Görevi başında öldürülen gazetecileri anmak ve toplumsal duyarlılık yaratmak amacıyla 6 Nisan günü Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından ‘Öldürülen Gazeteciler Günü’ olarak ilan edildi. 1990’lı yıllarda öldürülen Kürt gazeteci cinayetlerinin failleri ya yakalanmadı ya da davalar zaman aşımına uğradı.
Musa Anter, Kürt basınında çalışan isimlere yönelik saldırıların sembol ismiydi. 20 Eylül 1992'de Diyarbakır'da, eski AK Parti Milletvekili Orhan Miroğlu ile birlikte saldırıya uğradı. Miroğlu ağır yaralanırken, Anter hayatını kaybetti.
O yıllarda birçok faili meçhul cinayetin sorumlusu olduğu iddia edilen ve kamuoyunda JİTEM olarak bilinen yapının Anter'i öldürdüğü iddia edildi. JİTEM jandarma teşkilatı içinde bir yapı olduğu öne sürülse de varlığı hiçbir zaman resmi olarak kabul edilmedi.
Olaydan hemen sonra başlatılan soruşturma yıllarca faili meçhul kaldı. Olaydan 17 yıl sonra Türkiye’den kaçarak İsveç’e sığınan eski PKK İtirafçısı Abdulkadir Aygan, bir gazeteye yaptığı açıklamalarda Musa Anter cinayetiyle ilgili bilgiler vermesiyle soruşturma yeniden açıldı. Soruşturma bu kez davayla sonuçlandı.
Haklarında dava açılan 4 kişinin Diyarbakır’da başlayan yargılaması güvenlik gerekçesiyle Ankara'ya taşındı. Ankara'da görülen dava ise 20 Eylül 2022'de zaman aşımına uğradı.
Anter ailesi hayal kırıklığına uğrasa da hala umutlu
Yıllarca süren adalet mücadelesinden bir sonuç alamayan Anter ailesi hayal kırıklığın uğradı. Babası öldürüldüğünde 42 yaşında olan Dicle Anter, adaletin bir gün yerini bulacağına dair umutlarını yitirmemiş. VOA Türkçe'ye konuşan Anter, özellikle yerel seçimlerden sonra umudunun arttığını söyledi. Anter, davanın Diyarbakır’dan Ankara’ya taşınmasının yanlış olduğunu savunarak, “Biz kimin ne olduğunu gayet iyi biliyoruz. Kim, ne yapmış, gayet iyi biliyoruz. Kimler bu planın arkasında var, hepsini artık öğrendik. 96 senesinde biz ilk defa Diyarbakır'a geldiğimizde eski yarım kapaklı dosyada, babamla ilgili olan davaya ilişkin tek bir kâğıt vardı. Başka bir şey yoktu. Daha sonra AİHM’e taşıdık.30 yıl boyunca, 2022’ye kadar bayağı bir uğraş verdik. Bu mahkeme sürecinde çok şeylerin ortaya çıktığını anladık. Mahkeme sona geldiğinde, 7-8 klasöre ulaştı” dedi.
Anter, davanın yeniden görülebileceğine dair umutlu. Son seçimlerden sonra umudunun arttığını söyleyen Anter, “Eskiden yüzde 1 umut varsa belki şimdi yüzde 10 oldu. Hizmet belediye işi değildir. Hukuktur, eğitimdir, sağlıktır. Bu hizmetlerin olması lazım. Her şey açık ortada.
Bunları düzeltmeniz lazım. Ama umudumuz var tabi, hukukun bir an evvel işlemesi lazım. Herkes bunu söylüyor zaten. Hukuk olmazsa hiçbir şey düzelmez. Hukuk olursa her şey düzelir” diye konuştu.
Öldürülen gazetecilerin adı Newsuem müzesinde
Uluslararası Basın Enstitüsü'nün Cumhuriyetin 100'ncü yılı nedeniyle hazırladığı ‘Cumhuriyet'in 100. Yılında Türkiye'nin Basın Tarihine Bir Bakış’ başlıklı raporda yer alan bilgilere göre 1990'lı yıllarda Güneydoğu'da 40'a yakın gazeteci öldürdü.
Amerika Birleşik Devletleri’nin başkenti Washington' daki Newsuem isimli basın müzesinde bulunan, Dünya genelinde öldürülen gazeteciler için kurulan anıtta, Güneydoğu'da değişik tarihlerde öldürülen gazetecilerin isimlerine de yer verildi. Anıta Çetin Ababay, Hafız Akdemir, Mecit Akgün, Yaşar Aktay, Cengiz Altun, Musa Anter, Hüseyin Deniz, Halit Güngen, İzzet Kezer, Yahya Orhan gibi isimleri görmek mümkün. Anıtın Türkiye'nin diğer bölgelerinde saldırıya kurban giden gazetecilerin olduğu bölümde ise Hrant Dink, Turan Dursun, Çetin Emeç, Metin Göktepe, Abdi İpekçi Ahmet Taner Kışlalı gibi isimler yer alıyor.
2011 yılındaki Van’da meydana depremde hayatını kaybeden DHA Muhabiri Cem Emir, Büyük Birlik Partisi Lideri Muhsin Yazıcıoğlu’nun öldüğü helikopter kazasında hayatını kaybeden İHA Muhabiri İsmail Güneş’in adı da anıta yazıldı.
“Gazeteci cinayetleri sistematik olarak işlendi”
Yıllardır Kürt basınında çalışan ve haklarında dava açılan gazetecilerin davalarını takip eden Avukat Resul Tamur, Kürt gazetecilerin her zaman hedefte olduğunu söyledi. VOA Türkçe'ye konuşan Tamur, Kürt basınında çalışanların tehlikeleri göze alarak haber yaptıklarına dikkat çekti.
Kürt basınının hedef alınmasının tesadüfi olmadığını dile getiren Tamur, "Tamamı sistematik olarak benzer ülkelerde uygulanmış olan basını susturmaya yönelik eylemlerdi. Bir gazetecinin öldürülmesi tüm gazetecilere yönelik korku ve tehdidi barındırıyor. Ölüm üzerinden yaratılmaya çalışılan bu korku ve tehdit sansürün en ağır biçimi olarak gazetecilerin yaşamına girmektedir. Belki de iletişim tekniğinin gelişmesinden kaynaklı eskisi gibi gazetecileri doğrudan öldürmeye yönelmiyorlar. Bugün bunun yerine toplumsal olayları takip eden gazetecilere gözaltı işkencesi uygulanıyor ve bununla birlikte gazetecileri süreklileşen ceza ve cezaevi tehdidi ile sansürlemeye çalışmaktadırlar" diye konuştu.
“Failler hiçbir şekilde ortaya çıkarılmadı”
Son yıllarda birçok üyesi ve yöneticisi tutuklanan Dicle Fırat Gazeteciler Derneği Eş Başkanı Serdar Altan Kürt basınında çalışanların, yaptıkları haberler konusunda geri adım atmayınca öldürüldüklerini savundu. VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Altan, gazeteci cinayetlerinin çoğunun faillerinin ortaya çıkarılmadığını ifade etti. Altan, cinayetlerin 90’lardan sonra da sürdüğünü savunarak, “Bu cinayetlerin kimler tarafından işlendiği, kimlerin azmettirdiği, nasıl olduğu yavaş yavaş ortaya çıkıyordu. Ama bugüne kadar rahatlıkla söyleyebiliriz ki halen bu cinayetlerin, bu katliamların, öldürülen gazetecilerin failler doğru dürüst hiçbir şekilde ortaya çıkarılmadı. Failleri gizlendi, korundu, kollandı. Birçoğunun davaları düşürüldü veya özellikle tespit edilmiş olanların ortadan kaybolduğunu ve bir şekilde korunduğunu görüyoruz” şeklinde konuştu.
Cinayetlerin tamamının siyasi saiklerle işlendiğini vurgulayan Altan, günümüzde cinayetlerin yerinin gözaltı ve davaların aldığını söyledi. Basına yönelik baskıların değişse de sürdüğüne dikkat çeken Altan, şunları söyledi : “Günümüze baktığımızda dün diyelim gazeteciler katlediliyordu, bugün gazetecilik katlediliyor, habercilik katlediliyor. Yine baskı ve zorlamalarla gazetecilerin önüne geçirmeye çalışılıyor. Zor politikasıyla haberin kitlelere ulaşması engelleniyor. Yine sahada çok ciddi baskıyla karşı karşıya kalıyor Kürt gazeteciler. Tüm bunları göz önünde bulundurduğumuzda gazeteciler her dönem olduğu gibi bugün de iktidarların hedefi.”
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, gazeteci cinayetlerini kamuoyunun gündemine getirmek amacıyla 1996'da Gazeteci Hasan Fehmi Bey'in suikasta kurban gittiği 6 Nisan gününü "Basın Şehitleri Günü" ilan etti. 2005'te anma gününün ismi "Öldürülen Gazeteciler Günü" olarak değiştirildi.