Ücretli öğretmenler geçim sıkıntısı ve hak kayıplarıyla karşı karşıya

Milli Eğitim Bakanlığı bu yıl 24 Kasım Öğretmen Günü öncesinde 20 bin öğretmen ataması gerçekleştirdi.

Türkiye’de 1928’de Mustafa Kemal Atatürk’ün başöğretmen sıfatını resmen aldığı günün yıldönümü olan 24 Kasım, 1981 yılından bu yana Öğretmenler Günü olarak kabul ediliyor. Bu tarih, başlangıçta öğretmenleri onurlandırmak amacıyla takvime bir kutlama günü olarak geçse de uzun yıllardır öğretmenlerin acil çözüm bekleyen sorunlarının gündeme geldiği bir güne dönüşmüş durumda.

Girdiği ders başına aylık ücret alarak çalışan öğretmenler, bu özel günü geçim sıkıntısı altında geçiriyor. VOA Türkçe’ye konuşan eğitimciler, Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) öğretmen açığını kapatmak için görevlendirdiği ücretli öğretmenlerin asgari ücretin de altına inen maaşlarla güvencesiz şekilde çalıştığını ve başta emeklilik olmak üzere birçok hak kaybı yaşadığını anlatıyor.

“Ücretli öğretmenlik emek sömürüsü, ucuz işçi çalıştırma anlamına gelmektedir”

Ücretli öğretmenlerin diğer öğretmenlerle eşit iş yapmasına rağmen eşit ücret alamadıklarını söyleyen Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası İzmir Şube Başkanı Özgür Şen, “Ücretli öğretmenlerin aslında normal öğretmenlerden hiçbir farkı yok. Okullarda kadrolu öğretmen de ücretli öğretmen de sözleşmeli öğretmen de aynı işi yapıyor. Aralarındaki tek fark yaptıkları iş aynı olmasına rağmen sadece aldıkları ücret. Bu ücrete baktığımızda ilk atanan bir öğretmen 40 bin lira gibi bir maaş alırken, ücretli öğretmenler şu anda haftada 30 saat full derse girdiklerinde, sadece 19 bin lira gibi bir ücretle çalışıyorlar. Bu da tabii emek sömürüsü, ucuz işçi çalıştırma anlamına gelmektedir” dedi.

Ücretli öğretmenliğin güvencesiz bir meslek olduğunu da savunan Şen, “En yüksek rakam 19 bin lira. 10 bin liraya da 15 bin liraya da çalışan var. Girdiği saate göre ücret alıyorlar. Aynı zamanda hastalandıklarında, rapor kullandıklarında bu ücretleri kesiliyor. İdari tatillerde ya da kar tatilleri olduğunda da bu ücretleri yine kesiliyor. Yani güvencesiz bir çalışma ortamı oluşmuş oluyor” diye konuştu.

Şen, ücretli öğretmenlerin emeklilikte de mağduriyet yaşadıklarını söyleyerek “Diğer öğretmenler gibi sigorta primleri tam olarak yatmıyor. Sigortaları yarım yatıyor. O yüzden diğer öğretmenler gibi uzun yıllar ücretli öğretmenlik yaptıklarında emekli olma durumları da tam olarak ortaya çıkmıyor tabii ki” ifadelerini kullandı.

“100 bin öğretmene ihtiyacımız var”

Bakanlık Türkiye’deki ücretli öğretmen sayısını resmi olarak açıklamıyor. Ancak Şen, bu sayının Eğitim-İş’in derlediği rakamlara göre 100 bin civarı olduğunu ve giderek arttığını belirterek “Yani bu demek oluyor ki, okullarımızda 100 bin öğretmene ihtiyacımız var” dedi.

Bakanlık, bu yıl 24 Kasım Öğretmenler Günü öncesinde 20 bin öğretmenin atamasını gerçekleştirdi. Eğitimcilere göre, ücretli öğretmenlerin sayısının giderek artması her yıl yeterli atama gerçekleştirilmemesinin sonucu.

Eğitimcilere göre, ücretli öğretmenlerin sayısının giderek artması her yıl Bakanlık tarafından yeterli atama yapılmamasının sonucu.

Şen, “Yeterli atama yapılmadığından dolayı ihtiyaç olan 100 bin rakamı var. Ama 2023 puanlarına göre şu anda Milli Eğitim Bakanlığı sadece 20 bin atama yapıyor. Aslında yapması gereken atama sayısı 100 bin. Türkiye’de atanamayan öğretmen sayısı da şu anda 500 binlere ulaştı. Bu öğretmenler atanamadıkları için kendilerine ek gelir elde etme amacıyla ücretli öğretmenliği sürdürüyorlar” dedi.

"Aile kuramamışlar, olan aileler de bozulmuş, geçinemiyorlar”

VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Ücretli Öğretmenler Dayanışma Derneği Başkanı Levent Atasoy ise ücretli öğretmenlerin geçim sıkıntısı yüzünden yaşadığı mağduriyetleri şu ifadelerle anlattı: “Biz 5-6 senedir bu işin içindeyiz, dernek olarak. Öyle acı dramlar var ki oturup ben iki cilt kitap yazabilirim. Aile kuramamışlar, olan aileler de bozulmuş. Geçinemiyorlar. Öğretmenlik okumuşlar değersiz hissediyorlar. Bu arkadaşlarımız bu saatten sonra bir iş de yapamazlar. 40-45 yaşına gelmiş bu arkadaşlarımız, yıllarca emek vermişler. Tercih edilmeyen bütün okullarda çalışmışlar. Kadrolu öğretmen gitmemiş, mezraya, köye, dağa gitmişler. Oralarda emek vermişler, çalışmışlar.”

Atasoy, “Bu arkadaşlarımız ek iş yapıyor; birçoğu geçinemedikleri için. Birçoğu psikolojik bunalımda. Çünkü öğretmenlik okuyorsun ve boşta kalıyorsun. Devlet atama yapmıyor. 15-20 bin gibi komik bir atama ve bu bozuk kast sistemi içinde yıllarca çalışıyorsun, emek veriyorsun ve posası sıkılmış bir portakal gibi atıyorlar seni dışarıya” dedi.

“7 bin lira, 8 bin lira maaş alan arkadaşlarımız da var”

Sınıf öğretmeni olan Atasoy, kendisinin de uzun yıllar ücretli öğretmenlik yaptığını söyleyerek, "Arkadaşlarımızın hepsi sınıf öğretmeni olarak çalışmıyor, çoğu branş öğretmeni, 7 bin lira, 8 bin lira maaş alan arkadaşlarımız da var. Mesela bir resim öğretmeni daha az derse girdiği için daha az maaş alıyor. Ya da din kültürü öğretmeni daha az maaş alıyor. Ayrıca kar tatilinde, ara tatillerde ve dönem tatillerinde maaşlarımız kesildiği için biz maksimum bir sene içinde iki ay tam maaş alabiliyoruz” diye konuştu.

Ücretli öğretmenlerin sayısının artmasını değerlendiren Atasoy, “Bakanlık çok ciddi bir oranda ücretli öğretmen çalıştırıyor. Bunu da niye yapıyor? Hem sigorta primlerinden kar ettiğini düşünüyor hem de maaşlarından alarak ucuz işçi çalıştırıyorlar. Bu da bakanlığımızın ve devletimizin çok büyük bir ayıbı, bu bir vebal. 15-20 yıl çalışan bir ücretli öğretmen şu an emekli olamadı. Çok büyük hak kayıplarımız var” dedi.

İlgili Haberler “Okuldan ayrılan çocuk sayısı son üç yılın zirvesinde”

“Emektar arkadaşlarımızın kadroya geçirilmesi lazım”

Uzun yıllar ücretli öğretmenlik yapanların kadroya geçirilmesini isteyen Atasoy, “Bu arkadaşlarımız tecrübe olarak en üst seviyedeler. Bu öğretmenlerin bir an önce iade-i itibarını kadro ile verip ödüllendirmeleri gerekiyor. Bu arkadaşlarımız gerçekten de artık son noktadalar, yapacak başka bir işleri de yok. Emektar arkadaşlarımızın kadroya geçirilmesi lazım. Ücretli öğretmenlik sistemi kaldırılamaz, çünkü doğum iznine ayrılan, askere giden ya da hastalanan kişiler var. Bunlar için yedek öğretmenlerin, ücretli öğretmenlerin çalıştırılması gerekiyor. Ama daha çok atamaların yapılıp ücretli öğretmenlik sisteminin minimum hale indirilmesi lazım” diye konuştu.

Atasoy, “Yeni başlayan ücretli öğretmen arkadaşlarımızın da bir adı yok. Kısmi ücretli çalışan diye geçiyorlar. Bu arkadaşlarımıza da bir an önce öğretmenlik statüsü verilmesi lazım” dedi.

Ücretli öğretmenlerin de eşit işe eşit ücret alması gerektiğini söyleyen Eğitim-İş Şube Başkanı Özgür Şen de “Milli Eğitim Bakanlığı bu durumu uygun görüyor. Çünkü 19 yıldır bu sistemi uyguluyor. Biz Eğitim-İş olarak bu duruma karşıyız. Öğretmenlerin tek bir unvan sahibi olmasını istiyoruz, ayrıştırılmamasını istiyoruz ve öğretmenlere günümüz ekonomik şartlarında iyi bir şekilde yaşamaları için gerekli ücretin verilmesini talep ediyoruz. Okullarda tüm öğretmenler aynı işi yaptıklarından dolayı eşit işe eşit ücret verilmesini talep ediyoruz” ifadelerini kullandı.