Washington'da 'Suriye'ye Müdahale' Tartışmaları Büyüyor

Humus'u neredeyse enkaza çeviren görüntüler, zaman zaman Şam hükümetine müdahale çağrısının artmasına yol açıyor.

Suriye’de ölü sayısı 8 bini aştı ve Amerikan yönetiminin harekete geçmesi çağrıları artıyor. Ancak Suriye konusunda iyi bir seçenek olmadığı gibi Amerika'nın çekinceleri olduğu da görülüyor. Öte yandan politikacılar Türkiye gibi müttefik ülkelerin önemine işaret ediyor.

Kendi halkına karşı şiddet kullanan Esad rejimine müdahale çağrıları Amerikan yönetimini zor durumda bırakıyor. Seçim yılı olması dolayısıyla muhalefetteki Cumhuriyetçi Parti üyeleri sık sık Suriyeli muhalefete açıkça silah yardımı yapılması ya da Amerika’nın hava saldırısı düzenlemesi çağrısında bulunuyor ve Obama yönetimini daha da köşeye sıkıştırıyor. Bu konudaki en sert çağrıyı Cumhuriyetçi Partili Senatör John McCain yaptı. “En gerçekçi yol, yabancı hava güçlerinden geçiyor," diyen McCain, "Suriye Ulusal Konseyi’nin, Hür Suriye Ordusu’nun ve ülkedeki diğer yerel eşgüdüm komitelerinin talebi olması durumunda Amerika Suriye’nin özellikle kuzeyindeki kilit yerleşim merkezlerini koruyacak uluslararası çabalara, Esad güçlerini hedef alacak hava saldırılarıyla öncülük etmeli,” diye konuştu.

Çatışmaların bir yıldır devam ettiği Suriye’den dış dünyaya ulaşan görüntüler de, geçen yıl Libya’da olduğu gibi, bu ülkeye acil müdahale çağrılarının artmasına yol açtı. Ancak bu müdahalenin hangi düzeyde yapılması gerektiği ayrı bir tartışma konusu. Washington’daki düşünce kuruluşlarından Atlantik Konseyi Refik Hariri Merkezi direktörü Michelle Dunne, muhalefete yalnızca silah vermenin durumu daha da karmaşık hale getirebileceğini söylüyor. Michelle Dunne'a göre Suriyeli isyancıları silahlandırmak onlara avantaj sağlamayacak. Çünkü isyancılar her halikarda Suriye ordusunun elindeki ağır silahlarla mücadele edemez.

Uzman bir konuda Senatör McCain'i haklı buluyor, o da Hür Suriye Ordusu’na hafif silah verilmesinin çözüm olmadığı yönünde. Dunne, "Ancak Obama yönetimi buna tamamen karşı. Yönetim Suriye’de bir askeri çatışmaya çekilmek istemiyor. Amerika bir tek koşulda buna razı olabilir, o da Libya’da olduğu gibi Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin yetki vermesi durumunda,” diyor.

Esad yönetiminin artık meşruluğunun kalmadığına katılan Başkan Obama da uluslararası yetkiden yana. Obama geçen hafta yaptığı basın toplantısında şöyle konuşmuştu: "Başkalarının önerdiği gibi tek yanlı askeri müdahale etmek, ya da soruna basit bir çözüm olduğunu düşünmek bence bir hata. Libya’da yaptığımız şey, uluslararası toplumu seferber edip, Birleşmiş Milletler yetkisi almaktı. Suriye’deki durumsa daha karmaşık. Şu ana kadar Arap devletleriyle, kilit uluslararası ortaklarla çalıştık. Dışişleri Bakanı Hillary Clinton Tunus’a gitti, Suriyeli muhalefete destek, insani yardımlar, Suriye hükümetinin siyasi ve ekonomik tecridi konusunda bir plan hazırlamak üzere bir araya gelindi. Bu konu üzerinde diğer ülkelerle çalışmaya devam edeceğiz. Ben inanıyorum ki geçmişte diğer diktatörler nasıl devrildiyse, bu diktatör de devrilecek.”

Başkan Obama, “Önce uluslararası yetki, ardından da Amerika’nın güvenlik çıkarları” diyor. Muhalefetteki Cumhuriyetçi Partililer de “Amerika öncülük etmeli” diyor, ama adres olarak müttefik ülkeleri gösteriyor. John McCain özellikle kuzeyden Suriye’ye müdahale edilmesini savunurken, Türkiye’nin desteğini gerekli görüyor. Cumhuriyetçi Başkan adaylarından Mitt Romney de, Türkiye’nin Suriyeli muhalefete askeri yardım sağlaması gerektiğini savunuyor. İkinci Suriye’nin Dostları Konferansı’na ev sahipliği yapmaya hazırlanan Ankara ise, tüm bu olasılıkları geniş tabanlı bir uluslararası katılım çerçevesinde değerlendirmek istiyor. Çünkü uzmanların da belirttiği gibi, tek yanlı adımın bedeli ağır.

Michelle Dunne da bedelin Türkiyıe açısından ağır olacağına işaret edenlerden: Uzman, “Aralarında Amerika’nın da bulunduğu bazı ülkelerin, Suriye’deki olayları durdurmaya gücü yeter. Ama bu tek yanlı bir adım olur. Mevcut koşullarda Türkiye böyle bir şey yaparsa, egemen bir devleti işgal ediyor konumuna düşer. Bunun da belli sonuçları var. Belki Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi yetki verse olurdu, ama böyle bir şey henüz yok. Türkiye’nin ayrıca bir gerekçesi daha var. Türkiye Kürt nüfusundan kaygı duyuyor. Kürtler Suriye’de de yaşıyor, ama bu ülkedeki ayaklanmaya destek vermiyorlar. Türkiye, kendi iç istikrarını bozmak pahasına Suriye’deki olaylara müdahale edemez,” diye konuşuyor.

İster tek yanlı olsun, ister uluslararası katılımla. Ya da ister askeri olsun, ister diplomasiyle. Ancak kilit role sahip ülkeler kendi denklemlerini çözmeye çalışırken, zaman Suriye halkının aleyhine çalışıyor.

http://www.youtube.com/embed/_C88Ez7EwrE