Erişilebilirlik

Kritik AB Zirvesinde Paris ve Berlin Ne Yapacak?


AB liderleri 10-11 Aralık'ta Brüksel'de yapacakları toplantıda Türkiye'ye yaptırım uygulanıp uygulanmayacağına karar verecek.

İngiltere’den AB’den ayrılması, ABD-AB ilişkileri, AB bütçesi ve Corona virüsü yardım fonu gibi kriz içeren diğer dosyaların yanı sıra, Türkiye ve Doğu Akdeniz konusu da liderlerin ele alacağı önemli başlıklar arasında yer alıyor.

Fransa ile Türkiye arasında son aylarda diplomatik ilişkiler kötüye gidiyor ve Fransa AB içinde, Yunanistan, Kıbrıs Rum Kesimi ve Avusturya ile birlikte Türkiye'ye yaptırım uygulanmasını savunan cephede.

Türkiye'nin Avrupa'daki bir numaralı ticari ortağı Almanya ise yaptırım konusuna temkinli yaklaşıyor ve bu ihtilafın daha fazla büyümesinin önüne geçmeye çalışıyor.

Kritik zirveye 2 gün kala, henüz Fransa da dahil hiçbir ülke Türkiye ile ilgili nasıl bir karar alınacağını önceden kestiremiyor. Bu da Perşembe günü yapılacak liderler zirvesinde, sonucu tartışmaların belirleyeceğini gösteriyor. Peki, Türkiye konusunda karşı karşıya gelen Almanya ve Fransa zirvede nasıl bir tavır alacak?

Fransa'nın AB'den Sorumlu Bakanı Clement Beaune, zirveyle ilgili Salı günü Senato Dışişleri Komisyonu'na bilgi verirken, nasıl bir yol izleyeceklerini de açıkladı. Senatörler, "AB ile müzakerelerin kadük olmasına" kadar sert yaptırımlar isteyince Beaune, "Bunu taktik olarak şimdilik uygulamayacakları" yanıtını verdi.

"Fransa sert tutum alınmasından yana. Türkiye, yakın zamandaki bazı yatıştırma hareketlerine rağmen, Cumhurbaşkanı Macron ve Fransa'ya karşı, Akdeniz'de, Kafkaslar'da çok saldırgan ve kışkırtıcı davrandı" diyen Beaune, "AB zirvesinde misilleme amaçlı tedbirlerin ve yaptırımların alınabileceğini umuyoruz. Ama bunun için tüm üyelerin kabul etmesi gerekir. Bu kesin jesti gerçekleştirmek için tüm üye devletlerle, dönem başkanı Almanya ile de birlikte çalıştık ve umarız bu Avrupa Konseyi sırasında bu karar alınır" ifadelerini kullandı.

"AB üyeliğini kesmek Erdoğan'ı güçlendirir"

Beaune, Türkiye'nin AB üyeliğinin askıya alınması çağrılarına da "Elbette tepkinin dozunu da iyi ayarlamak lazım. Naif olmamak gerekir. AB üyeliğini tümüyle kaldırmak, şimdi tartışmaya açmak, pratikte bir şey değiştirmeyecek çünkü zaten müzakereler donmuş durumda. Bunu şimdi yapmak, Türk halkının milliyetçi bir söylemle bunu anlatacak olan Erdoğan'ın arkasında birleşmesinden başka bir işe yaramaz. Türkiye'nin AB'ye üyeliği söz konusu değildir. Ama taktik olarak dikkatli ve etkili olmak gerekir" şeklinde konuştu.

Peki yaptırım yanlıları ne istiyor? Yunanistan, Dışişleri Bakanları toplantısında, Türkiye'ye silah ambargosundan, isim listesine kadar pek çok öneri sundu. AB Komisyonu da Temmuz ayından bu yana yaptırımlar konusunda, isim listesi ve sektörel yaptırımları içeren öneriler hazırladı.

Yunan hükümet sözcüsü Stelyos Peças, Başbakan Kiryakos Miçotakis'in 10-11 Aralık zirvesinde, "Türkiye'ye silah ambargosu uygulanması" talebini tekrar edeceğini söyledi.

Ancak uzmanlar silah ambargosu gibi radikal bir kararın taraftar bulmayacağı görüşünü savunuyor. Bunun için de Türkiye'nin Avrupa’daki silah tedarik ettiği ülkeleri işaret ediyor. Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü'nün (SIPRI) resmi verilerine göre, 2015 ve 2019 yılları arasında Türk ordusu silah ihtiyacının yüzde 38'ini ABD, yüzde 24'ünü İtalya, yüzde 19'unu da İspanya'dan karşılıyor.

"AB yaptırım konusunda bölünmüş durumda"

Fransız-Türk Ticaret Odası Başkanı Selçuk Önder, AB içinde yaptırım konusunda önemli bir bölünme yaşandığına dikkat çekti.

VOA Türkçe'ye konuşan Önder, "Yaptırım taraftarı olan Fransa, Yunanistan, Kıbrıs Rum Kesimi ve buna Avusturya'yı da ekleyebiliriz bir grup var. 'Yaptırım olursa uyarım, olmazsa ona da uyarım' diyen kararsız bir grup var. Bir de Fransa'nın AB'ye baskı yapmasından rahatsız olan ve Türkiye'nin sert bir ekonomik yaptırımla karşı karşıya kalmasını istemeyen, yaptırıma hevesli olmayan bir grup var. Önümüzdeki zirvede bu görüşler liderler seviyesinde çatışacak. Ve bir sonuca varılacak" dedi.

Fransa ile ilgili AB içinde soru işaretleri oluşmaya başladığını savunan Önder, "Fransa neden Libya'da Hafter'e yanaştı, Akdeniz'e neden gemi gönderdi? Fransa Senatosu neden Ermenistan'ın bile tanımadığı Dağlık Karabağ'ı AB'den kopuk bir şekilde, Minsk eş başkanı olduğu halde tanıdı? AB ülkeleri bunları anlamadı. Ayrıca hem Erdoğan hem de Macron, bu işi kişiselleştirdi. Avrupa Birliği bunu görüyor. Macron'un Avrupa savunması diye bastırması AB içinde ve NATO'da tepki görüyor. Bu da diğer üyelerin tepkisine yol açıyor. Libya'nın şu anda düşmesinin en büyük sorumlusu Fransa. Bunları iş dünyası da biliyor. Diplomatlar da" diyerek Fransa'nın durumu biraz yumuşatma noktasına çekmeye çalışacağını düşünüyor.

Karar NATO ya da Biden'a kalabilir

Selçuk Önder, yaptırım kararının ekonomik boyutunu ise, "Fransa ve Türkiye arasında ne olursa olsun senelerdir 12-13 milyar ticaret hacmi var. Sarkozy'den beri maalesef ivme kazanamadı ama gerilemedi de. Bu boşluğu İtalya doldurdu. Macron'un soldan gelip sağa kayması herkesin gözü önünde. Sol iktidarların bulunduğu İspanya, İtalya, Portekiz bunu görüyor. Bütçe tartışmaları nedeniyle popülist hükümetler Polonya ve Macaristan'ı da bunlar arasında sayabiliriz. Avrupa'da bölünme söz konusu. 'Don't act' diyen bir grup var. Bu ortamda çok sert bir tablo beklemiyorum. Belki bir uyarı gelebilir. Türkiye konusundaki karar NATO zirvesi ve Biden'ın gelişine de kalabilir" sözleriyle değerlendirdi.

"Karar ne olursa olsun önümüze bakalım"

Brüksel kulislerini özellikle ekonomik ilişkiler açısından yakından izleyen TÜSİAD Avrupa Birliği Temsilcisi Dilek Aydın da ekonomik bir yaptırım gelip gelmeyeceği konusunda, "karar ne olursa olsun, önümüze bakmalıyız" dedi.

Aydın, "AB Konseyi sonuçlarını öngörmek zor. Liderler Zirvesi’nde pek çok müzakere başlığı ele alınacak; karmaşık siyasi dengeler devrede. Konsey kararı ne yönde olursa olsun toplantının sonrasına bakmak ve AB ile Türkiye’nin menfaatlerine uyumlu somut gündeme odaklanmak gerekir. Bu yönde ana konular net: COVID-19 ve etkileriyle mücadele, hukuk reformu, yeşil ve dijital gündemle uyumlu sürdürülebilir kalınma temelli AB-Türkiye ilişkileri, küresel ticaret, Transatlantik işbirliği. Tüm alanlarda entegrasyon odaklı ortak çalışmalar öncelik olmalı" diye konuştu.

Almanya sonuna kadar direnecek mi?

Özellikle Avrupa Birliği’nin güçlü ülkesi Almanya’nın Fransa ve Yunanistan'ın bastırması karşısında alacağı tavır merakla bekleniyor. AB Dönem Başkanlığı’nı yürüten Başbakan Angela Merkel, Ankara’yı izlediği politikalardan ötürü eleştirmekle birlikte, 1 Ekim’de yapılan AB liderler zirvesinde Türkiye'ye yaptırım uygulanması talebini reddetmiş ve Türkiye’ye Akdeniz politikasında geri adım artması için bir zaman penceresi açmıştı.

Bu adımlar sonunda Akdeniz’deki gerilimin azaldığı gözlemlenirken, Cumhurbaşkanı Recep Erdoğan’ın “Kendimizi Avrupa’da görüyoruz, geleceğimizi Avrupa ile kurmayı tasavvur ediyoruz” açıklamaları, Berlin’de Türkiye’nin AB politikasında değişikliğe gideceği şeklinde olumlu bir atmosfere yol açmıştı.

Ancak iki hafta önce AB’nin ‘İrini’ misyonu kapsamında görevli bir Alman gemisinin, Türkiye’den yola çıkan bir yük gemisini Libya açıklarında durdurup kaçak silah taşıdığı şüphesiyle arama yapması, Berlin’le Ankara arasında kısa bir söz düellosuna yol açtı. Bu diplomatik gerilime ve Berlin’de hoş karşılanmayan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Kuzey Kıbrıs ziyaretine rağmen, Almanya’daki siyasi analistlerin çoğu, Berlin’in kritik zirvede "yaptırımlar konusunda hassas davranılması" pozisyonunu tekrarlayacağı fikrini savunuyor.

Son olarak Alman Dışişleri Bakanı Heiko Maas AB'nin Türkiye ile diyaloğu sürdürmesi gerektiğini açıkladı; "Türkiye'nin tavrının sonuçlarının ne olması gerektiği tartışılacak" diyerek topu zirveye katılacak liderlere attı.

"Almanya güçlendi Fransa zayıfladı"

Görüşünü aldığımız bazı diplomatik kaynaklar, Almanya’nın önümüzdeki zirvede AB partneri Fransa’yla bir nevi dayanışma göstermek, ama aynı zamanda daha sert yaptırımları önlemek için, Türkiye’den Akdeniz’deki sismik aramalarla bağlantılı enerji sektöründen birkaç ismin ambargo listesine alınmasına onay verebileceği görüşünde.

VOA Türkçe’ye konuşan Hamburg Protestan Üniversitesi Öğretim Üyesi Yaşar Aydın da Berlin’in, Türkiye'ye yönelik olarak seslendirdiği tüm eleştiri ve uyarılara rağmen Paris’ten çok başka çıkar ve nüfuz alanları bulunduğunu belirtiyor ve zirveden sert yaptırımlar çıkmayacağını ifade etti.

Aydın, "Türkiye konusunda Almanya’nın hedef ve çıkarlarıyla Fransa’nınkiler örtüşmüyor. Berlin, Türkiye’yi AB'ye yakın tutmak istiyor, karşısına almayı arzulamıyor. Bundan önceki zirvelerde de yaptırımlara karşı tavır aldı. Bu kez de Fransa’nın yaptırımlar konusunda ısrarcı olacağından yola çıkıyoruz. Ancak ben Almanya’nın elinin daha da güçlendiğini, Fransa’nın ise konumunun zayıfladığını gözlemliyorum. Bunlardan birisi, Azerbaycan-Ermenistan savaşında, desteklediği Ermenistan’ın yenilgisiyle Fransa’nın da darbe alması Macron adına olumsuz bir gelişme oldu. Bir de tabi Türkiye’nin içindeki son gelişmeler var. Berat Albayrak’ın istifa ettirilmesi, ekonomiye olan güveni biraz da olsa artırmış durumda. Dışarıda Erdoğan’ın daha ortodoks ekonomik politikaya döneceği görüşü hakim. Bu da az da olsa Türkiye lehine bir havanın esmesine yol açtı. Bir de Erdoğan ve başka politikacıların Türkiye’de hukuk reformuna gidileceği yönünde açıklamaları var. Bunlardan dolayı Angela Merkel, Türkiye konusundaki çizgisini sürdürebilecek diye düşünüyorum" dedi.

Alman hükümetinde fikir birliği yok

Türkiye politikaları konusunda Alman hükümetinin kendi içinde de fikir birliğinde olmadığı dikkat çekiyor. Koalisyon partneri sosyal demokrat SPD’den Dışişleri Bakanı Heiko Maas, son zamanlarda sıklıkla Türkiye'yi uyararak, "AB zirvesinde ne karar alınacağı Türkiye'ye bağlı" ifadelerini kullandı.

Maas’ın Ekim ayının ortasında, önceden planlandığı gibi Türkiye'ye de gitmek yerine sadece Güney Kıbrıs ve Yunanistan'ı ziyaret etme kararı alması bu bağlamda sert bir mesaj yorumlarına neden olmuştu.

Maas hafta başında yapılan AB Dışişleri Bakanları toplantısından sonra, bir yandan Türkiye’yi Doğu Akdeniz’deki provokasyonu sürdürmekle suçladı, aynı zamanda Almanya’nın iki taraf arasında arabuluculuk yapma çabalarını ön plana çıkardı.

Berlin’de hakim olan görüş, AB zirvesinin çetin görüşmelere ve pazarlıklara sahne olması beklentisi. Üye ülkelerin iki ayrı kampa bölündüğüne dikkat çeken ve bu durumun Ankara’nın avantajına dönüştüğünü savunan Yaşar Aydın, "Olası yaptırımlar, sadece Türkiye’yi değil, birçok Avrupa ülkesini de olumsuz etkileyecek. O yüzden birçok AB ülkesi de bu isteğe sıcak yaklaşmıyor. Polonya, İspanya, İtalya ve Bulgaristan bunlardan bazıları. O yüzden yaptırım kararı almak o kadar kolay olmayacak Fransa açısından. Paris’in işinin bundan bir ay öncesinde kıyasla daha da zorlaştığını düşünüyorum. Kulislerde, kapalı kapıların ardında beklenmedik gelişmeler olmaması durumunda, yaptırımların geleceğine inanmıyorum" şeklinde konuştu.

"Zaten dolaylı yaptırımlar var"

Türkiye’nin stratejik konumunu AB açısından vazgeçilmez olarak tanımlayan Türkiye Avrupa Araştırmalar Vakfı Başkanı Prof. Faruk Şen de zirveden yaptırım çıkmayacağını, ancak AB’nin Ankara’yı izole edici politikası daha da sertleşerek devam edeceğini söyledi.

Şen, "AB Türkiye gibi aday statüsündeki bir ülkeye yönelik böylesine yanlış bir karar alamaz, almamalı. Sadece Merkel değil, AB Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen de, Türkiye’ye karşı sert karar alınmaması için elinden geleni yapıyor. Ayrıca AB zaten Türkiye’ye dolaylı olarak yaptırımlar uyguluyor. 4 yıldır Türkiye Gümrük Birliği Anlaşması’nın güncellenmesini istemesine rağmen bu konuda somut adımlar atılmadı. Schengen Vizesi verilen söze rağmen yerine getirilmedi. Daha fazla bir yaptırım yapma olanakları yok" yorumunda bulundu.

XS
SM
MD
LG