Yeni Kongre Türk-ABD İlişkilerini Nasıl Etkileyecek?

ABD’de 3 Kasım’da yapılan seçimlerin sonuçları sadece Beyaz Saray’a değil Kongre’deki güç dengesine de değişim getirdi. Temsilciler Meclisi’nin kontrolunu iki yıl önce Cumhuriyetçiler’den alan Demokratlar şimdi de 2010 yılından bu yana ilk kez Senato’da da çoğunluk parti konumuna geçti ve yasama gündemine yön vermede önemli bir ağırlık kazandı. Bu tabloyla birlikte şimdi Senato’daki komisyonların başkanlıkları da Cumhuriyetçiler’den Demokratlar’a devredildi.

ABD’nin uluslararası ilişkileri ve bu bağlamda da Türkiye’yi en çok ilgilendiren komisyonlar arasında Senato kanadında Senato Dış İlişkiler Komisyonu, Temsilciler Meclisi’nde de Dışişleri Komisyonu öne çıkıyor. Türkiye’nin son yıllarda ABD’yle yaşadığı gerilimler ve ilişkilerdeki gerilemenin getirdiği olumsuz atmosferin Washington’da en çok hissedildiği yerlerin başında Kongre ve özellikle de işte bu iki komisyon geliyor.

Uzmanlar, eski Başkan Donald Trump yönetiminde, Trump ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasındaki yakın kişisel bağların, ikili ilişkilerde yaşanan sorunların sadece üstünü örttüğüne dikkati çekerken, şimdi Başkan Joe Biden’ın göreve gelmesiyle birlikte ilişkilerin daha büyük sınamalarla karşı karşıya gelebileceği görüşünde.

S-400, YPG meselesi, 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili Türkiye’den ABD’ye yöneltilen suçlamalar, Halkbank davası ve daha çok eski Başkan Barack Obama döneminde öne çıkan insan haklarıyla alakalı konular ikili ilişkilerin son yıllarda gerilemesine neden olan sorunların sadece birkaçını oluşturuyor.

Bu sorunlar iki NATO müttefikinin tarihlerinin en zor dönemlerinden birini geçirmesine neden olurken, Washington’da Türkiye’ye karşı tepkilerin en yüksek sesle dile getirildiği mekansa ABD Kongresi. Kongre’de eskiden “Türkiye dostu” bilinen birçok isim bile, hem Türkiye’de özellikle insan hakları ve demokrasi konusunda Batı’dan sert eleştiri alan uygulamalar hem de ilişkilerde yaşanan türlü sorunlardan sonra Ankara’ya karşı cephe alanlar safına katılırken, Kongre üyeleri son yıllarda Türkiye aleyhine çok sayıda tasarı ve girişime imza attı, Türkiye’ye farklı alanlarda sert eleştiriler yöneltilen oturumlar düzenlendi.

10 Şubat günü her iki partiden 54 senatörün Başkan Joe Biden’a yazdığı ve Türkiye’ye baskı yapmasını istediği mektup yeni Kongre’nin Türkiye konusunda Beyaz Saray nezdindeki ilk resmi girişimi oldu.

İlgili Haberler ABD’li Senatörlerden Biden’a Türkiye Mektubu

ABD’deki bu yeni dönemin özellikle Kongre’yle ilişkiler açısından daha da zor geçebileceğinin en önemli işaretlerinden biri, Senato Dış İlişkiler Komisyonu’na Demokrat Senatör Bob Menendez’in seçilmesi oldu.

Demokrat Senatör Menendez, bugüne kadar Türkiye’ye karşı hemen her tasarı ve girişimin altında imzası olan, Kongre’de ABD’yi Türkiye’ye karşı daha sert politikalar izlemeye sık sık çağıran bir isim oldu.

Senatör Bob Menendez

Menendez’in Türkiye’yle ilgili çizgisi ve icraatlarına bakıldığında, 1915 olaylarını “soykırım” olarak niteleyen Ermeni tasarılarının Kongre’den geçmesi için yıllardır sergilediği gayretlerden, insan hakları ve Ankara’nın bölgesel politikalarıyla ilgili eleştirileri hakkında yönetim yetkililerine yapılan çağrılara, Beyaz Saray’a yazılan mektuplara kadar sayısız örnek sıralamak mümkün. Menendez, Türkiye’yi de ilgilendirebilen politikalar ya da Türkiye’nin çevresindeki bölgeyle alakalı oturumlarda da, söz sırası kendisine geldiğinde Türkiye’ye yönelik eleştirilerini ya da sert yorumlarını, zaman zaman da ABD’nin “yumuşak” bulduğu kimi politikalarına tepkisini her fırsatta dile getirmekten geri durmadı.

Trump yönetiminde de Ankara; bölgesel politikaları ve iç dinamikleri nedeniyle sadece Menendez’in değil Senato Dış İlişkiler Komisyonu’nun birçok üyesinin de hedef tahtasındaydı. Komisyon, Trump’ı da Türkiye’ye karşı yeterince tavır almadığı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bölgesinde izlediği “bağımsız” ve “çatışmacı” politikalara gözyumduğu gerekçesiyle sık sık eleştirdi.

Senato

Türkiye, son yıllarda komisyonda sık sık gündeme geldi. Örneğin Ekim ayında Senatör Bob Menendez’in öncülüğünde ve komisyon üyeleri Chris Van Hollen, Bob Casey, Ed Market, Dick Durbin, Cory Booker ve Jack Reed’ın de imzasıyla, dönemin Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’dan, Türkiye’nin hem Güney Kafkasya, Libya, Suriye ve Irak’taki hem de kendi içindeki “insan hakları ihlallerini” ayrıntılı şekilde anlatmasını talep eden bir tasarı sundu.

Yine Menendez’in Ekim ayında hazırladığı bir dış politika raporunda, Trump’ın hem Türkiye’deki ticari çıkarları hem de Erdoğan’la yakın ilişkisi nedeniyle Ankara’yla ilgili attığı adımların tartışmalı olduğu ve “çıkar çatışması” durumunun bulunduğu değerlendirmesi dile getirildi. Bu konunun daha önce de üzerine giden Menendez, bir ay önce de dönemin Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Robert O’Brien’a mektup göndererek, Trump-Erdoğan ilişkisinin doğası ve bunun ABD’nin ulusal güvenliğini nasıl etkilediğine ilişkin kayıt ve belgeleri Kongre’ye sunmasını talep etmişti.

Eylül ayında komisyonun bir oturumunda, Menendez dönemin ABD Dışişleri Bakanlığı Siyasi İşler Müsteşarı David Hale’e Doğu Akdeniz’de yaşanan gerilimle ilgili Türkiye’ye eleştiriler içeren sorular yöneltti, Hale de, Menendez’in özellikle Türkiye’ye hedef gösteren yönlendirici sorularına yanıt olarak, Türkiye’nin attığı adımları “problemli” olarak niteleyerek yönetimin o zamana kadar bu konuda Ankara’ya karşı en sert açıklamalarından birini yaptı.

Ağustos ayında da Menendez ve Dış İlişkiler Komisyonu’nun Dış Operasyonlar ve İlgili Programlar Ödenekleri Alt Komisyonu Üyesi Chris Van Hollen, yine Pompeo’ya mektup göndererek, Doğu Akdeniz’de attığı adımlar nedeniyle Türkiye’ye yaptırım uygulanması çağrısında bulundu.

Türkiye-ABD ilişkilerinde yıllardır en çok tartışılan, hatta 2010’da Türkiye’nin büyükelçisini bir süreliğine geri çekmesine bile neden olan Ermeni tasarısı konusunda da 2019 yılında Kongre en ciddi adımı attı ve her iki kanattan da 1915 olaylarını ”soykırım” olarak tanıyan tasarı geçti. Yıllardır bu tasarının geçmesi için Kongre’de en büyük gayreti gösteren isimlerin başında da Senatör Menendez geliyordu. Menendez, 2019 yılının Aralık ayında tasarı Senato’dan geçtiğinde göz yaşlarını tutamadı.

Kongre’den özellikle S-400 alımı ve zaman zaman da Suriye’ye operasyon gibi bölgesel politikalar nedeniyle Türkiye’ye yaptırımlar getirilmesi çağrıları ve yönetime baskılar hiçbir zaman dinmedi. Farklı tasarılar geçirmek suretiyle Türkiye’ye yaptırım getirilmesi çabaları, ya iki kanadın uzlaşamaması ya da Trump yönetiminin frenlemesi gibi nedenlerle hayata geçirilemedi. Ancak, Trump yönetiminin son ayında, Kongre’nin bağlayıcı bir yaptırım tasarısını, her yıl Kongre’den geçen kapsamlı bir savunma bütçesine iliştirip geçirmesinden sonra, Türkiye’ye karşı CAATSA yaptırımları devreye sokuldu. Türkiye’nin Rusya’dan S-400 alımı nedeniyle F-35 programından çıkarılmasında da Kongre’nin yönetim üzerinde yaptığı baskılar önemli rol oynadı.

İlgili Haberler ABD'den Türkiye’ye S-400 Yaptırımı

Temsilciler Meclisi

Benzer Türkiye aleyhtarı girişimler, çoğu zaman tasarı ya da oturumlar yoluyla, son yıllarda Temsilciler Meclisi Dışişleri Komisyonu’nda da artış gösterdi. Özellikle Türkiye’nin bölgesel politikaları ve demokrasi uygulamalarını eleştiren oturumlar düzenlendi.

Geçen yılın Ekim ayında dönemin Dışişleri Komisyonu Başkanı Eliot L. Engel ve Avrupa, Avrasya, Enerji ve Çevre Alt Komisyonu Başkanı William R. Keating, Dışişleri Bakanı Pompeo’ya gönderdikleri bir mektupla Türkiye’nin “bölgesel saldırganlığına” ve “demokrasi dışı tavrına” karşı baskıyı arttırma çağrısı yaptı.

Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde düzenlediği operasyonlara da Kongre’de büyük tepki vardı. Hatta Kongre’nin ilk Müslüman kadın üyelerinden, Temsilciler Meclisi Dışişleri Komisyonu üyesi Ilhan Omar, 2019 yılının Aralık ayında, Dışişleri Bakanlığı’na Türkiye’nin Suriye’deki operasyonu sırasında sivillere karşı kimyasal silah kullanıp-kullanılmadığını araştırması çağrısında bulundu.

Aynı yılın Ekim ayında da Temsilciler Meclisi, Türkiye'ye Suriye'nin kuzeyindeki operasyonundan dolayı yaptırımlar uygulanmasını içeren bir tasarıyı onayladı.

2017 yılında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Washington ziyareti sırasında Büyükelçilik konutu önünde yaşanan kavgadan sonra Kongre’de Türkiye’ye duyulan öfke daha da arttı.

Erdoğan’ın korumalarının darbelerine maruz kalan protestocuların tanık olarak davet edildiği oturumlar düzenlendi. Erdoğan’ın bundan iki yıl sonra, 2019 yılının Kasım ayındaki Washington ziyareti öncesinde de, dönemin Temsilciler Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı Engel’ın öncülüğünde ABD yönetimine mektup yazılarak, Beyaz Saray’ın Erdoğan’a davetini geri çekmesi çağrısı yapıldı.

Eliot Engel

Aynı şekilde başta Türkiye’de iki yıla yakın hapis yattıktan sonra şartlı tahliye edilerek ABD’ye dönen Amerikalı rahip Andrew Brunson başta olmak üzere, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra tutuklanan çifte vatandaşlar ve Amerikan konsolosluğu çalışanları da sık sık Kongre’nin gündemine girdi.

Yeni dönemde Temsilciler Meclisi Dışişleri Komisyonu’nun başkanı, New York eyaletinden Demokrat Kongre üyesi Gregory Meeks oldu. Meeks, özellikle Suriye politikaları ve insan hakları konusunda Türkiye’yi eleştirmekten geri durmasa da, diyaloğa açık bir politikacı olarak tanınıyor. Meeks’in komisyon başkanlığı için rakiplerinden biri, Temsilciler Meclisi’nde California eyaletini temsil eden Kongre üyesi Brad Sherman’dı. Sherman, tıpkı Senatör Menendez gibi, geleneksel olarak Türkiye’ye her zaman sert eleştirileriyle tanınan, Ermeni tasarılarının da yıllardır güçlü savunuculuğunu yapan bir Kongre üyesi. Dolayısıyla Meeks’in seçilmesi, en azından Temsilciler Meclisi tarafında Türkiye için daha iyi bir gelişme olarak yorumlanabilir.

Gregory Meeks

Türkiye-ABD ilişkilerinde yaşanan gerilimden en çok etkilenen Kongre platformlarından biri de Türkiye Dostluk Grubu oldu. Giderek üye sayısı azalan Dostluk Grubu’nun son yasama döneminde üye sayısı 103’tü ancak hem emekli olan hem de duruşunu değiştiren üyelerin olması nedeniyle üye sayısı halen 100’ün altına düşmüş durumda.