İktidara dönüşünden bir yıl sonra, Taleban'ın kuraklık, COVID-19 salgını ve devirdiği hükümete olan güvenin azalmasıyla sıkışan ekonomiyi yönetme çabaları büyük ölçüde sonuçsuz kaldı.
Afganistan'ın Eşref Gani'nin Batı desteğini alan koalisyon hükümeti çökmeden önceki son 2020-2021 mali yılında, ülkenin 5,5 milyar dolarlık yıllık bütçesinden yapılan kamu harcamalarının yüzde 75'i dış yardımlardan sağlandı.
Ancak ABD'nin ülkeden ayrılmasıyla birlikte uluslararası insani ve güvenlik yardımları aniden kesildi; yeni yöneticilere yaptırım uygulandı.
ABD, Afganistan’ın döviz rezervlerinin çoğuna el koyarak, Merkez Bankası'nın ABD'de tuttuğu yaklaşık 7 milyar doları dondurdu ve rezervlerin serbest bırakılmasını, kadın haklarının iyileştirilmesine ve kapsayıcı bir hükümetin kurulmasına bağladı.
Taleban ve diğer birçok ülke Afganlar’a ait rezervlerin serbest bırakılmasını talep ederken, özellikle gıda güvensizliği ve doğal afetlerin neden olduğu mağduriyeti hafifletmek için Afgan halkına doğrudan fayda sağlayan yardım girişimleri ise hız kesmedi.
Örneğin 2020'nin Nisan ayından bu yana akut gıda sıkıntısı çeken Afganlar’ın sayısı neredeyse iki katına çıkarak 20 milyona ulaştı; bu rakam ülkenin 38,9 milyonluk nüfusunun yarısından fazlası demek.
ABD Uluslararası Kalkınma Dairesi (USAID) ve diğer uluslararası bağışçılar, Afganistan'ın kamu sağlığı sisteminin tamamen çökmesini önlemek için kısa vadede ‘köprü finansmanı’ sağladı.
BM İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA), bağışçıların 2021 yılında Afganistan’a insani yardım programları için 1,67 milyar dolar katkıda bulunduğunu ve bu miktarın 425 milyon dolarla en büyük kısmını ABD'nin sağladığını bildirdi.
2022'nin Ocak ayında Beyaz Saray, ABD'nin insani yardımlarına 308 milyon dolar daha ekleneceğini duyurdu.
Bununla birlikte Taleban, gelir toplama konusunda şaşırtıcı derecede yetenekli olduğunu kanıtladı ve 2021’nin Aralık ayı ile geçen Haziran arasında 840 milyon dolar topladı.
Bunun büyük bir kısmı olan yüzde 56’sı gümrük gelirlerinin toplanmasının yanısıra Pakistan'a kömür ve meyve ihracatından elde edildi.
Economist dergisine göre, Afganistan'ın yasadışı ekonomisini 25 yıldır inceleyen araştırmacı David Mansfield, örgütün uyuşturucu ticaretini vergilendirerek yılda 27,5 milyon ila 35 milyon dolar, Taleban’ın gıda ve yakıt taşıyan kamyonculardan haraç aldığı ana yollardaki kontrol noktalarından ise yaklaşık 245 milyon dolar kazandığını tahmin ediyor.
Tüm bu gelirler de Taleban'ın içinde bulunduğumuz 2022-2023 mali yılı için bütçesinin 2,6 milyar dolar olduğu anlamına geliyor.
Eğitim
Her ne kadar ABD ve Taleban yetkilileri, yurtdışında dondurulan milyarlarca doların bir vakıf fonuna aktarılması için karşılıklı önerilerde bulunmuş olsalar da taraflar arasındaki önemli farklılıklar devam ediyor.
Anlaşmazlık noktalarından biri Taleban'ın Afganlar’ın İslam hukuku çerçevesinde eğitim ve ifade özgürlüğü haklarını güvence altına alma taahhüdünde ilerleme olmaması.
Taleban, yönetimi ele geçirdikten hemen sonra Afgan kadınların hakları konusundaki uluslararası kaygıları gidermeye çalışmış ve İslam Emirliği'nin şeriat hukuku çerçevesinde kadın haklarına bağlı olduğunu vurgulamıştı.
Örgütün Eğitim Bakanlığı, 7 ile 12’nci sınıflar arasındaki kız öğrencilerin gittiği ortaokulların, 2022 Mart’ında yani bahar döneminin başında yeniden açılacağı sözünü vermişti.
Ancak Taleban, cinsiyete göre ayrılmış kurumların belirlenmesi için ek planlama süresine ihtiyaç duyduğunu gerekçe göstererek 23 Mart'ta aniden geri adım attı.
Bugüne kadar ülkenin pek çok yerinde ortaöğretim çağındaki kız öğrenciler bir karar alınmasını beklerken, erkek okulları Başkan Gani yönetiminin düşmesinin hemen ardından yeniden açıldı.
Buna rağmen bazı aileler kızlarını okula göndermeyi başarıyor. Kabil'de kız liseleri öğrencileri geri çevirirken, kuzeydeki Kunduz ve Mezar-ı Şerif şehirlerinde bahar döneminin başlamasıyla birlikte bazıları sınıflarına geri dönebildi.
Gazni vilayetindeki Nevabad'dan da İsveç Afganistan Komitesi (SCA) adlı İsveçli bir sivil toplum kuruluşunun yönetimindeki okullarda derslerin devam ettiği yönünde haberler geliyor.
Pashtana Durrani gibi aktivistlerin idaresindeki gizli okullar gibi hükümet yasağını delmeyi amaçlayan birkaç özel girişim de var. Amerika’nın Sesi’ne konuşan Durrani, "Dört farklı bölgede 400 kız için iki dilde dört sınıf düzenliyorum" diyor.
Bazı gözlemcilere göre bu tutarsızlıklar, yeni hükümetin önemli konularda ülke çapında tek tip bir yaklaşım benimsemekte zorlandığı için büyük ölçüde düzensiz politika ürettiğinin ve Taleban saflarındaki bölünmelerin göstergesi.
Taleban en son iktidardayken yaklaşık 5 bin Afgan kız çocuğu okula kayıtlıydı. Bu sayı 2018 itibariyle 3,8 milyona yükselmişti.
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’nün (UNESCO) eğitim alanında yaygın yolsuzluk yapıldığına dair raporları da var.
Medya ve diğer özgürlükler
Taleban, geçen yıl Ağustos ayında iktidarı ele geçirdikten sonra düzenlediği ilk basın toplantısında "özgür ve bağımsız bir basını" memnuniyetle karşılayacağını söyledi.
Ancak takip eden ay boyunca, bazı durumlarda önceden sansür anlamına gelebilecek bir dizi medya yönergesi yayınladı.
Kadın gazetecilerin devlet medyasında çalışması yasaklandı ve özel medya kuruluşlarında çalışanlar sadece yüzleri kapalı olarak görünebildi.
Bazı vilayetlerde gazeteciler haber yapmadan önce yerel yetkililerden izin almak zorunda kaldı. Basın kuruluşlarının müzik veya popüler pembe diziler ve eğlence programları yayınlaması yasaklandı ve reklam geliri kaynakları kesildi; birçok medya organı kapandı.
Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütünün (RSF) Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'nde Afganistan, 180 ülke arasında 156’ncı sıraya geriledi.
RSF Taleban'ın iktidara dönüşünün, "basın özgürlüğüne saygı ve gazetecilerin, özellikle de kadınların güvenliği açısından ciddi sonuçları olduğunu" belirtti.
Medyaya getirilen kısıtlamaların yanısıra, Taleban liderleri Mart ayında gerçekleştirdikleri üç günlük bir konferansta, devlet işlerinde çalışan erkeklerin sakal bırakması ve İslami kıyafetler giymesi, şehir parklarının cinsiyete göre ayrılması ve kadınların yanlarında erkek akrabaları olmadan hava yoluyla seyahat edememesi kararlarını aldı.
Taleban ayrıca dükkan sahiplerine, İslami olmadıklarını söyleyerek tüm mankenlerin kafalarını çıkarmalarını emretti.
Taleban'ın Fazileti Yayma ve Ahlaksızlığı Önleme Bakanlığı'nın taşra teşkilatı da Belh ve Herat vilayetlerinde kadınların hamamlara girmesini yasakladı.
Bu vilayetlerdeki kadınların birçoğu için banyo yapabilecekleri tek yer bu hamamlardı.
Dış ilişkiler ve iç güvenlik
Taleban'a ülke içindeki en büyük tehdit, IŞİD’in Horasan kolu (IŞİD-K) ve El Kaide.
Taleban'ın iktidarı ele geçirmesinden bu yana ülke genelinde bombalı saldırıların sayısı azalmış olsa da Nisan ayında bir okulda meydana gelen patlamada en az altı kişi hayatını kaybetti.
Geçen Mayıs ayında da bazılarını IŞİD’in üstlendiği bir dizi bombalı saldırı meydana geldi.
Haziran ayında Kabil'de bir Sih tapınağı hedef alındı, iki kişi öldü ve yedi kişi yaralandı.
Temmuz ayında Kabil'de bir kriket maçında patlayan bomba iki kişinin ölümüne neden oldu.
Uluslararası alanda ise Taleban henüz hiçbir ülke tarafından tanınmadı. Ancak Taleban liderliği, Özbekistan'ın başkenti Taşkent'te düzenlenen ve aralarında AB, ABD ve Birleşmiş Milletler temsilcilerinin de bulunduğu 30 ülkeden delegelerin katıldığı uluslararası bir konferansa davet edildi.
Bununla birlikte Batılı hükümetler, Taleban’ı resmen tanımadan önce, yönetimin kadın ve insan hakları ile kapsayıcılık konularında sicilini düzelttiğini görmekte ısrar ediyor.
Çin ise Taleban yönetimiyle doğrudan iletişimi sürdürdü ve her iki taraf da Afganistan'ın yeniden inşasına yönelik planları görüşmek üzere ikili ve uluslararası düzeyde birçok kez biraraya geldi.
Pekin ayrıca bölgesel hükümetler ve uluslararası güçlerle Afganistan'a ilişkin çeşitli uluslararası, çok taraflı ve ikili görüşmelerde aktif rol aldı.
‘Ağa Han Kalkınma Ağı’ gibi uluslararası kuruluşlar tarihi yapıların, parkların ve yapısal tesislerin iyileştirilmesi için çalışmalarını sürdürüyor.