Önde gelen Türk siyasetçiler Amerika’yı ve Amerika’nın Türkiye ve bölgeyle ilgili politikalarını sert biçimde eleştiriyor. Söz konusu eleştiriler Türk yetkililerin, Başkan Trump’ın Suriyeli Kürtlere silah desteğini kesmeyi kabul ettiğini söylemelerinin ardından geldi. Ancak Amerikalı yetkililer bunu doğrulamadı. Amerika tarafıysa Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la Başkan Trump arasındaki görüşmede Kürtlere silah yardımı konusunun hali hazırda tekrar değerlendirildiğini söyledi.
Türkiye, Amerika’nın silah desteği verdiği YPG’yi terör örgütü PKK’nın bir kolu olarak değerlendiriyor. Türk basınında yer alan Trump’ın taviz verdiği iddialarına rağmen, Türk bakanlar Washington’u eleştirmeye devam ettiler. Son olarak Pazar günü İçişleri Bakanı Süleyman Soylu üstü örtülü biçimde tehdit ifadeleri kullandı.
Soylu konuşmasında Türkiye’nin üzerine oyunlar oynamaya çalışan Batılı güçlerin tarihin tokadını yiyeceğini, büyük hayal kırıklığına uğrayacaklarını ve Türkiye’yi kandırmalarının mümkün olamayacağını söyledi.
Amerika’ya tepki gösteren bir başka isim de Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’ydu. Çavuşoğlu da “Amerika Türkiye’yle nasıl konuşacağını öğrenecek” ifadesini kullandı. Seçimlere iki yıl kadar bir süre kala Amerika karşıtı söylem AK parti seçmenleri üzerinde olumlu etki yaratıyor. Ancak Kadir Has Üniversitesi öğretim üyesi Soli Özel’e göre kullanılan bu sert dil NATO müttefiki iki ülke arasındaki derin güvensizliğe işaret ediyor.
Soli Özel’e göre genel anlamda Amerika’yla Türkiye arasında bir sorun var ve ‘güven’ iki ülkenin ortak dilinden çıkarılmış bir kelime durumunda. Bu da iki müttefik ya da ortak ülke arasında yaşanmaması gereken bir durum.
Bakanlar Beyaz Saray’ın açıklamasını Amerika, “Kürtlere silah vermeyi durduracak” olarak yorumlarken aslında Ankara halen Washington’un gerçekte söylediklerinden rahatsız duymaya devam ediyor. Aslında söylenen Ankara’nın anlattığı kadar net bir mesaj içermiyor.
Beyaz Saray’dan geçen hafta yapılan açıklama aslen Amerika’nın daha önceki politikasıyla tutarlı bir açıklama. Açıklama, Rakka savaşının sona ermesi ve IŞİD’in bölgeye geri dönemeyeceği konusunda emin olunması üzerine Amerika’nın Suriye’deki ortaklarına artık silah verme konusunda yeni bir düzenlemeye gitmeyi yeniden değerlendirdiğini anlatıyor.
Başbakan Binali Yıldırım da Amerika’nın daha önce söz verdiği gibi Kürt gruplara verdiği silahları geri toplaması konusunda Washington’a baskısını arttırdı.
Her ne kadar Suriye konusu çözüme kavuşmuş olsa da tansiyonu yükselten diğer sorunlar hala duruyor.
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ Pazartesi günü yaptığı açıklamada New York’ta görülmekte olan Rıza Sarraf davasının Türkiye’ye karşı kurulmuş bir komplo olduğunu söyledi.
Bozdağ, Sarraf davası üzerinden Türkiye’ye yönelik ambargolar getirilmek istediğini oysa İran ve Türkiye arasındaki ticaretin Türk ve uluslararası yasalara uygun olduğunu savundu.
Rıza Sarraf, Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla ve eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan İran’a karşı Amerika ambargosunu delmekle suçlanıyorlar. Jüri seçimi Pazartesi günü başlayan davanın 4 Aralık Pazartesi günü duruşmalarına geçilmesi bekleniyor.
Dava süreci Ankara ve Tahran’ın Suriye ve bölgesel meselelerde işbirliğini arttırdıkları bir süreçte başlıyor. Pazar günü iki ülke Katar’la ticareti kolaylaştıracak ve Suudi ambargosunu hafifletecek nitelikte bir anlaşmaya imza koydular. Uzmanlar özellikle Türkiye İran’ın bölgedeki yayılmacı tavrının engelleyebilecekken, Türkiye-İran yakınlaşmasının Washington’da hoş karşılanmayacağı yorumunu yapıyorlar.