Almanya’nın son yıllarda en büyük sorunlarından biri düzensiz göç ile mücadele ve giderek artan sığınmacı sayısı. Göçmenlerin çoğunluğunun gitmek istediği ilk adres olan ve Avrupa’da en fazla göçmen kabul eden ülkede sığınmacılar ile ilgili tartışmalar, artık siyaseti belirleyen konu.
2015 yılında dönemin başbakanı Angela Merkel’in Almanya’nın sınırlarını sığınmacılara açmasıyla başlayan tartışmalar, şu anda ülkeyi yöneten üçlü koalisyon döneminde de sürüyor.
Bu yıl sonuna kadar ülkeye gelecek sığınmacı sayısının 300 bin sınırını aşması bekleniyor. Artan sığınmacı sayısına karşı önlem almamakla suçlanan hükümet, kamuoyunda giderek güven kaybediyor.
Başbakan Olaf Scholz, göçmen ve İslam karşıtı Almanya için Alternatif (AfD) partisinin anketlerde yüzde 23’lere kadar çıkan oy oranı ve eyaletlerin kapasitelerinin dolduğunu bildirerek alarm zillerini çalmaya başlamalarının yol açtığı baskıyla göç politikasını sertleştirecek adımlar atmaya başladı. Geçen haftasonunda muhalefetteki Hristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) Genel Başkanı Friedrich Merz ve Hristiyan Sosyal Birlik Partisi (CSU) Meclis Grup Başkanı Alexander Dobrindt ile bir araya gelen Scholz, bugün de eyalet başbakanları ile buluştu.
Eyalet başbakanları: “1 milyar 250 milyon Euro yetersiz”
Sonu açık olarak duyurulan ve gece saatlerine kadar süreceği düşünülen zirvede, eyaletlerin başbakanları mülteci yükünün hafifletilmesi için öncelikli olarak mali yardımın arttırılmasını istiyor ve hükümetin öngördüğü 1 milyar 250 milyon Euro‘nun yetersiz olduğunu belirtiyorlar.
Almanya'da kalması mümkün olmayan, özellikle de suç işleyen sığınmacıların ülkelerine geri gönderilmesi ya da sınırdışı edilmeleri de eyalet başbakanlarının istek listesinde yer alıyor. Zirvede karara bağlanması beklenen en önemli talep, mültecilere nakit para yerine ihtiyaçların giderilmesi için kullanabilecekleri bir ödeme kartı verilmesi.
Sığınmacıların bir bölümünün kendilerine verilen yardım paralarını ülkelerine göndermeleri özellikle muhalefet partileri tarafından "Alman sosyal sisteminin istismarı" olarak eleştiriliyor. Alınacak önlemler arasında Türkiye ile AB arasındaki mülteci anlaşmasının güncellenmesi de yer alıyor. 2016 yılında varılan anlaşma, Türkiye’den düzensiz yollarla Yunanistan’a giden göçmenlerin Türkiye’ye geri gönderilmesini mümkün kılıyor. Bu anlaşma için Türkiye’ye 6 milyar Euro destek sözü verilmişti.
Antisemitist söylemlere karşı önlem talebi
Alman siyaseti mültecilerin sayısını nasıl sınırlayabileceğini tartışırken, gündemin bir diğer konusu, Filistin’e destek amaçlı düzenlenen gösterilerde bazı göçmenlerin antisemitizm içeren söylemlerine nasıl tepki verilmesi gerektiği. Siyasetçiler, antisemitist görüşleri savunanlara ya da İsrail’in varoluş hakkını kabul etmeyenlere Alman vatandaşlığı verilmemesi veya Filistin’le dayanışma gösterilerine katılanların sınırdışı edilmeleri gibi önerilerle dikkat çekiyor. Hristiyan Demokrat Birlik Partisi Genel Sekreteri Carsten Linnemann, Almanya’da başta Türkiye kökenliler olmak üzere göçmenlerin uzun yıllardır beklediği çifte vatandaşlığı kolaylaştıran ve 3 yılda Alman vatandaşlığını olası kılan düzenlemenin durdurulmasını talep etti.
"Angela Merkel'i özlüyoruz"
Yapılan yorumlarda Müslüman, özellikle de Arap göçmenlerin Hamas konusunda genelleştirildiği ve töhmet altında bırakıldığı, yaşanan olaylar hakkında görüş bildiremez hale geldikleri ve toplumun giderek kutuplaştığı savunuluyor. Son günlerde bazı politikacılardan gelen söylemleri sert bir dille eleştiren Almanya Türk Toplumu Başkanı Gökay Sofuoğlu, VOA Türkçe’ye yaptığı açıklamada, bu tarz suçlamaların siyasi ve etik açıdan son derece tartışmalı olduğunu söyledi.
"Ortadoğu'daki çatışma bağlamında alevlenen antisemitizm sorununu vatandaşlık yasası reformuyla ilişkilendirmek yanlış. Tartışmalarda toplumu daha fazla bölmeyecek bir üslup kullanılması gerekiyor. Arap ya da Müslümanlar‘ı suçlamayan bir uslüpla, Yahudi yurttaşlarımızla dayanışma göstermek mümkün olmalı" diyen Sofuoğlu "Almanya'daki Yahudiler‘in güvenliğini garanti altına alırken, Müslüman karşıtı öfkeyi körüklemek işe yaramaz. Bölmek yerine birleştiren, sağduyulu siyasetçilere ihtiyacımız var. Bu günlerde Angela Merkel'i özlediğimi söylemek zorundayım" dedi.
Bazı Müslüman kuruluşları ve temsilcilerinin antisemitist tutum ya da açıklamalarının açıkça eleştirilmesi, gerekiyorsa cezalandırılması gerektiğini söyleyen Sofuoğlu, vatandaşlık hakkı ile siyasi görüşlerin ayrı tutulmasıni istiyor.
Sofuoğlu, "Almanya'daki Yahudiler‘in korkmak zorunda kalması kabul edilemez. Toplumumuzdaki tüm insanları dayanışma göstermeye çağırıyorum; saldırıya uğrayan insanlarla, Yahudiler‘le ve aynı zamanda son günlerde korkunç düşmanlıklar yaşayan Müslümanlar‘la dayanışma içinde olmamız gerekiyor" diye konuştu.
"Siyasetçiler ve medya, insanları sınırdışı ederek ya da vatandaşlıktan çıkararak sorunu çözebilecekleri izlenimini vererek, esas sorunu görmezden geliyorlar" değerlendirmesinde bulunan Sofuoğlu, "Zaten ırkçı ya da anayasa karşıtı tutumlar nedeniyle vatandaşlığa kabul edilmeme seçeneği uzun zamandır yasalarda yer almakta. Ancak Alman vatandaşlığını siyasi görüşe bağlı kılmayı hedefleyenler, tarihten hiçbir şey öğrenmemiş demektir" ifadesini kullandı.
Forum