Üniversite hayali kuran yaklaşık 2,8 milyon adayın ter döktüğü Yükseköğretim Kurumları Sınavı (2024-YKS) sonuçlarının açıklanmasının ardından sıra tercihlere geldi. Tercih işlemleri 25 Temmuz-2 Ağustos tarihleri arasında, Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi’ne (ÖSYM) ait 'ais.osym.gov.tr' internet adresinden yapılacak.
ÖSYM tarafından 2024-YKS sonuçlarına ilişkin açıklanan sayısal verilere göre, Temel Yeterlilik Testi’nde (TYT) 2 milyon 819 bin 75, Alan Yeterlilik Testi’nde (AYT) 1 milyon 776 bin 449, Yabancı Dil Testi’nde (YDT) 171 bin 84 adayın sınavı geçerli sayıldı. Sınavı geçerli olan adaylardan 63 bin 798’inin sıfır çektiği görüldü. Puanları 100’ün altında kalan bu adaylar, TYT’de Türkçe ya da Matematik testinden yarım net dahi çıkaramadılar.
Buna göre bu yıl 2 milyon 755 bin 277 aday, sınavın ilk aşaması olan TYT’de 2022 yılında puan barajı uygulamasının kaldırılması sayesinde bir üniversiteye tercihte bulunabilecek.
“Sınav puanına değil başarısı sırasına göre tercih yapılmalı”
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan eğitim uzmanı ve psikolog Salim Ünsal adayların tercih yaparken nelere dikkat etmesi gerektiğini anlattı. Tercihlerde sınav puanı değil başarı sıralamasının dikkate alınması gerektiğini söyleyen Ünsal, “Puanlar her yıl aynı sıralamalara karşılık gelmez. Ama okullar her yıl yakın sıralamalarla öğrenci alır. Geçen sene sınav kolay olduğu için öğrenciler yüksek puanlar aldı ama daha kötü sıralamalar elde etti. Bu yıl ise sınav daha zordu. Puanlar daha düşük olmasına rağmen sıralamalar geçen yıldan daha iyi” dedi.
Ünsal, “Sadece sıralama ve puanlar üzerinden bir arayış içerisine girmek, puan ve sıra nereye yetiyorsa en uygun bölüm ve mesleğin o olduğunu düşünmek sağlıklı değil. Öğrencinin puan ve sırası yetmesine rağmen özelliklerine ve yeteneklerine uygun olmayan bölümler karşısına çıkabiliyor” diyerek öğrencilerin gelecek ve kariyer planlarını da göz önünde bulundurmasını tavsiye etti.
Kontenjanlar azaltıldı
Yükseköğretim Kurulu (YÖK) tarafından bu yıl devlet üniversitelerindeki tüm ikinci öğretim programları kapatılırken özellikle istihdam sıkıntısı yaşanan Türk Dili ve Edebiyatı, tarih, ilahiyat, beslenme ve diyetetik gibi bazı bölümlerin kontenjanları da düşürüldü. YÖK ayrıca “ikinci üniversite” uygulamasında da bir dizi kısıtlamaya gitti. Genel kontenjan düşse de açıköğretimde yaklaşık 20 bin artış yapılması dikkat çekti. Örgün programlarında azalma olan bölümlerin açıköğretim kontenjanı yükseldi.
Geçen yıla göre toplam 67 bin 709 kontenjanın azaldığını söyleyen Ünsal, “Kontenjanların azalması geçen yılki sıralamalara daha zor yerleşmeye yol açabilir. Ama bu yıl üniversite sınavında tercih hakkı elde eden kişi sayısında da azalma olması bu yönden olumlu bir durum” dedi.
Kamuya atanma sorunu yaşanan eğitim fakültelerinin kontenjanlarının düşürülmesine de değinen Ünsal, bölüm tercihinde üniversiteyi kamuya atanmanın basamağı olarak görmenin yanlış olduğunu söyledi. Ünsal, “Artık kamu o kadar şişti ki bazı öğretmenliklerde 20-30 yıl hiç mezun verilmese dahi o branşın öğretmenleri şu anda havuzda atama bekliyor. Buna rağmen hala eğitim fakültelerine öğrenci alıyoruz. Sadece kamu ataması beklentisiyle üniversite tercihi yapan öğrencilerin iyi düşünmesi gerekiyor” şeklinde konuştu.
“Türkiye’de bütün üniversiteler gerçek anlamda üniversite olma şartlarını taşımıyor”
Adayların tercih yapacakları üniversitelerin niteliklerini de araştırması gerektiğini söyleyen Ünsal, “Türkiye’de bütün üniversiteler gerçek anlamda üniversite olma şartlarını taşımıyor. Son yıllarda her yere üniversite açılıyor. O ildeki esnafın öğrenci ekonomisinden faydalanması için açılan üniversiteler dahi var. Dolayısıyla öğrenciler tercih yaparken, bir üniversitenin ne zamandan beri eğitim verdiğine, nasıl bir öğretim kadrosu olduğuna, mezunlarının genellikle hangi sahalarda, hangi pozisyon ve maaşlarla ne kadar hızlı iş bulabildiklerine, uluslararası üniversitelerle entegre olup olmadığına ve o üniversitenin ne kadar öğrenci odaklı olduğuna, öğrenciyi salt akademik olarak değil 21’inci yüzyıl becerileri anlamında ne kadar geliştirebildiğine bakmalılar” ifadelerini kullandı.
Üniversitelerin öğrenci kabul ettiği puan ve başarı sıralamalarının o üniversitenin niteliğini her zaman yansıtmayabileceğini de dile getiren Ünsal, “Örneğin; bir metropoldeki bir üniversite nitelikliyken diğeri nitelikli olmayabiliyor. Ama metropollere öğrenci göçü yoğun olduğu için oradaki üniversitelerin tamamının puan ve sıralamaları yüksek çıkabiliyor” diye konuştu.
Yükseköğretim mezunu işsizlerin oranı genel işsizlik oranının üstünde
Türkiye’de 22 yıllık AK Parti iktidarı döneminde üniversite sayısı 76’dan 208’e yükselirken her geçen yıl üniversiteye yerleşen öğrenci sayısı da artıyor. 2023-2024 öğretim yılında Türkiye'de önlisans, lisans, yüksek lisans ve doktora düzeylerinde öğrenci sayısı toplam 7 milyon 81 bin 289’a ulaştı. Üniversite sınavında 2022’de puan barajı sınırlamasının da kaldırılmasıyla, sınavda yarım net elde eden adayların dahi yerleşebildikleri yükseköğretim programları bulunuyor.
2023 yılında Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı işgücü istatistiklerine göre ise, yükseköğretim mezunları arasında işsizlerin oranı (yüzde 9,8), genel işsizlik oranının da (yüzde 9,4) üzerinde bulunuyor. Geçen yıl 989 bin yüksekokul ve fakülte mezunu işsiz kaldı.
TÜİK’in 2023 yılına ait yükseköğretim istihdam göstergelerine göre, lisans mezunlarının kayıtlı istihdam oranı yüzde 75,6, ön lisans mezunlarının ise yüzde 67,7 olarak hesaplandı. TÜİK verilerde kayıtlı istihdam altında yer almayan kesimin yüksek lisans-doktora gibi alanlarda eğitime devam etme, kayıt dışı çalışma ve fiilen yurt dışında bulunma gibi nedenlerle sadece işsiz anlamına gelmediğini de belirtti.
En yüksek kayıtlı istihdam oranına sahip lisans bölümü yüzde 96,2 ile özel eğitim öğretmenliği, ön lisans bölümü ise yüzde 92,1 ile polis meslek eğitimi oldu. Lisans mezunlarında ortalama ilk iş bulma süresi 14,4 ay olarak gerçekleşti. Ortalama kazancın en yüksek olduğu lisans bölümü pilotaj, ön lisans bölümü ise satış ve mağaza yönetimi oldu.
“Bu kapsamda bir sayıyı üniversitelerin iş hayatına hazırlayabilmesi mümkün değil”
VOA Türkçe’ye değerlendirmede bulunan Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) eski rektörü Prof. Dr. Ural Akbulut, Türkiye’deki üniversitelerin ve öğrencilerin sayısındaki hızlı artışın, mezunların iş bulmasına engel oluşturan nitelik sorununu doğurduğunu söyledi.
Akbulut, üniversite öğrencisi sayısının her yıl artmasıyla ilgili “Bu kapsamda bir sayıyı üniversitelerin iş hayatına hazırlayabilmesi mümkün değil” dedi.
Özellikle Anadolu’da bazı siyasetçilerin kendi şehirlerinde üniversite açma yarışına girdiğini söyleyen Akbulut, “Ama önemli olan sadece binalar yapmak değil. Esas olarak hoca kalitesi önemli. Devletin açtığı bir üniversitenin doğru dürüst hocası yoksa, part-time hocalarla ders veriliyorsa, mezunlar iş bulamıyorsa, bunun ülke için büyük bir kayıp olduğunun anlaşılması gerekiyor. Halbuki o çocuk lise mezunu olarak bir işe girse, üniversitede kaybettiği zamanı israf etmiş olmayacaktı” diye konuştu.
“Siz barajı kaldırdığınız için liseyi zor bitirmiş insanlar da üniversiteye girebilir hale geldi”
“Öğrencilere özellikle sosyal alanlarda hiç iş bulamayacakları diplomalar veriliyor” diyen Akbulut, devletin istihdam sorunu olan bölümlerde kontenjan açmaya devam etmesini eleştirdi. Türkiye’deki üniversitelerin plansız büyüdüğünü savunan Akbulut, “Eskiden Devlet Planlama Teşkilatı vardı. O kalkınca artık devlette bu tür planlamaları yapabilecek uzmanlar kalmadı. Şu anda kararlar yerel siyasiler ve milletvekillerine kalıyor” dedi.
Gelişmiş ülkelerde üniversiteyi kazanmanın Türkiye’deki kadar kolay olmadığını da dile getiren Akbulut, “Dünyada MIT, Stanford gibi birçok iyi üniversiteye girmek milli piyango kazanmakla eş tutuluyor. Siz barajı kaldırdığınız için liseyi zor bitirmiş insanlar da üniversiteye girebilir hale geldi. Bu insanların üniversite mezunu olarak topluma ne faydası olabilir? Üniversite mezunu olunca torpil yoluyla devlette dahi işe girebiliyorlar. Bu Amerika’da, Avrupa’da hayal bile edilemez. Halk devlete vergisini verdiği üniversitenin standartlarının düşürülmesinin, hiçbir yerde başarısı olmayan bir insanın üniversiteden nasıl mezun edildiğinin hesabını sorar. Üniversitenin itibar kaybetmesini engeller” diye konuştu.