Azerbaycan ve Türkmen doğal gazının Türkiye üzerinden Avrupa pazarlarına aktarılmasını amaçlayan Nabucco boru hattı için hükümetlerarası anlaşma imzalanmasının üzerinden bir yıldan uzun zaman geçti. Ancak Rusya, Nabucco’ya alternatif olarak tasarladığı Güney Akımı projesini hayata geçirmek için yoğun çaba harcıyor. Buna rağmen Rusya’nın enerji tekeli Gazprom, Güney Akımı projesine Avrupa’dan finansman bulmakta çok zorlanıyor. Washington’daki Jamestown Vakfı enerji uzmanı Vladimir Socor, Nabucco ve Güney Akımı projelerinin geleceğini Amerika’nın Sesi’ne değerlendirdi.
VOA: Nabucco'nun geleceğini nasıl görüyorsunuz, Rusların teşvik ettiği Güney Akımı projesine göre şansı nedir?
VLADIMIR SOCOR: Nabucco Avrupa Birliği gibi faaliyet gösteriyor. Yani ağır ve yavaş adımlarla hareket ediyor. Çok sayıda aktörün yer aldığı ve zor kararların alındığı bir proje. Fakat Nabucco Rusların projesi olan Güney Akımı’ndan çok daha ilerde. Nabucco’da değerlendirilecek çok fırsat var, ama Güney Akımı’nın yok, yakın gelecekte de görünmüyor. Nabucco için hükümetler arası anlaşma imzalandı. Avrupalılar yatırım yapmaya hazır. Avrupa Yatırım Bankası’yla Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’nın yatırım sözleri var. Azerbaycan da ilk aşama için doğal gaz sağlamayı garanti etti. Güney Akımı projesi bunların hiçbirine sahip değil. Finansman konusunda daha işin başında bile değiller. Rusların projesi 25 ila 30 milyar Euro’ya mal olabilir. Bu miktar Nabucco’dan dört misli fazla. En uzak ihtimalle bile Güney Akımının özel sermayeyle finansman edilmesi mümkün değil. Güney Akımı’nın doğal gazı nereden alacağı da belli değil. Kremlin ve Gazprom, Güney Akımı konusunda 10-15 ülke ya da şirketle finansman ya da gaz temini konusunda son üç yıldır görüşmeye çalışıyor. Buna rağmen Rusya, Güney Akımı projesini besleyecek doğal gazın nereden sağlanacağını belirleyemedi.
Güney Akımı için fizibilite çalışmaları yapılmadı, ama Nabucco açısından da öyle. Nabucco için yürütülen fizibilite çalışması çok önceydi. Ama bu çalışmanın sonuçları artık geçerli sayılmaz. Ama Nabucco’nun bazı bölümleri için yürütülmüş kısmi fizibilite çalışmaları var. En azından ilk aşamada Azerbaycan’dan doğal gazı garantilemiş durumda. İkinci aşamada doğal gazı Türkmenistan’ın vereceği umuluyor. Ama Rusların hiçbir şekilde Güney Akımı’nı besleyecek gazı yok. Evet, doğru, Ukrayna üzerinden Avrupa’ya doğal gaz sevkiyatını Güney Akımı’na yönlendirme konusunda tehditte bulundular. Ama Güney Akımı projesini gülünç yapan, doğal gazı sağlayacak kaynak bulmak yerine, doğal gazın bir boru hattından diğerine kaydırılması. Bu da Rusların garipliğini gösteriyor. Güney Akımı’na gaz verecek yer yok. Finansman yok. Bence Güney Akımı tamamen siyasi bir blöf. Bir yandan, hükümetler ve yatırımcılar arasında Nabucco’nun gereksizliğini ve işe yaramazlığını savunmaya, Nabucco’ya hem mali hem de siyasi desteği kırmaya çalışıyorlar. Bir yandan da Ukrayna’ya şantaj yapıyorlar. Gazprom Ukrayna’nın Avrupa’ya transit giden boru hattını tamamen denetimine almak istiyor, aksi halde Ukrayna üzerinden sevk edeceği gazı Güney Akımı’na kaydırmakla tehdit ediyor. Maalesef Ukrayna hükümeti bu şantaja boyun eğdi. Belki üçüncü gerekçeleri Türkmenistan’ı Avrupa’daki doğal gaz piyasasından uzak tutmak olabilir. Bu da sonuçta Türkmenistan’ı, doğal gazını yalnızca Rusya, Çin ya da İran’a satmak zorunda bırakacak. Bu ülkeler de Türkmen gazını yeniden satacak.
VOA: Gazprom bir süredir Güney Akımı projesine finansman sağlamak için Avrupa ülkeleri nezdinde lobi çalışmaları yürütüyor. Bu çabaların başarıya ulaşması mümkün mü?
VS: Hayır hiç şansları yok. Bir süre önce Alman hükümeti Güney Akımı’na finansman vermeyi reddetti. Sadece finansmanı reddetmekle kalmadılar, Alman hükümeti Güney Akımı’na karşı olduğunu bildirdi. Bu da Avrupa’nın Güney Akımı’na finansman sağlamayacağını gösteriyor. Güney Akımı’na yalnızca Fransa ve Avusturya’dan destek var bunun da nedeni bu ülkelerin şirketlerinin, doğal gazı başka ülkelere pazarlaması. Gaz satın alıp, bunu Avrupalı müşterilerine pazarlamak istiyorlar. Ama bu ülkelerin gaz şirketlerinin Güney Akımı’na desteği bireysel ticari çıkarlardan kaynaklanıyor. Avrupa Birliği genelinde bir destek anlamına gelmiyor.
VOA: Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra bölgenin enerji zengini ülkelerinin enerji kaynaklarını Batı pazarlarına aktarmasında Türkiye, Rusya’ya alternatif bir ülke olarak öne çıktı. Ancak bu noktada Türkiye’nin rolü neyle sınırlı? Türkiye bu anlamda transit ülke mi yoksa enerji dağıtıcısı olabilir mi?
VS: Türkiye dağıtıcı olamaz. Türkiye bir transit ülke. Bu Türklerin büyük hayallerinden biri ve on kadar Avrupa ülkesinin de paylaştığı bir hayal. Bu yanlış hayali onlara Ruslar aşıladı. O dönem Rus hükümeti ve Gazprom on Avrupa ülkesine ‘enerji dağıtıcısı’ olmayı önerdi. Bu özellikle göreceli olarak, “kendine güven duymayan” ülkelerin bir hayali oldu. Bu ülkelerin en önemli özelliği enerji kaynaklarına sahip olmamaları. Başka ülkelerin enerji kaynaklarını pazarlayarak dağıtıcı olmaya çalışıyorlar. Türklerin durumunda bu Rus kaynaklarını pazarlama açısından geçerli. Ama bu boş bir hayal. Türkiye, Rus ve İran gazını başka ülkelere satıp kazanç sağlamak istiyor. Öncelikle Rusya Türkiye’nin transit ülke olmasına izin verebilir, ama dağıtıcı olmasına izin vermez. Yani Türkiye, Rus gazının aktarılması sırasında transit ücreti alır. İran da buna izin vermez, ama başka seçeneği kalmadığı için boyun eğmek durumunda kalabilir. Türkiye’nin enerji kaynaklarını yeniden pazarlamaya karar vermesi, hem Rusya’yla hem de Avrupa ülkeleriyle ilişkilerini etkileyebilir.
VOA: Türkiye’nin Ermenistan’la ilişkilerini düzeltmeye çalışması, Azerbaycan’la enerji ilişkilerini nasıl etkiledi?
VS: Türkiye-Azerbaycan ilişkileri 2009’un sonlarıyla bu yılın başlarına kadar kısa bir süre gerildi. Ama şu anda ilişkiler hızla iyileşiyor. Sanıyorum tehlike geçti. Bir neden Türkiye’nin Azerbaycan gazını piyasa fiyatının çok altında satın alıp, bir kısmını kendi içinde kullanmak, kalanını da Batı pazarlarına daha pahalıya pazarlama isteğinden kaynaklanıyor. Azerbaycan elbette bunu kabul etmedi. İkinci nedense Amerikalıların Türkiye’ye Ermenistan’la sınırını koşulsuz bir şekilde açma önerisi oldu. Bu da Türkiye’nin Ermenilerin Karabağ’da işgal ettikleri topraklardan çekilmesini önkoşul olarak belirleyen 15 yıllık politikasının ihlali anlamına geliyor. Türkiye’nin bu şartı Ermenistan’a yönelik bir tehdit değil, olumlu bir teşvik. Öncelikle Ermenistan askerlerini çeksin, sonra hem Türkiye hem de Azerbaycan sınırlarını açsın. Bu şekilde Ermenistan’ın bölgesel altyapı ve enerji projelerine erişimi olsun, sonra da hem Azerbaycan hem de Gürcistan’la birlikte refaha kavuşsun. Ama Ermenistan bunu reddetti. Washington’un Türkiye’ye Ermenistan sınırını önkoşulsuz açma önerisi, Amerika’daki iç siyasi hesaplarından kaynaklanıyor. Obama yönetiminin Ermeni asıllı Amerikalıların oylarına ihtiyacı var. Bu kadar basit. Obama yönetimi strateji belirlemeyi, bölgesel çatışmaları çözmeyi ihmal etti ve iç politikaya yöneldi. Soykırımı tanımamış oldukları için Ermeni seçmenlerini böyle avutmaya çalıştılar. Bunun bedelini kim ödeyecek? Tabii ki Azerbaycan. Azerbaycan son derece olgun ve mantıklı tepki gösterdi. Azerbaycan Türk kamuoyuna indi, parlamentosuna gitti, medyasına seslendi ve sivil toplum kuruluşlarını harekete geçirdi. Birkaç ay içinde Türkiye, politikasını değiştirmek zorunda kaldı. Şimdi ilişkiler daha sağlam. Bence Başbakan Erdoğan Amerikan teklifini tamamen reddetmiş görünüyor. Tabii ki 2011’deki genel seçimleri unutmamak gerek. Bundan dolayı hükümet, kamuoyunun da desteğini alan Azerbaycan’a yakın davranmak zorunda. Şimdi bile Türk parlamentosu sınırların açılmasını kabul etmez. Belki seçimlerden sonra oyunun kuralları değişebilir. Benim tahminim seçimlerden sonra bile Türkiye’nin Azerbaycan’a yakın davranacağı yönünde.