Türkiye’de 24 Haziran’da yapılacak olan erken seçim süreciyle ilgili Kültür Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yunus Emre ve İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sadık Ünay Amerika’nın Sesi’ne değerlendirmelerde bulundular.
“Erken seçim, muhalefet partileri arasında kaynaşmayı sağlayacaktır”
Kültür Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yunus Emre, Türkiye’nin erken seçime gitme kararının altında yatan sebepleri ekonomik zorluklar ve muhalefeti hazırlıksız yakalama niyeti olarak gösterdi.
Emre, “Bir yandan ekonomik zorluklar diğer taraftan da muhalefeti hazırlıksız yakalama niyeti var. Aslında bu niyetle başlamış oldular ancak karşılaşılan durum şu: Bu erken seçim kararıyla bu ekonomik sorunların nereye varacağını, bu sorunların aslında ne kadar yıkıcı olduğunu toplum açıklıkla görecek. Bir yandan da muhalefeti bu hazırlıksız yakalama girişimi, muhalefet kesiminde bir genel kaynaşma ve yaptıkları görevin önemini açıklıkla görme durumu yaratacaktır. Yani bu yanıyla da aslında iktidarın beklemediği bir sonuç ortaya çıkmış olacaktır” dedi.
Doç.Dr.Yunus Emre, “Türkiye’de demokrasinin tekrar oluşturulması, pekiştirilmesi ilkesi etrafında tabi çok geniş kesimler bir araya gelebilir, gelmeli de zaten. İşin özünde aslında bu Türkiye’deki demokrasiden uzaklaşma gidişatını, Türkiye’nin aslında tarihinden gelen demokratikleşme doğrultusundan Türkiye’yi koparma anlayışını benimsemeyen, bunun karşısında demokrasiyi savunan çok ciddi, çok etkili ve önemli bir kesim var. Bunlar arasında referandumda başlayan işbirliğinin hala sürdüğü anlaşılıyor” ifadelerini kullandı.
“OHAL koşullarında yapılacak seçim, iktidara ölçüsüz bir kapasite sağlayacak"
Özellikle 2014 yerel seçimlerinde, kimi illerde bazı bakanların seçim kurullarına gitmesi ile Türkiye’de sandık güvenliği tartışmanın başladığını hatırlatan Emre, 17 Nisan 2017 anayasa oylamasında da mühürsüz zarflar meselesinin gündeme geldiğini vurguladı.
Emre, “Türkiye’nin 1950’den bugüne bir seçim güvenliği derdi olmamıştı. Bu iktidar döneminde Türkiye’deki sorunların yanına bir de bu eklendi. Şunu da hatırlatmak gerekiyor, muhalefetin temel görevi, bütün sandık çevrelerinde örgütlü olmak, oradaki kendi temsilcileri yoluyla sonuçları merkeze aktararak onların birleşme tutanaklarına nasıl aktarıldıklarını izlemek. Muhalefetin bunu yaptığı ve başardığı zaman, ben Türkiye’de bir seçim güvenliği sorunu yaşanacağını düşünmüyorum. O yüzden muhalefet partilerine ciddi bir görev düşüyor. Tabi olağanüstü hal koşullarında seçim yapıyor olmak kabul edilebilir bir şey değil, çünkü bu iktidara ölçüsüz bir kapasite sağlamış oluyor.”
Ünay: “Amaç cumhurbaşkanlığı sistemine geçişin hızlanması”
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sadık Ünay ise erken seçim kararını su sözlerle değerlendirdi:
Ünay, “Bu erken seçim kararı, geçmişte Türkiye siyasetinde gördüğümüz gibi bir siyasetin sıkışmışlığı, bir kriz ortamı veya ekonomik kriz ortamında alınmadı. Ekonomi gecen sene yüzde 7.2 büyüdü. Siyaseten de aslında devam eden, yöneten bir yapı var, mecliste bir tıkanmışlık durumu yok, dış tehdit yok. Böyle bir durum yokken alınan erken seçim kararının benim gördüğüm kadarıyla en önemli sebebi, cumhurbaşkanlığı sistemine geçişin hızlanması, bürokrasinin ve ekonomi yönetiminin tekrar yeniden oraya doğru konumlanmasıyla ilgili” dedi.
“CHP seçim sürecini kötü yönetiyor ”
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sadık Ünay, “Türkiye’de muhalefetin söylem üretme konusunda sıkıntısı var. Muhalefetin belli politikalar üzerinden alternatif önermeler yapma noktasında sıkıntısı var, aşırı kişiselleştirilmiş bir tarzı var, kendi aralarında uyum sağlama konusunda da sıkıntıları var. CHP’nin kendi içerisinden yeni adayların çıktığını gördük. CHP’nin içi de karışabilir bu anlamda. CHP’nin bu süreci kötü yönettiğini düşünüyorum. Şu ana kadar çoktan aday çıkarmaları gerekiyordu. Kemal Kılıçdaroğlu aday olacaksa ki bence olması lazım. Bence başkanlık sistemine geçerken parti liderlerinin aday olması gerekir. Bu yeni sistemin yapısı böyle. Bir tarafta Erdoğan aday oluyorsa, karşısında İYİ Parti’den Akşener adaysa aslında CHP’den de aday olması geren Kılıçdaroğlu’dur. Ancak aday olunca milletvekili de olamayacağı için yani seçimi kaybetme durumunda muhtemelen parti liderliği hesapları yapılıyor. Bu seçim sürecine giderken de muhalefet tarafının bir araya gelmesi, aday göstermesi için yeterli zaman da yok, öyle bir söylem birliği de yok. Yani muhalefet tarafında bir dağınıklık görüyorum açıkçası. Eğer burada daha üretken bir muhalefet yapılmak isteniyorsa ekonomi politikaları veya yönetim tarzları ile ilgili, başkanlık sistemine geçişle ilgili bir itiraz varsa onunla ilgili bir alternatif koymak lazım. O alternatifi taşıyacak aday kimdir? Mesela Meral Akşener parlamenter sisteme dönüş için mi aday oluyor? Neyi destekliyor? Bence orayı net görmek lazım. Türkiye’de bu netlikler çok fazla ortalıkta yok. Erdoğan olmasın, karşıyız anlamında sadece bununla kısıtlı bir muhalefet olduğu için, oradaki dağınıklık tam olarak giderilemedi” dedi.
“Türkiye’deki sandık güvenliği yüksek seviyede”
Türkiye’deki seçim güvenliğinin Avrupa’ya kıyasla oldukça yüksek seviyede olduğunu belirten Prof. Dr. Sadık Ünay, Avrupa’da postayla ya da internet üzerinden, Amerika’da ise ATM türü makineler üzerinden oy kullanıldığını, oralardaki seçimlerde manipülasyonun çok daha kolay yapılabileceğini belirtti. Ünay, Türkiye’de hem sandık başlarında hem de Yüksek Seçim Kurulu’nda denetimler olduğunu belirterek sandık güvenliği tartışmalarını çok tali tartışmalar olarak gördüğünü söyledi.