Erişilebilirlik

“Türkiye’de Özgürlüklerde İlerleme Yok”


“Küresel özgürlük korkunç bir tehditle karşı karşıya.” Merkezi Washington’da bulunan ve demokrasi, insan hakları ve siyasi özgürlüklerin teşvik edilmesini amaçlayan Freedom House (Özgürlük Evi), “Dünyada Özgürlükler 2022” raporuna bu cümleyle başladı.

2021 yılında dünyanın dört bir yanında özgürlük ve demokrasinin durumunu değerlendiren Freedom House, dünyanın her bölgesinden ülkelerin son yıllarda otoriter yönetimlerin eline geçtiğini bildirdi.

Liberal demokrasinin düşmanlarının, saldırılarını dünyanın dört bir yanında hızlandırdığını kaydeden kuruluş, yeni raporunda “Otoriter rejimler, temel özgürlükleri desteklemeyi amaçlayan normları ve kurumları kendine uydurmada veya alt etmede ve aynı şeyi yapmak isteyen diğer yönetimlere yardım sağlamada daha etkili hale geldi” dedi.

“Otoriter Yönetimlerin Küresel Yayılışı” başlıklı raporda 195 ülke ve 15 bölge değerlendirildi. Raporda “Özgür Olmayan” ülke sayısı 2020’ye göre iki kat artarak 56’ya çıktı. “Kısmen Özgür” olarak sınıflanan ülke sayısı üç azalarak 56, “Özgür” ülke sayısı bir artarak 83 oldu.

Özgür olmayan 56 ülke arasında en kötü durumda olan 16 ülke Güney Sudan, Suriye, Türkmenistan, Eritre, Kuzey Kore, Ekvator Ginesi, Orta Afrika Cumhuriyeti, Suudi Arabistan, Somali, Belarus, Tacikistan, Azerbaycan, Çin, Libya, Myanmar ve Yemen olarak sıralandı.

Raporda, “Demokrasiye yönelik mevcut tehdit, küresel özgürlükte art arda 16 yıl süren düşüşün ürünüdür. Geçen yıl toplam 60 ülke düşüş yaşadı, sadece 25 ülke düzeldi. Bugün itibarıyla, dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 38'i özgür olmayan ülkelerde yaşıyor, bu 1997'den beri en yüksek oran. Nüfusun şu anda sadece yüzde 20'si özgür ülkelerde yaşıyor” denildi.

Avrupa bölgesi içinde değerlendirilen Türkiye, geçen yıl olduğu gibi gibi bu yıl da “Özgür Olmayan Ülkeler” kategorisinde yer aldı. Türkiye'nin özgürlük puanlaması geçen yıla göre değişmeyerek, 32'de kaldı.

Avrupa’nın en az özgür ülkesi olan Türkiye son 10 yılda 31 puan geriledi ve Mali ile Orta Afrika Cumhuriyeti’nin ardından en fazla düşüş kaydeden üçüncü ülke oldu.

Düşünce kuruluşunun 2022 Türkiye raporunda, 2021 yılında yaşanan gelişmeler dört başlık altında özetlendi:

  • Ocak ayında Cumhurbaşkanı Erdoğan, siyasi müttefikini Boğaziçi Üniversitesi'nin rektörü olarak atadı ve öğrenciler ve öğretim üyelerinin, polisin birçok kez şiddet kullanarak dağıttığı aylarca süren protestolarına neden oldu.
  • Haziran ayında Anayasa Mahkemesi, ülkenin ikinci büyük muhalefet partisi Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) kapatılmasına yönelik bir davayı kabul etti. 2016 yılından bu yana tutuklu bulunan binlerce partiliye, yıl içinde gerçekleştirilen HDP yetkililerine yönelik tutuklamalar da eklendi.
  • Mart ayında Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'yi toplumsal cinsiyete dayalı şiddetle mücadele amaçlı uluslararası bir anlaşma olan İstanbul Sözleşmesi'nden tek taraflı olarak çekti ve bu durum yerel ve uluslararası hak gruplarının ve yabancı hükümetlerin tepkisine yol açtı.
  • Türkiye'nin en önde gelen siyasi tutuklusu Osman Kavala'nın yargı süreci hakları yıl boyunca reddedildi. Kavala, AİHM'nin 2019'da derhal serbest bırakılması yönündeki kararına rağmen 2021 yılı sonu itibarıyla tutuklu kaldı.

“Gerilemenin sürmesini bekliyoruz”

Freedom House Ortadoğu ve Kuzey Afrika araştırma görevlisi Cathryn Grothe, Türkiye’de son 10 yılda özgürlüklerdeki ciddi gerilemenin, gelecekte de ne yazık ki sürmesini beklediklerini söyledi.

VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Grothe, “Hem sokakta hem de sanal ortamda muhaliflere yönelik baskıyı görmeye devam edeceğiz” dedi ve bunun en açık örneklerinden birinin, 2021’in başlarında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör atamasının ardından, üniversite öğrencileri ve öğretim üyeleri tarafından düzenlenen gösterilere sert müdahalesi olduğunu kaydetti.

Geçen yılın Freedom House raporundan farklı olarak, yeni raporun kayıt altına aldığı 2021’de Boğaziçi Üniversitesi ile ilgili protestoların büyük bir gelişme olduğunu vurgulayan araştırma görevlisi, HDP’ye açılan kapatma davasına atıfta bulunarak, “Ayrıca, farklı muhalefet gruplarını veya partileri kapatma amacıyla muhalefetin hedef alınması da bu yıl yeni bir gelişme” diye konuştu.

“Geçen yıl, son birkaç yılda, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ve hükümetin, çeşitli mevzuatların yanı sıra hakaret suçlamalarını kullanarak sosyal medya kullanıcılarını hapse atmak ve tutuklamak gibi tehditlerle çevrimiçi ifade özgürlüğünü gerçekten engellediğini gördük” diyen Groth, Türkiye’de 2020’nin Ekim ayında kabul edilen sosyal medya yasası ve AKP’nin üzerinde çalışmayı sürdürdüğü yeni sosyal medya düzenlemesine de dikkat çekti.

Sosyal medya yasalarına tepki

Bu tür “zararlı” düzenlemelerin gerçek hayattaki sonuçları bakımından Amerika’nın Sesi (VOA) ve Alman Deutsche Welle basın kuruluşlarının Türkçe yayınlarına RTÜK’ün getirmek istediği şartları yakından takip ettiğini söyleyen Freedom House yetkilisi, “Bu yasalar, Türkiye'de çevrimiçi ifade özgürlüğünün tabutuna çakılan çiviler ve gerçekten de son on yılda gördüğümüz internet özgürlüğü ve medya özgürlüğündeki keskin düşüşün parçası, bu yüzden gerçekten endişe verici” dedi.

Cathyrn Grothe
Cathyrn Grothe

Cathryn Grothe, “Bu yasalar, teknoloji şirketlerinin ellerini bağlamak ve onları içeriği sansürlemeye zorlayarak, çevrimiçi alanı daha sınırlı hale getirmek, hükümetin kontrolu altında tutmak için tam olarak yapmaları gereken şeyi yapıyor. Bunu görmek gerçekten rahatsız edici. Bu yasalar, bu teknoloji şirketlerini zor durumda da bırakıyor. Çünkü ya bu düzenlemelere uyuyorsunuz ya da artık bu ortamda faaliyet göstermiyorsunuz. Bu da Türkiye'deki medya tüketicileri ve sosyal medya kullanıcıları ile bu teknoloji şirketlerini zorluyor” ifadelerini kullandı.

Ancak Groth, hükümet eleştirel sesleri ve muhalefeti susturma girişimlerine rağmen, Türkiye'deki sivil toplum alanının çok canlı olduğu ve bu grupların başta medya özgürlüğü ve İnternet özgürlüğüyle ilgili konularda gerçekten inanılmaz çalışmalar yapmaya devam etmelerini övdü. Freedom House yetkilisi, “Bu sosyal medya yasalarına karşı çıkmak için gerçekten çalışan birçok aktivist görüyoruz. Ne yazık ki pek başarılı olamasalar da en azından sivil toplumda ve toplum tabanında, bu daha baskıcı yasama biçimlerine karşı savaşmaya devam eden bir irade olduğunu biliyoruz” diye konuştu.

“Otoriter Yönetimler Dünyada Yayılıyor”

Otoriter liderlerin yeni baskı biçimlerini yaymak ve üzerlerindeki demokratik baskıyı püskürtmek için birbirleriyle aktif olarak işbirliği yaptıklarını ve bazı durumlarda otoriter yardımın büyük ölçüde ekonomik olduğunu belirten Freedom House, Türkiye’yi de kattığı bir örnekle “Rusya, Çin ve Türkiye hükümetleri Venezuela rejimine ticaret ve yatırım sağlayarak, demokrasilerin hileli seçimleri ve muhalefete yönelik baskıları nedeniyle Caracas’a uyguladığı yaptırımları mahsup ettiler” ifadelerine yer verdi.

Türkiye örneği, otoriter hükümetlerin, uluslararası baskıya karşı çıkmanın yanı sıra, gözaltı, yasadışı iade, Interpol istismarı, vekaleten zorlama ve dijital gözetim gibi araçlarla kendi sürgündeki muhaliflerini susturmak için ulusötesi baskıyı kullanırken işbirliği yapması konusunda da Freedom House’un raporunda yer aldı.

Raporda, “Ulus ötesi baskı vakalarının çoğu, baskıcı devlet ile hedef alınan devlet arasında işbirliğini içerir. Tarafların güvenlik kurumları genellikle hedef alınan aktivistlerin gözaltısı ve yasadışı iadesi için birlikte çalışır. Mahkemeler ve göç kurumları da bu aktivistlerin iadesi veya sınır dışı edilmesi taleplerini yerine getirir. Örneğin, Kırgızistan hükümetinin Mayıs 2021'de Orhan İnandı'nın kaçırılmasında Türk istihbarat servislerine yardım ettiğine dair kanıtlar var ve İnandı terör suçlamalarıyla yüzleşmek üzere Türkiye'ye teslim edildi İnandı, Kırgızistan'da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 2016'daki darbe girişiminden sorumlu tuttuğu Gülen hareketiyle uyumlu bir okul ağı kurmuştu” denildi.

Otoriter rejimler arasındaki diğer işbirliği türlerinin tüm etnik grupları riske atabileceğine de dikkat çeken kuruluş, “Türkiye bir zamanlar dili ve kültürü Türk halkınınkine benzeyen Çin'in zulüm gören Uygur nüfusu için bir sığınaktı. Ancak Türkiye'nin geleneksel demokratik müttefiklerinden gelen sıkıntılı bir ekonomi ve dışlanmayla karşı karşıya kalan Erdoğan, Pekin'in taleplerini karşılamak için tutumunu giderek daha fazla değiştirdi. Türk makamları Uygurlar’ın daimi oturma izni almalarını ve tutmalarını zorlaştırdı, yüzlerce Uygur sınır dışı merkezlerinde gözaltına alındı” dedi.

“Otokratlar kendileri için daha elverişli bir uluslararası ortam yarattı”

Demokrasinin temellerine ve itibarına verilen zararı görmezden gelmenin artık mümkün olmadığı kaydedilen raporda, “Çin, Rusya ve diğer otoriter ülkelerin rejimleri uluslararası sistemde muazzam bir güç kazandı ve daha özgür ülkeler yerleşik normlarına meydan okunduğunu ve parçalandığını gördü. Otokratlar, son 15 yılda, kendi siyasi ve ekonomik güçlerinin yanı sıra demokrasilerden gelen baskının azalmasıyla güçlenerek kendileri için daha elverişli bir uluslararası ortam yarattı” denildi.

Otoriter güçlerin demokrasiler içinde ve demokrasiler arasında oluşan çatlakları dikkatle takip ettiğini ve bu çatlakları mümkün olduğunca genişletmek için çalıştığını kaydeden Freedom House, durumu “Belarus mültecileri sınıra yığarak AB’ye uyguladığı baskı, bazı demokrasileri değerlerine aykırı davranmaya teşvik etti, onları ikiyüzlülük suçlamaları ile karşı karşıya bıraktı ve mülteci politikasını eleştirenler ve savunanlar arasında ayrılık yarattı. Fas ve Türkiye'ninkiler de dahil olmak üzere Avrupa'nın çevresindeki diğer rejimler de benzer taktikler kullanarak imtiyazlar elde etti ve AB'deki demokratik dayanışmayı kırdı. Ancak demokrasilerdeki zayıflıklar zaten mevcut olmasaydı, bu çabalar işe yaramazdı” ifadeleriyle örneklendirdi.

Freedom House, bu demokratik gerileme döneminde, yetkinin kötüye kullanılması ve insan hakları ihlalleri üzerindeki kontrolların aşındığını da yazdı. 2. Dünya Savaşı'ndan sonraki yıllarda, Birleşmiş Milletler’in diğer uluslararası kuruluşların ve demokrasilerin totaliterizme karşı temel haklar ve açık uluslararası sistemi desteklediğini hatırlatan düşünce kuruluşu, Berlin Duvarı'nın yıkılmasından sonra da geçiş sürecindeki ülkelerin liderlerinin, uluslararası toplumda kabul görmek için, derinden bağlı olmasalar bile aynı idealleri alenen benimsemeye mecbur hissettiklerine dikkat çekti.

Dış ekonomik veya askeri desteğe ihtiyaç duyan hükümetlerin, iyi durumlarını korumak için en azından yüzeysel olarak güvenilir seçimler yapmak ve diğer tavizlerin yanı sıra, güçleri üzerindeki bazı kurumsal kontrollara saygı göstermek kaldığını yazan Freedom House, 21. yüzyılın büyük bölümünde ise demokrasi muhaliflerinin, bu uluslararası düzeni ve emellerine dayattığı kısıtlamaları ortadan kaldırmak için ısrarla çalıştıklarını yazdı. Düşünce kuruluşu, “Şimdi emeklerinin meyvelerini topluyorlar. Çin, Rusya ve diğer diktatörlüklerin liderleri, yönetime daha otoriter yaklaşımları teşvik ederken, demokrasinin refah ve güvenliğe giden tek geçerli yol olduğu konusundaki fikir birliğini tehlikeye atarak küresel teşvikleri değiştirmeyi başardılar” ifadelerini kullandı.

Kuruluş, antidemokratik davranışlara karşı uluslararası caydırıcılığın güç kaybettiğinin bir başka işareti olarak, son 10 yılda en fazla askeri darbenin 2021’de yaşanmasını gösterdi.

ABD’ye 6 Ocak ve Afganistan uyarısı

Köklü demokrasilere sahip ülkelerde, iç güçlerin sistemlerindeki eksiklikleri istismar ederek nefreti, şiddeti ve dizginsiz erki teşvik etmek için ulusal siyaseti çarpıttığı belirtilen raporda, “Demokrasi ve otoriter idareler arasındaki boşlukta zorlanan bu ülkeler, giderek ikincisine doğru eğiliyor. Küresel düzen bir devrilme noktasına yaklaşıyor ve demokrasinin savunucuları tüm insanlar adına özgürlüğü garanti altına almak için birlikte çalışmazsa, otoriter model hüküm sürecek” uyarısı yer aldı.

Raporda ABD’nin Ağustos 2021’de Afganistan’dan çekilmesi ve 6 Ocak’ta Joe Biden’ın başkanlığının tescillendiği Kongre oturumuna düzenlenen baskına geniş yer verildi.

Taleban ve Trump yönetimi arasında Afgan hükümetinin müdahalesi olmadan müzakere edilen ve 2021'de Biden yönetimi tarafından tamamlanan çekilmenin, demokrasilerin ortaklarını koruma ve sorunlu bölgelerdeki özgür toplumları teşvik etme yeteneğine olan uluslararası güvene güçlü bir darbe vurduğu belirtilen raporda, “Kötü planlanmış geri çekilme, inşa edilen kurumların hızlı bir şekilde çökmesini ve Taleban tarafından tamamen ele geçirilmesini tetikledi. Fiyasko, mevcut demokrasiler içinde demokrasiyi yurtdışında desteklemenin lanetli bir girişim olduğu, isteksiz nüfusa ‘Batılı’ idealler dayatmayı içerdiği, açık uçlu askeri güç kullanımını gerektirdiği veya askeri güç kullanımı için ikiyüzlü bir bahane olduğu yönündeki yanlış izlenimleri yeniledi” denildi.

Freedom House, “Baskıcı ortamlarda hala özgürlük mücadelesi verenler için, ABD'nin geri çekilmesi, demokratik ortaklarının her an onları terk edebileceğine dair bir uyarı olarak görülebilir” değerlendirmesinde bulundu.

“Demokrasiler içindeki çürümüşlük” başlığı altında ise Freedom House, demokratik ülkelerin içinden yetişen illiberal çizgilerin kanıtların arttığını, iktidarı kaybetmekten korkan liderlerin seçimlere güvensizlik tohumları ekmeye başladığını da 6 Ocak ABD Kongre baskını üzerinden örneklendirdi.

Raporda, “Saldırı, Donald Trump'ın Joe Biden'ın zaferini gayrimeşru ve hileli olarak göstermek için aylar süren kampanyasının doruk noktasıydı. Trump müttefikleri, saldırganların kendiliğinden hareket ettiğine veya Trump'ın düşmanları tarafından kasıtlı olarak kışkırtıldıklarına dair yanlış ve çelişkili teoriler yaymış olsalar da müfettişler, o dönem başkan tarafından terfi ettirilen Cumhuriyetçi Parti'den onlarca eyalet ve belediye yetkilisinin, seçim sonuçlarının tescillenmesini engellemek için iyi organize edilmiş bir girişimde yer aldığını ortaya koydu” denildi; ancak çalıntı seçim yalanının, 2022 ara ve 2024 genel seçimleri öncesinde halkın ABD seçim sistemine olan güvenini sarstığına dikkat çekildi.

Son 16 yılda iç güçlerin mevcut demokrasilerde özgürlüğün temellerine zarar verdiğini yazan Freedom House, bu hasarı dört başlıkta sıraladı:

  • Hukukun üstünlüğü baltalandı: Siyasiler ve hükümetler yargı bağımsızlığını zayıflattı ve yolsuzlukları cezadan muaf tutmak istedi.
  • Medya özgürlüğüne saldırıldı: Bağımsız medya, gazetecilere yönelik saldırılardan ve bilgiye erişim engellerinden zarar gördü.
  • Seçimler saptırıldı: Temelsiz sahtekarlık ve hile iddiaları, seçim finansmanında şeffaflık olmaması ve seçim kurallarının manipülasyonu, halkın demokratik oy kullanma inancını baltaladı.
  • Göçmenlere ayrımcılık ve kötü muamele: Ötekileştirilmiş toplumlar siyasi katılımdan iltica haklarına kadar çeşitli alanlarda ayrımcılıkla karşı karşıya.

Raporda demokrasilere ve özel sektöre politika tavsiyeleri de yer aldı. Demokratik ülkelere yönelik tavsiyeler şu şekilde sıralandı:

  • Demokrasi Zirvesi'nin ilk ivmesini demokrasiyi güçlendirmek ve genişleyen otoriterlikle yüzleşmek için somut çok taraflı eyleme dönüştürün.
  • Dış yardımda demokrasiyi güçlendirme programlarına öncelik verin ve ülkeler ve bölgeler kritik dönümlerle karşılaştığında daha fazla destek sağlayın.
  • Demokrasi çağrısı yapan sivil toplumu ve taban hareketlerini destekleyin.
  • Özgür ve bağımsız medyayı destekleyin ve bilgiye erişimi koruyun.
  • Ulusötesi baskıya karşı önlem alın ve bu baskı türleriyle mücadele edin.
  • İnsan hakları ihlalcileri ve yozlaşmış yetkililer için kapsamlı bir hesap verebilirlik stratejisinin parçası olarak hedefli yaptırımlardan yararlanın.
  • Kleptokrasi ve uluslararası yolsuzlukla mücadeleyi kilit öncelik haline getirin.
  • Liderleri görev süresini ihlal etmeye çalışan ülkelere yardımı kısın.
  • İnsan haklarını ihlal etmek için kullanılabilecek teknolojilerin ve diğer ürünlerin ihracatını mercek altına alın.
  • İnternet özgürlüğündeki gerilemeyi ele alın, özgür ve açık interneti koruyun.
  • Demokrasiyi güçlendirmek için yerel düzeyde çalışın.
  • Yurttaşlık eğitimine yatırım yaparak demokratik ilkeler için halk desteğini geliştirin.
  • Özgür ve adil seçimleri koruyun.
  • Devlet görevlileri üzerinde uygunsuz etkilere karşı koruma sağlayan yasaları iyileştirin.

Şirketlerin faaliyet gösterdikleri ülkelerdeki insan hakları ihlallerine karşı seslerini yükseltmesi ve çalışanların ve etkilenen diğer kesimlerin haklarını şiddetle savunması gerektiğini belirten Freedom House özel sektör temsilcilerine de,

  • BM İş ve İnsan Hakları Rehber İlkelerine bağlı kalın ve zarar vermeme taahhüdüyle periyodik insan hakları etki değerlendirmeleri yapın.
  • Potansiyel ortakların BM İş ve İnsan Hakları Rehber İlkelerine bağlılığını değerlendirin.
  • Şirket politikalarının ve ürünlerinin pratik etkilerini anlamak için sivil toplum kuruluşlarıyla sürekli diyalog halinde olun.
  • Hükümetin internet bağlantısını kapatma, dijital hizmetleri yasaklama veya uygun demokratik güvenceler olmadan kullanıcı verilerini devretme emirlerine karşı direnin” tavsiyesinde bulundu.
  • 16x9 Image

    Dilge Timoçin

    Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler mezunu Dilge Timoçin mesleğe 2000 yılında NTV'de başladı. 2008'de Habertürk TV'ye transfer oldu, dış haber sorumlusu olarak görev yaptı. ShowTV'de dış haber editörü ve spiker olarak çalışan Timoçin, sonrasında Al Jazeera Türk'e geçti; Al Jazeera İngilizce için prodüktörlük yaptı. Dilge Timoçin VOA Türkçe'ye katılmadan önce Reuters, Deutsche Welle gibi yabancı basın kuruluşlarıyla çalışıyordu

STÜDYO VOA

ABD’nin İsrail’in Hizbullah’a yönelik saldırısından haberi yok – 18 Eylül
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:29:58 0:00
XS
SM
MD
LG