Erişilebilirlik

'ABD Körfez Ülkelerine Krizden Çıkış Yolu Sunmalı'


'ABD Körfez Ülkelerine Krizden Çıkış Yolu Sunmalı'
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:04:04 0:00

Suudi Arabistan’ın başını çektiği bir grup Körfez ve Arap ülkesinin Katar’la diplomatik ilişkileri kesmesi, kara, deniz ve hava sınırlarını kapatması dünya gündemini sarstı. Bu olayın hemen sonrasında İran’ı vuran terör saldırısı, karşılıklı sert ve suçlayıcı açıklamalar bölgede gerilimi iyice arttırdı, ‘savaş mı kapıda?’ sorusunu gündeme getirdi. Amerika'nın Sesi tüm bu gelişmeleri Washington’da Körfez bölgesini yakından takip eden Gulf Institute/Körfez Enstitüsü uzmanı Joshua Jacobs’la konuştu.

Joshua Jacobs, Katar olayını ilk duyduğunda çok şaşırdığını söylüyor. Jacobs, ABD yönetiminin sakinleştirici açıklamalarına rağmen Başkan Donald Trump’ın Katar’ı hedef gösteren Twitter mesajları paylaşmasını şöyle değerlendiriyor:

“Bölgeyi onlarca yıldır takip edenler bile şaşırmıştır, çok hızlı oldu, bir anda meydana geldi, herkesi geriye dönüp buraya nasıl gelindiği üzerinde düşünmeye sevketti. Bence Suudi Arabistan ve genel anlamda Körfez İşbirliği Konseyi, Başkan Trump’ın bölgeyi ziyaretinden istifade etmeye karar verdi. Trump’ın bölgeyi çok iyi tanımadığını ve konuştuğu kişilerden etkilenmeye yatkın olduğunu söylemek bence adil olur. Katar’ın bağımsız, sıkıntılı ve çoğu zaman tehlikeli bir dış politika izlediği, Hamas, Müslüman Kardeşler gibi terör gruplarına destek verdiği, bölgesel ve uluslararası muhalefete rağmen İran’la yakın bağları koruduğu söylemini ortaya koymada bunu fırsat olarak gördüler. Bu politikayı ne kadar ileriye götürebilirler ve Amerika buna ne kadar izin verir, kilit soru bu.”

Jacobs, Körfez’de yaşanan gerilimin IŞİD’e karşı koalisyonun çabalarını aksatacağını düşünmediğini söyledi. Jacobs’a, bu olayın bölgedeki Suudi-İran gerilimi açısından ne kadar önemli olduğunu da sorduk:

“Bence çok önemli. Bence birçok kişi Suudiler’in ‘İran tehdidi’ olarak adlandırdıkları olguyu ne kadar ciddi ve varoluşsal bir tehdit olarak gördüğünü hafife aldı. Burada korkulan şu; gerilim çok kısa bir zamanda ve çok çarpıcı şekilde yükseldi. Hiçbir uyarı yoktu, Körfez İşbirliği Konseyi’nden ihraç etme gibi bir adım yoktu, bir anda tüm diplomatik ilişkiler kesildi, kara, deniz, hava sınırları kapatıldı, diplomatlar sınırdışı edildi. Bu gelişmeler, gerilimin daha fazla artabileceği bir alan bırakmıyor. Teorik olarak yaptırımlar var, ama bu aşamayı da geçtiğinizde ne olacak? Sonu nereye gidecek? Bana göre İran zaten krize nasıl tepki vereceğini belirleme çalışmasına başladı. Durumun çok hızlı biçimde kontroldan çıkabileceği yönünde endişe var. İşte bu yüzden Amerika ve bölgedeki müttefiklerinin gerilimi yatıştırmak için çaba göstermesi ve taraflara bir çıkış yolu sunması çok önemli.”

Jacobs, Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’ın ExxonMobil’in eski üst yöneticisi olması nedeniyle bölgedeki aktörleri iyi tanıdığını ve bunun Amerika’nın olası bir arabuluculuk girişiminde avantaj sağlayabileceğini söyledi. Jacobs’a göre, Katar gerilimi uluslararası camiaya iki mesaj gönderiyor:

“Bence birinci mesaj, Suudi Arabistan ve müttefiklerinin İran tehdidini çok çok ciddiye aldıkları. İkinci mesaj da, Suudi Arabistan ve müttefiklerinin geçmişte birçok kişinin onlardan beklediğinin çok çok üstünde bir kararlılıkla hareket etme isteği taşımaları. Yemen’e müdahalesinden önce Suudiler’in dış politikaya yaklaşımı hafif dokunuş, gölge çalışması gibi bir yaklaşımdı, o anlamda Yemen’e müdahale bu duruşta keskin bir değişime işaret ediyordu. İlk kez bağımsız olarak ülke dışına asker konuşlandırdılar, ağır yükü başkasının değil kendilerinin üstlendiği ilk örnekti. Bahreyn’e müdahaleleri ve Suriye’de daha agresif yaklaşımlarını da hesaba kattığınızda, Suudi Arabistan ve müttefiklerinin bölgede olup bitenlerden büyük endişe duyduğunu ve gerek gördükleri takdirde çok daha agresif adımlar atmaya hazır olduklarını görürsünüz. Bir de şu var; söylediklerinden etkilenmeye yatkın, kolayca ikna edilebilir bir başkan varsa, sadece Katar değil diğer konularda da buna benzer adımlar atılmasını beklemek mantık dışı değil.”

Katar krizinin bu denli büyümesi, uluslararası camiayı da alarma geçirdi. Krizin kontrol edilemeyecek bir boyuta erişmesini engellemek için uluslararası arenada da diplomatik çözüm çabaları hız kazandı. Şimdi dikkatler, Amerika’nın nasıl bir adım atacağı üzerinde yoğunlaşmış durumda.

XS
SM
MD
LG