Irak petrolünü dünya piyasasına taşıyan hatlardan Kerkük-Yumurtalık Petrol Boru Hattı’ndan petrol sevkiyatı, 1990’daki Körfez Savaşı’ndan beri ikinci kez uzun süreli durdu. Irak Kürt Bölgesi'nin Türkiye ile imzaladığı petrol anlaşmasının merkezi hükümet tarafından yargıya taşınması, hattın yıllar sonra kapanmasına neden oldu. Hat bir yıldan fazla süredir kapalı.
Dünya petrol rezervleri sıralamasında beşinci sırada yer alan Irak’ın petrolünü Batı'ya ulaştırmasında Türkiye, her dönemde önemli bir role sahip.
Kerkük-Yumurtalık Petrol Boru Hattı ya da resmi adıyla Irak-Türkiye Ham Petrol Boru Hattı, Irak'ın Kerkük ve Musul çevresindeki petrolünü, Adana'nın Yumurtalık ilçesi üzerinden dünya piyasalarına ulaştırmak amacıyla 27 Ağustos 1973’te iki ülke arasından imzalanan anlaşma ile inşa edildi. 1976 yılında işletmeye alınan ve ilk tanker yüklemesi 25 Mayıs 1977’de gerçekleştirilen ilk hatta paralel olarak 1987'de ikinci bir hat daha yapıldı.
Zaman içinde bölgedeki yasadışı örgütlerin saldırıları nedeniyle zaman zaman sevkiyatın durduğu hat, ilk kez Irak'ın Kuveyt'i işgal ettiği 1990 yılında kapandı. Ekonomik yaptırımlar gerekçesiyle birinci hat tamamen, ikinci hat ise kısmen kapatıldı. İkinci hattaki sevkiyat ise Birleşmiş Milletler kararından sonra tamamen durduruldu. 1995’te BM Güvenlik Konseyi’nin uygulamaya koyduğu, petrol karşılığı gıda programına gelir sağlaması amacıyla 1996’da sevkiyata yeniden başlandı. Sevkiyat 2003’teki İkinci Körfez Savaşı’na (Irak Savaşı) kadar neredeyse kesintisiz devam etti.
ABD’nin 2003’te Irak’ı işgal etmesi, petrol boru hattının da kaderini değiştirdi. İşgalin ardından Baas Partisi iktidardan uzaklaştırıldı, Saddam Hüseyin idam edildi. Hattın bir yıldan fazla kapalı olmasına neden olan süreç o dönemde başladı.
Merkezi hükümetle “bütçe” gerginliği ve yeni anlaşmalar
2005'te halk oylaması ile kabul edilen yeni Irak Anayasası'na göre, Kürdistan bölgesi Irak içinde federe bir devlet olarak tanımlandı. Anayasanın yürürlüğe girmesinin ardından Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) ile merkezi hükümet arasında petrol gelirleri nedeniyle tartışma başladı.
Merkezi hükümetin bütçeden payını göndermediğini savunan IKBY, bir süre sonra tasarrufu altında bulunan bölgelerde yabancı petrol şirketleri ile çeşitli anlaşmalar yaptı. Merkezi hükümet ise Kürtler’le anlaşma imzalayan şirketleri kara listeye aldığını açıkladı.
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi, merkezi bütçeden alması gereken yüzde 17’lik payı alamadığını gerekçe göstererek bir anlaşma da Türkiye ile imzaladı. Anlaşma uyarınca 22 Mayıs 2014’te IKBY, Türkiye üzerinden ilk sevkiyatını yaptı. IKBY, Kerkük-Ceyhan Boru Hattı üzerinden ilk petrolü BOTAŞ'a sattı. Sevkiyatın başlamasından yaklaşık bir hafta sonra ise Bağdat yönetimi, Türkiye üzerinden giden petrolü satın alanlar hakkında yasal yollara başvuracağını açıkladı. İlk başvuru da Türkiye’ye ilişkin oldu.
Irak, Türkiye’yi Uluslararası Tahkim Mahkemesi’ne şikayet etti
Irak, 1973 yılında imzalanan petrol anlaşmasını dayanak göstererek, Türkiye’yi Paris'teki Uluslararası Tahkim Mahkemesi’ne (ICC) şikayet etti. 33 milyar dolar tazminat talebiyle açılan davada Irak, Türkiye'yi 2014-2018 yılları arasında IKBY'nin Bağdat'ın rızası olmadan petrol ihraç etmesine izin vererek, 1973 tarihli anlaşmayı ihlal etmekle suçladı. Mahkeme, Türkiye’nin Irak’a sadece 1,4 milyar dolar tazminat ödemesine hükmetti. 25 Mart 2023’te verilen kararın ardından Türkiye her iki hattı da kapattı.
Sorunun çözümü için heyet ziyaretleri başlarken taraflar hattın birkaç gün içinde açılacağını söyledi. Ancak aradan yaklaşık 14 ay geçmesine rağmen hat hâlâ kapalı. Bölgede faaliyet gösteren petrol şirketleri üretimlerini azaltırken, sorunun çözümü için arabuluculuk yapmaya başladı.
Son olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Nisan ayında Bağdat ve Erbil’e yaptığı ziyaretler, hattın tekrar açılmasını umudunu canlandırdı. Ancak ziyaretin üzerinden yaklaşık iki ay geçmesine rağmen ilerleme sağlanamadı. Peki hattın bir yıldan fazla bir süredir kapalı olması bölgeyi nasıl etkiledi? Hattın tekrar açılması hangi koşullara bağlı? VOA Türkçe, bölgeyi takip eden uzmanların görüşüne başvurdu.
Kawa Mahmud: “Çözüm çabaları var ama hattın açılması kolay değil”
Diyarbakır’da düzenlenen bir toplantıya katılan Kürdistan Komünist Partisi Genel Sekreteri Dr. Kawa Mahmud, hattın kapatılmasıyla Kürt bölgesinin petrol üretiminin durdurulmasının hedeflendiğini savundu.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Mahmud, merkezi hükümetin Kürt bölgesinde üretilen petrolü kendisi ihraç etmek istediğini, bunun da bölgenin ekonomik bağımsızlığını engellendiğini söyledi.
Sorunun bir an önce çözülmesi taraftarı olduklarını dile getiren Mahmud, “Hat açılırsa ve petrol sevkiyatı devam ederse ekonomik olarak Kürdistan ve Türkiye birbirine daha sıkı bağlanır. Aynı zamanda Kürdistan bölgesi petrol piyasasına da dahil olur. Bu açıdan o boru hattı önemlidir. Açılması için çaba gösteriyoruz ama kolay değil. O boru hattı Irak merkezi hükümetine bağlıdır. Paris Ulusal Mahkemesi’nin kararı kötü ve adil olmayan bir karardır. Karar, Irak Anayasası’na aykırıdır. Çünkü anayasaya göre petrol işlemleri, merkezi bir bağı olmayan meseledir. Bu mesele federal bir meseledir” dedi.
Doç. Dr. Arzu Yılmaz “İki ülke arasında 20 anlaşma imzalandı, Kerkük-Yumurtalık boru-hattının açılmasına bir mutabakat sağlanmadı”
Erbil Kürdistan Üniversitesi’nden Doç. Dr. Arzu Yılmaz ise hattın açılma ihtimalinin şimdilik düşük olduğunu vurguladı.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Yılmaz, Erdoğan’ın son gezisinde gündeme gelen Kalkınma Yolu Projesi’yle Ankara-Bağdat arasında yeni bir sayfa açıldığına dikkat çekti. İki ülke arasında 20 anlaşma imzalandığını söyleyen Yılmaz, Kerkük-Yumurtalık Boru Hattı'nın açılmasına dair bir mutabakat sağlanmadığı ifade etti.
Hattın açılma ihtimalinin zayıf olmasını mutabakat sağlanamamasına bağlayan Yılmaz, hattın kaderinin Kasım’da Amerika’da yapılacak başkanlık seçimlerine kadar değişmeyeceği görüşünde. Siyaset bilimci Yılmaz, bu görüşünü şu gerekçelerle savundu:
“Kalkınma projesinin en zayıf noktalardan biri tartışmalı alan da dahil Türkiye'ye ulaşacağı bölgenin güvenlik sorunu. Bağdat ne tartışmalı alanda ne de tartışmalı alanın ötesinde, siyasi ve askeri anlamda Türkiye sınırında tek aktör değil. Bu kaçınılmaz olarak Şengal'e bir operasyon yapılmasını gerekli kılar. Bu operasyonun şu anda hayata geçmesi ise her şeyden önce Gazze nedeniyle ortaya çıkan, Ortadoğu'da her an bir kıvılcımın koca bir aleve dönüşme riskinden dolayı ihtimal dışı görünüyor. Çünkü eğer Şengal’e bir operasyon yapılırsa bu doğrudan İran'ın çıkarlarına ters bir durum olacaktır. İran bugün kağıt üzerinde kalkınma projesine güçlü bir itiraz yapmıyor olabilir. Ama mevzu bunun altyapısını hazırlamaya dönük Şengal’e operasyon söz konusu olduğunda İran'ı kontrol etmek o kadar da kolay olmayabilir.”
“ABD seçimleri ve Gazze sorununun nasıl çözüleceği, Irak petrolünün geleceği için de önemli”
Siyaset bilimci Arzu Yılmaz, özellikle Gazze’deki savaşın İsrail ile İran’ı karşı karşıya getirmesinden sonra İran ve Amerika arasında “arka kapı diplomasisi” yürütüldüğünü ve “birbirimizin ayağına basmayacağız” anlayışının belirdiğini, iki gelişmenin takip edilmesi gerektiğini söyledi: “Birincisi Amerika, seçimlere kadar kendisi için Ortadoğu'da bir sürpriz istemiyor. İkincisi İsrail Hamas savaşının mümkünse en yakın zamanda bir ateşkesle ve arkasından iki devletli çözüm masasının en azından kurulabileceği bir evreye geçmesi. Bu iki gelişmenin sonucuna göre IKBY seçimlerini, Kalkınma Yolu’nun yapılabilirliğini, Kerkük Yumurtalık Boru Hattı’nın açılmasını ve aslında hattan 2025'de dolan sözleşmesinin uzatılıp uzatılmayacağını daha net konuşabileceğimiz kanaatindeyim.”
Hattın kapalı kalmasının en fazla Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'ni etkilediğini savunan Yılmaz, “Irak’ın, Yumurtalık hattı üzerinden elde ettiği gelir merkezi hükümetten çok Erbil’i etkiler. Çünkü Erbil ekonomik olarak zayıfladığı ölçüde Bağdat'a daha fazla mecbur kalır. Dolayısıyla da Bağdat'ın para olarak Kerkük-Yumurtalık Boru Hattı’ndan kaybettiği devede kulak kalırken, üstelik de siyaseten bu Erbil'i Bağdat'a daha mecbur kılarken, durumun böyle devam etmesinde kendi açısından yarar gördüğü açık” diye konuştu.
Mustafa Şefik: “Hattın kapalı olması, siyasi ve stratejik olarak Kürdistan bölgesine çok zarar verdi”
Erbil’de yaşayan yazar ve siyasi analist Mustafa Şefik ise IKBY’nin petrol satma hakkı olduğu görüşünde.
VOA Türkçe’ye konuşan Şefik bu görüşünü, “2007 yılında Irak'ta henüz petrol yasaları yoktu. Irak Haziran 2007’ye kadar petrol yasasını çıkartabilseydi, Kürdistan bölgesi kendi başına petrol ve enerji anlaşmaları imzalama hakkına sahip olamayacaktı. Yasa o tarihe kadar çıkartılamadığı için Kürdistan bölgesinin Irak'ın dışında petrol satma hakkı var” şeklinde gerekçelendirdi. Şefik’in bahsettiği yasa 3 Temmuz 2007’de Irak Parlamentosu'nda görüşülecekti. Ancak görüşme gerçekleşmedi. Etnik azınlıkların farklı talepleri nedeniyle petrol yasasının yürürlüğe girmesi 2011’i buldu.
Hattın kapalı kalmasının hem Türkiye için hem Irak Kürt bölgesi için büyük kayıplara yol açtığına işaret eden Şefik, Tahkim Mahkemesi'nin kararıyla Kürt bölgesinin Bağdat’a mahkum hale getirildiğini savundu. Kürt bölgesinin bazı ekonomik kaynakları kullanma hakkı olduğunu dile getiren Şefik, “Yeniden merkezileşmeye dönme riski var. Bu ilk önce petrol meselesinde olsa da diğer sorunlarda da hayata geçebilir. Bağdat ve Erbil arasında her gün sorun yaşanıyor. Şimdiye kadar 18 milyar dolara yakın ekonomik zarar var. Çünkü günde yaklaşık 400 bin varil petrol satılıyordu, bu durdu” diye konuştu.
Şefik, hattın kapalı olmasının Kürt bölgesi için yarattığı sorunları şöyle özetledi:
“Irak’ın siyasi hedeflerinin, ekonomik çıkarlarının önünde olduğunu görebiliyoruz. Kürdistan'ın doğal kaynaklarına el koyma, diğer kaynakların da kullanılmamasını getiriyor. Merkezi sistemi kuvvetlendirmeye çalışıyorlar. Kürdistan bölgesinin daha geniş federal bir yapıya kavuşmasının önünü de kapatmak istiyorlar. Siyasi ve stratejik olarak Kürdistan bölgesine çok zarar verdi.”
Ekonomik sorunların, siyasi meselelerin çözümünde koz olarak kullanılmak istendiğine dikkat çeken Şefik, “İran ve Amerika'nın Gazze savaşından sonraki anlaşmazlıkları, Kürdistan bölgesinin Bağdat'ın kontrolüne verilmesi çabaları ya da İran'ın dolaylı kontrolü. Ekonomik sorunları bu meselede bir kart olarak kullanıyorlar. Eğer bu anlaşmazlıklar biraz daha azalırsa bu sorun çözülür diye düşünüyorum. Siyasi sorunlar daha azalırsa bu sorun da çözülür” dedi.
19 Mart 2010’da süresi dolan Kerkük-Yumurtalık Petrol Boru Hattı için 19 Eylül 2010’da Bağdat’ta yeni bir anlaşma imzalanmış ve sözleşme 15 yıl uzatılmıştı. Sözleşmede 2010 için 22 milyon ton, 2011 için 27 milyon ton, 2012 için 32 milyon ton ve 2013 için 35 milyon ton petrol akışı için anlaşmaya varılmıştı. Kapanmadan önce hattan günde yaklaşık 450 bin varil ham petrol akıyordu.
Forum