Düşünce kuruluşu Alman Marshall Fonu'nun Türkiye, Amerika, İngiltere, Kanada, Fransa, Almanya, İtalya, Hollanda, İspanya, Portekiz, İsveç, Polonya, Romanya ve Litvanya olmak üzere 14 ülkede yaptığı kamuoyu yoklamalarının sonuçlarına dayanan Transatlantik Eğilimler 2023 raporunun değerlendirildiği panelde katılımcılar, bu ülke halklarının Amerika ve Avrupa Birliği'nin Çin'le işbirliği ve Rusya'nın Ukrayna işgali ile demokrasilerin durumu gibi küresel meselelere ilişkin görüşlerinin ne anlama geldiğini yorumladı.
Değişen küresel düzende Transatlantik ilişkilerin durumunun 14 ülkede yapılan anketlerde çıkan sonuçlara göre ele alındığı panele Alman Marshall Fonu Jeostrateji Bölümü Başkan Yardımcısı Alexandra de Hoop Scheffer, gazeteci Teri Schultz ve The Economist dergisinden savunma editörü Shashank Joshi katıldı.
Farklı ülkelerdeki kamuoyu öncelikleri ve kaygılarını, halkların başka ülkelerle ortaklıklarını ve kendi ülkelerinin küresel politikaları nasıl şekillendirdiğine ilişkin görüşlerini anlamanın önemli olduğunu söyleyen Alman Marshall Fonu'ndan Alexandra de Hoop Scheffer, anket sonuçlarından çıkan en çarpıcı sonuçlardan birinin, hızla değişen stratejik iklimde kamu görüşünün kamu politikalarıyla ters düşmesi olduğunu kaydetti.
Dünya siyasetinde giderek artan parçalanmalarla hem Amerika hem de Avrupa ülkelerinin siyasetlerindeki parçalanmalar arasında bir 'ayna etkisi' olduğunu söyleyen de Hoop Scheffer, Amerika ve Avrupa halklarının ülkelerindeki demokrasinin durumundan, göç ve iklim krizinden giderek daha çok kaygılanmaya başladıkları bir ortamda yeni jeopolitik gerçekliklere uyum sağlamaya başladığının görüldüğünü belirtti.
Önümüzdeki beş yıl içinde Çin'in dünyanın en güçlü ülkesi olacağı görüşü ağırlık kazanıyor
Anketlerden çıkan en önemli sonuçlardan birinin küresel düzenle ilgili olduğunu kaydeden de Hoop Scheffer, 14 ülkedeki kamu görüşünün, önümüzdeki beş sene içinde yani 2028 yılına kadar dünya düzeniyle ilgili çok ciddi kaymalara işaret ettiğinin altını çizdi.
“Şu anda ve önümüzdeki beş yıl içinde küresel düzendeki güç dengesini nasıl değerlendiriyorsunuz?” şeklindeki soruya verilen yanıtlara göre Amerika'nın nüfuzunun 2028'e kadar azalacağı, Çin'in ise artacağını düşünenlerin çoğunlukta olduğu görülüyor. Buna göre 2023 yılında 14 ülkeden ankete katılanların yüzde 64'ü şu anda Amerika'yı küresel işlerdeki en etkili aktör olarak kabul ederken bundan beş yıl sonra Amerika'nın hala en etkili aktör olarak kalacağını düşünenlerin oranı yüzde 37'ye geriliyor.
Çin'in günümüzdeki en güçlü küresel aktör olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 14'ken bu oran da artarak 2028 yılında yüzde 30'a çıkıyor. İtalya ve Fransa ise Çin'in beş yıl içinde Amerika'dan daha güçlü olacağını en çok düşünen iki Avrupa ülkesi. Buna göre İtalyanlar'ın yüzde 51'i, Fransızlar'ın ise yüzde 42'si, 2028'de dünyaya Amerika'nın değil, Çin'in liderlik edeceği görüşünde.
De Hoop Scheffer, Transatlantik ilişkilerin bir durgunluk noktasına eriştiğiyle ilgili bulgular da elde ettiklerini söyledi. Geçen yılın aksine bu yıl Ukrayna'daki savaşın Amerika ve Avrupalı ortaklarını birbirine yaklaştırdığı görülmezken gelecek beş yıl içinde Amerika ve AB ilişkilerinin daha yakın olacağını düşünenlerin oranı da geriliyor. Amerika'nın Ukrayna'ya verdiği dev desteğe rağmen Amerika'nın küresel etkisi hakkındaki genel görüşün değişmediği gözleniyor. Avrupa ülkeleri arasındaysa günümüzde en çok Alman, Fransız ve İtalyan kamuoyları, Amerika'nın küresel nüfuzunu olumsuz olarak tanımlıyor. Ukrayna'ya destek verme konusunda da en az istekli Avrupa Birliği ülkelerinin Almanya, Fransa ve İtalya olduğu görülüyor.
“Özellikle 18-24 yaş arası gençler için göç ve iklim krizi en önemli güvenlik meseleleri”
Hem iç hem de dış siyaseti en çok etkileyen ve en kaygı uyandıran meselelerinse göç ve iklim değişikliği olduğu göze çarpıyor. Buna göre anketin yapıldığı 14 ülkenin 11'inde katılımcılar, göç ve iklim krizini önümüzdeki beş yıl içinde en önemli güvenlik meselesi olarak kabul ediyor. 2021 ve 2022 yıllarındaki anketlerdeyse en önemli güvenlik meselesi olarak COVID-19 ve genel olarak pandemilerle Ukrayna'daki savaş öne çıkıyordu.
Anket sonuçlarının, Transatlantik ilişkilerin değişen dünyaya uyum sağlamak için kendini yenilemesi gerektiğine işaret ettiğini söyleyen De Hoop Scheffer, gelecekte sadece Amerika-Avrupa ilişkilerine odaklı bir yaklaşımın yeterli olmayacağını vurguluyor.
Uzmana göre Transatlantik hükümetlerin göç ve iklim krizi gibi hem iç hem de dış siyasetleri etkileyen meselelerin çözümüne daha çok odaklanması gerekiyor. Bunun nedeni, halkların bugünün sorunlarının üstesinden gelmek için sadece Amerika-Avrupa odaklı çözüm yolları aramanın yeterli olmayacağı görüşü. Özellikle Avrupa ülkelerinden ankete katılanların verdiği yanıtlar, Hindistan, Brezilya ve Güney Afrika gibi Transatlantik düzlem dışındaki ülkelerle de işbirliği yapılması gerektiğini gözler önüne seriyor.
Amerika, Çin ve Rusya'nın küresel arenadaki rolleri konusunda nesillerarası fark göze çarpıyor
De Hoop Scheffer, nesillerarası farklılıkların da anketin bazı çarpıcı sonuçlarında önemli rol oynadığının altını çiziyor. Buna göre 18-24 yaş arası anket katılımcıları; dünya siyasetine, kendi ülkelerine ya da ülkelerinin Çin'le olan ilişkilerine daha önceki nesile göre çok daha farklı bir gözle bakıyor. 18-24 yaş grubu, yaşı daha ileri olanlara kıyasla Amerika'nın küresel arenadaki rolüne daha olumsuz, Çin ve Rusya'nın rolüneyse daha olumlu bakıyor. Gençler ayrıca büyüklerinin aksine ülkelerinin güvenliği açısından NATO'yu daha az önemsiyor. İklim meselesinden en çok kaygılanan ve hükümetlerinin iklim krizini çözmedeki becerisinden en memnuniyetsiz olan yaş grubunun da yine 18-24 yaş arası olduğu görülüyor. Gençler, kendilerini, bilim insanlarını ve sivil toplum kuruluşlarını, iklim krizini ele almada en aktif ve etkili öğeler, hükümetleri ise en etkisiz öğeler olarak görüyor.
2028'e kadar Amerika'nın güç kaybedeceğini düşünenlerin oranının artması NATO açısından alarm verici
Gazeteci Teri Schultz ise Transatlantik Eğilimler anketinin Amerika'nın küresel arenadaki nüfuzunun azalması, Çin'in ise artarak dünyadaki en güçlü aktör haline gelmesine ilişkin bulgularının en çarpıcı yanının, bu denge kaymasının beş yıl gibi çok kısa bir süre içinde yaşanmasının öngörülmesi olduğunu söyledi.
Bu bulgunun NATO üzerinde büyük etkisi olacağını kaydeden Schultz, NATO'nun Amerikan gücüyle eşanlamlı olarak algılandığını hatırlattı ve bugün Amerika'yı en güçlü ülke olarak görenlerin oranı yüzde 64'ken bunun 2028'de yüzde 37'ye inmesinin NATO için çok ciddi bir sorun olduğunu söyledi. 2028'de Çin'in en güçlü ülke olup olmayacağının şimdiden bilmenin imkansız olduğunun altını çizen Schults, yine de 14 ülkede çok sayıda kişinin bunu düşünmesinin bile NATO'nun eskisi kadar önemli olmadığı sonucuna varmaya yeterli olacağını belirtti.
Özellikle 18-24 yaş gençliğinin NATO'yu önemli görmemesinin ittifak için bir sorun olduğunu kaydeden Schultz, “Geleceğin diplomatlarını, generallerini, askerlerini, müzakerecilerini üretecek olan genç nesiller Transatlantik bağların Amerika, Avrupa ve Türkiye arasındaki en önemli ilişki olduğuna inanmıyorsa bu durum, NATO'ya destek toplamak açısından ciddi bir sorun” dedi.
“NATO genç nesle odaklanmalı”
2028'e kadar Çin'in en güçlü ülke olarak Amerika'nın yerini alıp alamayacağını zamanın göstereceğini vurgulayan Schultz yine de NATO'nun kamu diplomasisi açısından bu öngörüleri göz önüne alması ve özellikle genç nesle odaklanması gerektiğini kaydetti. Soğuk Savaş'tan bu yana NATO'nun en büyük yeniden yapılanma sürecini geçirdiğine dikkat çeken Schultz, ittifak üyelerinin bu değişiklikleri ve güvenlik sözkonusu olduğunda NATO'nun güvenliğin omurgasını oluşturduğu gerçeğini kamuoylarına yeterince anlatamadığını düşündüğünü söyledi ve kamu diplomasisinin bundan ders çıkarması gerektiğini kaydetti.
Transatlantik Eğilimler 2023 anketinin kamuoyuna erişme konusunda NATO için “müjdeli haberler” vermediğini söyleyen Schultz, NATO'nun genel olarak elitler dışındaki halklara erişme ve mesajlarını gerekli yerlere ulaştırma konusunda sorunu olduğunun farkında olduğunu, ancak halk ve özellikle genç neslin desteğini almak istiyorsa NATO'nun anket sonuçlarına bakarak daha iyi bir iş çıkarması gerektiği sonucuna varabileceğini belirtti.
Çin'le özellikle teknoloji alanında işbirliği yapılması konusunda kamuoyu görüşüyle hükümetlerin tutumu örtüşmüyor
The Economist dergisinden savunma uzmanı Shashank Joshi ise anket sonuçlarına göre Amerikan kamouyunun aksine Avrupa ülkelerinin halklarının Çin'le işbirliği yapma iştahının çok daha kabarık olduğunun görüldüğünün altını çizdi. Joshi; ticaret, enerji ve hammaddeler konusunda Çin'le işbirliğinin yanısıra gelişmekte olan teknolojilerde de Avrupalılar'ın Çin'le yakınlaşmaktan yana olduğunun göze çarptığını söyledi. Buna göre Avrupa halklarının yüzde 40'ı, Amerikalılar'ınsa yüzde 23'ü, Çin'le gelişmekte olan teknolojiler alanında işbirliğini destekliyor.
Joshi, üretken yapay zeka alanında olağanüstü gelişme ve tartışmaların yaşandığı, İngiltere'de birkaç ay sonra yapılacak büyük bir yapay zeka güvenliği zirvesine hazırlanıldığı, Çin'e teknoloji yatırımlarının gözetimden geçirilmesi tartışmalarının yaşandığı, 5G telekomünikasyonu alanında Huawei tartışmalarının hala devam ettiği bu dönemde anket sonuçlarına bakıldığında kamuoyuyla hükümetlerin çok farklı tutumlar takındığının görüldüğünü kaydetti. Joshi, hükümetlerin Çin'le teknoloji alanında işbirliğine çok daha temkinli yaklaştığını, riskten kaçındığını, güvenlik risklerinin bilincinde olduğunun altını çizdi.