Suriye’de 2011 yılından bu yana devam eden iç savaş, Esat rejiminin devrilmesiyle yeni bir boyut kazandı. Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) desteğindeki silahlı isyancı gruplar, Şam’a girince, Esat Şam’ı terk etti. Esat’ın “görevinden istifa ettiği ve Şam’ı terkettiği” açıklaması ise Rusya’dan, Kremlin sözcüsü Dimitri Peskov’dan geldi.
Bu gelişme ile baba Hafız Esat’ın 1963’den bu yana ülkeyi yönettiği ve oğlu Beşar Esat’ın devam ettirdiği Baas rejiminin sonunu gelmiş oldu.
HTŞ Komutanı Ebu Muhammed el Colani ve ona destek veren silahlı gruplar, Başbakan Muhammed Celali ile geçiş dönemine hazırlanmak üzere temasa geçti.
Bu gelişmelerle Suriye’de “jeopolitik kartlar” tümüyle yeniden dağıtıldı. Esat’ın devrilmesi ne anlama geliyor? Başta Türkiye olmak üzere, Rusya, İran, Hizbullah gibi bölgedeki aktörler nasıl tavır aldı? Körfez ülkeleri kimin yanında? Esat’ın düşmesiyle sonuçlanan gelişmelerde kim kazandı, kim kaybetti?
VOA Türkçe’ye gelişmeleri değerlendiren askeri kaynaklar ve uzmanlar, “Bu gelişmelerde en büyük kazananın Türkiye, en büyük kaybedenin ise İran ve Rusya olduğu” fikrinde birleşiyor. Ancak, özellikle Kürt sorunu konusunda, bundan sonra HTŞ ile Türkiye arasındaki müzakerelerin nasıl ilerleyeceğinin belirleyici olacağını da ekliyor.
HTŞ’nin neden şimdi saldırdığı sorusuna verilen yanıt da ortak: “Esat zayıfladı, çünkü ona destek veren Hizbullah, İran ve Rusya zayıfladı. Rusya tümüyle Ukrayna’da odaklı. İran ve Hizbullah’ı İsrail zayıflattı. Esat’ı iktidarda tutan güçler zayıflayınca Esat da zayıfladı. Ve uzun süredir hazırlanan HTŞ, bunun saldırmak için en doğru an olduğunu düşündü.”
VOA Türkçe’nin gelişmelere ilişkin sorularını yanıtlayan Fransa’nın eski NATO misyon şefi ve Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un eski savunma danışmanı General Dominique Trinquand, Esat’ın devrilmesinin bölgede kartları “tümüyle yeniden dağıttığı” görüşünü dile getirenlerden.
Trinquand, “Esat rejiminin sonuyla en büyük kazanan öncelikle Suriye halkıdır. Ve tabi hemen ardından Türkiye geliyor. Çünkü Türkiye, HTŞ’nin arkasında ve Suriye’de olanları kontrol edebilen bir ülke olarak kazanan pozisyonunda” dedi.
General Trinquand, “En büyük kaybedenler ise bu rejime destek veren Rusya ve İran. Rusya kapasitesinin sonuna ulaştı. Suriye’de müdahale etme kapasitesi yok. Ukrayna’da müzakerelere hazır olduğunu açıkladı. Bu bir zorluk içinde olduğunu gösteriyor” görüşünü dile getirdi.
Heyet Tahrir el Şam, Türkiye’nin terör örgütü listesinde yer alıyor.
“Henüz tarih yazılmadı ama Türkiye kazananların tarafında”
Aynı görüşü Fransa Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü (IRIS) Başkan Yardımcısı, Ortadoğu ve Türkiye uzmanı Prof. Didier Billion da paylaşıyor.
VOA Türkçe’ye konuşan Billion, “Burada en büyük kaybeden, Esat’a destek veren İran ve Rusya. İran, İsrail saldırılarıyla zayıfladı. Rusya Ukrayna’ya odaklandı. Suriye halkı için Esat’ın gitmesi olumlu bir değişim. Henüz tarih yazılmadı ama Türkiye de kazananların yanında” dedi.
Diğer taraftan uzmanlar, Esat’ın, kendisini destekleyenleri bile hayalkırıklığına uğratan adımlar attığını, ülkeyi yeniden ekonomik olarak ayağa kaldıracak önlemler almadığının da altını çiziyor.
General Trinquand, İsrail’in de kısa vadeli kazananlardan olduğunu vurguluyor. Çünkü İran’ın, artık “Suriye üzerinden Hizbullah’ı destekleyemeyeceğini” belirtiyor. Fransız General, “Kısa vadede diyorum, çünkü gelişmeleri, yeni Suriye hükümetinin İsrail ile nasıl bir politika izleyeceğini görmek lazım. Bu şimdilik bilinmeyen bir nokta” diyor.
Billion, Esat’ın bu tavrını, “BAE ve Suudi rejimlerinin uyuşturucu kaçakçılığını engellemesi taleplerini geri çevirerek çok büyük öfke topladı. Türkiye’nin görüşme önerisini kabul etmedi. Hizbullah’ı son çatışmalarda yalnız bıraktı. Yani etrafında kimseyi bırakmadı” diye anlatıyor.
Türkiye neden en büyük kazanan?
Türkiye’nin neden kazanan tarafta olduğu sorusuna gelince, General Trinquand, “İdlib’deki isyancıların Türkiye’nin etkisinde olduğunu, Rusya ile Türkiye’nin Astana sürecinde bunları silahsızlandırma konusunda anlaştığını ancak Türkiye’nin bunu hiçbir zaman yapmaya yanaşmadığını” anlatarak, şunları söyledi:
“Esat’ın düşmesi Türkiye’nin çıkarına. Ama şimdi Türkiye’nin bu zaferle ne yapacağı da çok önemli. Zira arkasından hemen Kürt sorunu geliyor. Ve bu sorun çözümlenemedi. Sanırım, bağımsız Suriye, HTŞ hükümeti ile Türkiye, YPG’nin Türkiye açısından sorun yaratma kapasitesini azaltma yönünde müzakereler yapacaktır.”
Prof. Billion, Türkiye’nin İdlib’de desteklediği askeri güçler aracılığıyla HTŞ ve Colani ile sürekli temas halinde olduğuna dikkat çekiyor. Türkiye’nin görüşme teklifini reddetmesinden dolayı Esat’a kızgın olduğunu belirten Billion, “Türkiye kesinlikle bu girişimden haberdardı ama durdurmak için bir şey yapmadı. Tersine, Türkiye’nin etkisindeki güçler, çatışmalara katıldı ve HTŞ ile aynı bölgede çatışmadı. Yani bir nevi iş bölümü yaptılar” dedi.
“Türkiye karar değil izin verdi”
Didier Billion, özetle bu operasyona Türkiye’nin “karar değil izin verdiğini” belirtiyor. Bu nedenle Türkiye’nin, kazananlar cephesinde olduğunu açıklıyor. Ama tarihin yazılmaya devam ettiğini, “HTŞ’nin gelecekte nasıl hareket edeceği, Türkiye-HTŞ ilişkilerinin seyri, Kürt sorunu konusunda nasıl bir işbirliğine gidecekleri, HTŞ’nin geçiş hükümetine Kürtler’i özerk bir grup olarak alıp almayacağı” gibi gelişmelerin, belirleyici olacağını söylüyor.
Billion, Türkiye açısından önemli olan bir başka noktanın da göçmenlerin “olabildiğince yüksek bir sayıda” geri dönüşünü sağlamak” olduğunu anlatıyor. Bunun için, bir taraftan HTŞ güçlerinin çok dikkatli giderek, “radikal değil, herkesi kapsayan daha ılımlı bir çizgi izlemesi” gerektiğini, diğer taraftan da Suudi Arabistan ve BAE aracılığıyla mali olarak da desteklenmesi gerektiğinin altını çiziyor.
Türkiye’nin de göçmenler nedeniyle, yeni otorite ile iyi geçinerek, maksimum sayıda göçmenin dönmesini sağlamasının çıkarına olduğunu dile getiriyor. Billion, Suriye’de eskiye dönüşün “en iyimser tahminle en az 10 yıl alacağını” iddia ediyor.
Avrupa ne yapacak?
Avrupa Birliği, Dışişleri ve Güvenlik Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas aracılığıyla, şimdilik “Esat’ın düşmesinden duyduğu memnuniyeti” belirtti. Ancak “şimdilik olayları dikkatle izlediklerini” belirtmekle yetindi.
Avrupa açısından gelişmeleri değerlendiren General Trinquand, Avrupa’yı tehdit eden IŞİD’in dağıldığını, 10 yıldır çok şeyin değiştiğinin altını çizerek, yeni güçlerin nasıl adımlar atacağının görülmesi gerektiğini belirtiyor. Trinquand, HTŞ’nin “Hristiyan azınlık için verdiği ilk mesajlar ile Suriye’deki tüm gruplarla geçiş dönemini inşa etme çağrılarının, cesaret verici, iyi bir başlangıç” olduğunu savunuyor.
Bu mesajların Batılı merkezlerde olumlu karşılandığının altını çizen Trinquand, dolayısıyla Fransa ve daha genel anlamda Avrupa’nın “Esat’ın düşüşünü alkışlayacaklarını” ardından geçiş dönemini de yakından izleyeceklerini belirtiyor.
Dider Billion ise, kimsenin “Suriye’nin gerçekten neye evrileceğini” bilmediğine, Avrupa’nın şimdilik “Esat’ın gidişine sevinen temkinli açıklamalar yapabileceğine” dikkat çekiyor. Billion ne Fransa’nın ne de AB’nin Suriye dosyasında ağırlığının olduğunu da ekliyor.
Körfez ülkeleri ne yapar?
Türkiye, İran ve Rusya’nın yanısıra bölgenin önemli aktörleri Körfez ülkeleri, özellikle Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin bu süreçte nasıl bir tavır alacağı da önemli bir soru işareti.
Fransız uzman Billion, Suriye’de yeni dönemde, Körfez ülkelerinin ağırlığının olabileceğine dikkat çekiyor. Billion, ülkede istikrarın yeniden sağlanabilmesi için, ekonomik darboğaz içinde yaşayan yoksul Suriye halkına maddi yardım yapılması gerektiğini, bunu bölgede yapabilecek iki önemli aktörün ise Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri olduğuna dikkat çekiyor. Ayrıca Billion, bundan sonra, bu ülkeler tarafından atılacak adımların da belirleyici olduğunu da ekliyor.
Forum