Umut Yeşerir mi Erdoğan’ın Hamlesi Olur mu?

Nevruz Bayramı’nda Abdullah Öcalan’ın mektubu ve Bülent Arınç’ın çıkışının ardından, Kürt Sorunu’nun çözümü açısından özellikle seçim arifesinde en azından İzleme Heyeti adımı atılacağı umudu yeşerdi, ancak gözler Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sonraki hamlesine çevrildi.

PKK’nın kurucu Lideri Öcalan’ın mektubuyla nasıl bir mesaj vereceği merak konusu olduğu sıralarda, Ankara’da Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın açıklaması süreçte en dikkat çekici hamlelerden birisi oldu.

Peki hem Öcalan’ın mektubu, hem de Arınç’ın doğrudan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı eleştirdiği sözler ne anlama geliyor? Amerika’nın Sesi’nin bu sorusunu, Kürt Sorunu’nun çözümünde Akil İnsanlar Heyeti’nde yer alan veya sürece tanıklık eden isimler yanıtladı:

Fırat: ‘Milliyetçi oyları etkileme imkanına sahip değil’

AKP Kurucusu iken Erdoğan ile yol ayrımı yaşayan ve şimdi HDP’den Mersin Milletvekili Adayı olan Dengir Mir Mehmet Fırat, Amerika’nın Sesi’ne, Kürt Sorunu açısından Bülent Arınç’ın açıklamasını yorumladı. Geçmişte eğer eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, Başbakan olduğu dönemde Erdoğan’ın İzleme Heyeti’ne karşı olması gibi bir açıklaması olsaydı neler olabileceğini belirten Fırat, Erdoğan’ın Gül’e Başbakan’ın işine karışmaması yönünde çok sert bir cevap vermiş olacağını söyledi. Fırat, “Aynı partinin kurucu lideri olarak Cumhurbaşkanlığı’na gelmiş Sayın Erdoğan’ın, hükümeti basın aracılığıyla tenkit etmesi doğru değildir. Karakteri de eskiden bunu öngörüyordu, yani basın aracılığıyla değil doğrudan haberleşme tercihini öngörüyordu. Ama hükümet açısından İzleme Heyeti’ni eleştirmesi, bardağı taşıran son damla oldu. Bunu iktidarda çatlak değil de, Cumhurbaşkanı’na uyarı gibi algılıyorum” dedi. Arınç’ın bugünkü açıklamasıyla hükümeti temsil ettiğini kaydeden Fırat, Erdoğan’ın 7 Haziran’daki genel seçimler için milliyetçi oyları hedeflediği yönündeki yorumlar içinse şunları söyledi:

“Ben de şahsen Cumhurbaşkanı’nın son zamandaki açıklamalarına anlam veremiyorum. MİT Müsteşarı’yla ilgili gelişme, Balıkesir’de ‘Kürt Sorunu yok’ demesi aynı gün Kars’ta ‘Kürt kardeşlerimizin sorunu var’ demesi sürece zarar veriyor. Kamuoyunda özellikle de Kürtler arasında soru işaretleri doğmasına sebep oluyor. Kendisi az konuşmalı, bulunduğu mevki itibariyle siyasi parti lideri gibi konuşmamalı. Mutabık olmadığını hükümete iletişim imkanlarıyla telefon ile veya toplantılar ile iletebilecektir. Ayaküstü konuşmaları mantıklı ve siyasi gibi göremiyorum. Milliyetçi oyları artık etkileme imkanına sahip değil. MHP’nin tabanını teşkil eden kesime farklı söylemlerde bulundu. Cumhurbaşkanı’nın inandırıcılığı kayboluyor. Konuştuğu coğrafyada ne konuştuğu değişiyor. Mesela ben Balıkesir’de konuştuğu gün Edirne’de konuşsa idi ‘Kürt yok’ diyecektir diye düşündüm. Artık iletişim gelişti ve seçmenler bunu takip ediyor. Bunun siyasi manevra olarak düşünüldüğünü zannetmiyorum. Eğer öyleyse bu konuda yanılıyorlar. Milliyetçi oyları kazanmaktan öte Kürtler’in de oyunu kaybedeceklerdir. Bence (Erdoğan) kamuoyu yoklamalarında gittikçe oy kaybına uğradığını görüyor ve apolitik söylemlere sahip çıkıyor. Bunun böyle devam etmesi mümkün olmayacaktır.”

Dengir Mir Mehmet Fırat, ayrıca Öcalan’ın mektubu içinse “Sürpriz yoktu” değerlendirmesi yaptı. Fırat, “Barış, kardeşliğe vurgu vardı. Tabii mutabakata varılan 10 maddeye içerik kazandırılmasını silah bırakmasına eş zamanlı eylem olarak gördüğünü vurguluyor” dedi.

Karaca: ‘Süreç Erdoğan iradesiyle başladı, unutulmamalı’

Habertürk Gazetesi yazarı ve AKP’yi yakından izleyen Nihal Bengisu Karaca ise, Amerika’nın Sesi’ne yaptığı açıklamada, Öcalan’ın mesajlarını değil HDP’nin tavrını ele aldı. Karaca, “Öcalan’ın çağrısını olumlu buldum. Silahları bırakmak için net bir ifade var. Ancak şöyle de bir gerçek ki var ki Kürt Sorunu sadece İmralı’dan oluşmuyor. Kandil ve HDP ise silahlı varlığı masa altında bir koz, bir imkan, bir fırsat olarak eğilim içerisindeler. Süreçte sürekli gelgitler yaşanması da bu nedenle oluyor” dedi. Öcalan’ın 2013’teki Nevruz mesajıyla birlikte silahsızlanma çağrısı yaptığını anımsatan Karaca, “2013 Mayıs’ta silahlı militanların sınır dışı çekilmesi vaat edilmişti. Ama silahsızlanma gerçekleşmedi. Şimdi Öcalan’ın mesajı, toplumda coşkuyla karşılanmadı. Kürtler adına siyaset yapan parti özellikle iyi niyetli olduğuna dair adımlar atmalı” diye konuştu.

Nihal Bengisu Karaca, Erdoğan’ın neden İzleme Heyeti’ne karşı olduğu yönündeki sorumuzu da yanıtladı. Karaca, “Erdoğan, İzleme Heyeti’nin siyasi Kürtçülük kesimlerince süreçten rant sağlanmasını, istismar edilmesini kolaylaştıracağını düşünüyor. İzleme Heyeti’nin bu istismara kapı aralayacağını düşündüğü için karşı” yorumu yaptı.

Arınç’ın yorumlarını eleştiren Karaca, “Cumhurbaşkanı bu konuda konuşmamalı demek çok sağlıksız bir yaklaşım. Çünkü Çözüm Süreci’nden bahsediyorsak bugün bunun altına Erdoğan’ın imza koyması sayesinde olmuş bir şey. Erdoğan’ın iradesini bu süreç yanında gördüğü için insanlar, 40 yıldır bu ülkede savaş ile kodlanmış bir örgüt tarafından temsil edilen sorunlara kulak kesilme zorunda hissetti kendisini. Çünkü Erdoğan’a güveniyorlardı. Erdoğan’ın halktaki meşruiyeti sayesinde, bu süreç tabanda toplumda karşılık buldu. Cumhurbaşkanı açıklama yapmasın demek doğru olmaz çünkü çözüm süreci bizzati Erdoğan’ın bu işin bir tarafında olmasıyla yürüyor” dedi.

Sancar: ‘Umut tazelendi, hükümet sorumluluğu sahiplendi’

Erdoğan’ın Başbakanlığı döneminde oluşturulan Akil İnsanlar Heyeti’nde yer alan siyaset bilimi uzmanı Prof.Dr. Mithat Sancar da, Amerika’nın Sesi’ne konuştu. HDP’den aday adayı da olan Sancar, Öcalan’ın mektubunu şöyle değerlendirdi:

“Önceki mesajlarda özü itibariyle aynı. Bu süreci ciddiye aldığını, stratejik gördüğünü vurguladı. Demokratik siyaset birlikte yaşama vurgusu vardı. Özellikle kimlikler konusundaki vurgu dikkat çekiciydi. Kimlikleri aşmak gerektiğini ve Kürtler için yürüttükleri yönündeki spekülasyona biz bütün kimlikler için demokratik cumhuriyet istiyoruz. Burada demokratik cumhuriyet kavramı içini biraz doldurduğunu düşünüyorum. Her şeyi hükümetten bekleyen bir mesaj değil tam tersi Türkiye’ye, halklara mesaj idi. Tabii ne diyeceği merak konusu silahsızlanma çağrısı idi. Bunu da somutlaştırdı. Kongre çağrısı yaptı ama bunu silahsızlanma için değil bunu tartışmak için PKK’ya kongre çağrısı yaptı. Bunu da şartsız yapmadı. Şartı da hükümet ile varılacak ilkesel mutabakat çerçevesinde PKK’nın kongre toplanmasını istiyor. Dolmabahçe’deki 10 maddelik mutabakatı hatırlattı. Böyle okuduğumuzda yapıcı, kapsayıcı ve bana göre kurucu bir mesajdı. Süreci gerçekçi zeminde yürütmek gerektiğini de hatırlatıyor. hükümetin her şeyi silahsızlanma üzerinden anlatmasının yanlış olduğunu ifade etmiş oldu. Umudunu tazeleyen bir mesaj ama gerçekçi yaklaşımla. Şişirilmiş beklentilerden uzaklaşmak gerekiyor.”

Bülent Arınç’ın İzleme Heyeti kurulacağını teyit etmesini çok olumlu bulduğunu kaydeden Sancar, “Hükümet, sorumluluğu üstüne alan gerekli yapmaya niyetli olduğunu koyan bir açıklama idi. Önemliydi kendi sözlerine de sahip çıktılar. 28 Şubat’taki Dolmabahçe’deki ortak toplantı anlamı da buydu. Erdoğan’ın sözleri üzerine geri adım atsalardı sürece çok ciddi zarar verilecekti. Bunu çok önemli buluyorum. Davutoğlu’nun ne pahasına olursa olsun devam ettireceğiz ifadesi de önemli. Erdoğan’ın karşı tarafı daha tavizkar olmaya zorladığını görüyoruz. Ama zorlama sonuç alıcı olmayacaktır” dedi. Sancar, Erdoğan’ın ikna edilememesi halinde Hükümet’in İzleme Heyeti’nden vazgeçme ihtimali içinse “Geri dönüş olma ihtimalini düşük görüyorum. Hükümeti yıpratacağını ve süreçteki krizden sorumlu tutacağını düşünüyorum” yorumunu yaptı.

Ayrıca Sanatçı Kadir İnanır ise, Öcalan’ın mesajını dinlediğini ancak telefon görüşmesiyle değerlendirmede bulunmayacağını ve İzleme Heyeti ile ilgili henüz kendisine resmen herhangi bir bilgi verilmediğini söyledi.

Durukan: 'Eşme Ruhu ile ortak askeri operasyon vurgulandı'

Milliyet Gazetesi’nin deneyimli muhabiri ve İmralı Tutanakları’nı kamuoyuna ilk kez duyurmuş isim Namık Durukan ise, Diyarbakır’da bizzat izlediği Nevruz kutlamasını değerlendirdi. Öcalan’ın mektubu için “Sürpriz yok ama irade beyanı var. Örgütü tamamen silahsızlandırma yönünde irade beyanı tam olarak ortaya konuldu” diyen Durukan, ancak bunun şartlı olduğunu vurguladı. “Peki Kandil bu mesaja ne diyecektir?” diye sorduğumuz Durukan, “Kandil’in başka seçeneği yoktur, örgüt bu mesajı sahiplenecektir Öcalan’a direniş beklenmez. Öcalan’ın İmralı’da olmasına rağmen etkinliği azalmamıştır.

Hükümetin ise seçim öncesinde müzakereyi başlatmak üzere heyeti oluşturmakta gerekli adımı atacaktır diye düşünüyorum. Öcalan’ın mesajında en önemlisi hükümete bu işi parlamentoda çözme çağrısı yapıyor’ dedi.

Öcalan’ın mektubunda, Rojava ile ilgili bölümünde Süleyman Şah Türbesi’nin taşınması operasyonu için YPG-PYD ile ortak gerçekleştiği vurgusu yaptığını anımsatan Durukan,“Eşme Ruhu ifadesiyle ilk kez belki de Türk askeri ile Suriye topraklarında ortak harekete geçildiği Öcalan tarafından açıklanmış oldu” diye konuştu.

Diyarbakır’da meydanda geçmiş yıllara göre biraz daha kalabalık bir kitle olduğunu da belirten Durukan, “Barışa özlem, beklenti vardı. Öcalan’ın mektubunun buna yanıt olup olmadığı ise tartışılır. Seçim atmosferindeki önümüzdeki süreç bunu gösterecekti” sözleriyle Diyarbakır’taki atmosferi yorumladı.