gerekir ki Türkiye’ye Almanya da silah ambargosu uyguluyor. NATO içerisinde Türkiye’ye üçüncü sınıf ülke muamelesi uygulanıyor. Buna son verecek koşullar yaratılmalı” dedi.
Türkiye NATO hamlesinden geri adım atabilir mi?
Bu soruyu yönelttiğimiz İsmail Hakkı Pekin, Türkiye’nin ekonomi ve sığınmacılar başlıklarını “zayıf karnı” olarak nitelendirdi. “Türkiye’ye bu konular üzerinden ne kadar baskı yapılabilir ve hükümet ne kadar dik durulabilir?” sorusunu paylaşan Pekin, şu anda Türkiye’ye sınır ötesi kaynaklı terör saldırıları sözkonusu olduğuna değinerek, bunun da Türkiye’ye aslında mesaj verme girişimi olduğu görüşünü dile getirdi. Aslında Türkiye’nin, istikrar sağlanabilirse enerji kaynakları için en önemli geçiş ülkesi olduğunu söyleyen Pekin, Türkiye’nin dış politikası için de ekonomisi üzerinden yapılacak baskılara karşı ciddi önlemler alması gerektiğini ifade etti.
Bu soru üzerine “Bu çıkıştan sonra geri adım atarsa Türkiye yapabileceği en büyük stratejik hatayı yapmış olur” diyen Ali Er de, Türkiye’nin güvenliği için karşı karşıya olduğu beka sorunları açısından da savunmasını güçlendirecek şekilde NATO üzerinden ABD’yle müzakere etmesi gerektiği düşüncesinde, Ali Er, ABD’yle F-35 askeri uçak projesine geri dönüş şartı sağlanamazsa bunun dışında kazanım olarak gündeme getirilecek her başlığı ise sadece iç politikaya dönük değerlendirmek gerektiğini söyledi.
“NATO meselesi ABD’nin Asya-Pasifik stratejisiyle düşünülmeli”
NATO’nun genişleme gündemindeki asıl anahtar konuyu Asya-Pasifik hattı olarak vurgulayan Emekli Tuğgeneral Ali Er, 2. Dünya Savaşı’nda Ruslar'a en önemli direnci göstermiş Finlandiya ile 200 yıldır savaşa girmemiş İsveç’in Rusya’ya karşı ihtiyaçtan dolayı değil ABD’nin stratejik planlaması nedeniyle NATO üyeliği başvurusu yaptığı görüşünde. Avrupa güvenlik mimarisinde Rusya’ya karşı NATO şemsiyesi altında güvence arayışından öte meseleyi ABD’nin stratejisiyle düşünmek gerektiğini belirten Er, “Ukrayna ile Rusya arasında savaş devam ederken, Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliğini bu kadar aceleye getirmelerini ‘Arktik’ (Kuzey Kutbu) bölgesinde Rusya ve Çin’in stratejik adımlarına ABD’nin daha sağlam cevap verme ihtiyacından kaynaklandığını düşünüyorum. Rusya’nın bölgedeki askeri üslerine karşı önlem alınması yanısıra bilim insanlarına göre küresel ısınma ile birlikte Arktik bölge deniz ticaret yollarına açılabileceği için ABD rahatsızlık duyuyor. Mevcut durumda, dünya ticaretinde Panama üzerinden Rotterdam’a ulaşılması 12 bin 600 mil iken bu bölge deniz ulaşımına açıldığında 7 bin 900 mile inecek. Yüzde 40 kısalma olacak deniz yollarında. Dolayısıyla deniz ticaretine hükmetme, dünya ekonomisine hakimiyet meselesi sözkonusu. Bir tarafta Çin-Rusya varken öbür tarafta ABD’nin başını çektiği Hollanda, İngiltere, Kanada gibi ülkelerden oluşan Batı var” diye ekledi.