Pek çok ülkede terör örgütleri listesinde yer alan Heyet Tahrir el Şam liderliğindeki isyancı grupların, Suriye’de ender görülen bir hızla Esat rejimini devirmesinin ardından, uluslararası toplumun örgüte karşı nasıl bir politika izleyeceği merak konusu.
Ebu Muhammed el Colani liderliğindeki HTŞ, “uluslararası cihat hedefleyen hareketlerden koptuğunu” söylüyor.
Avrupa Birliği henüz HTŞ ile temasa geçmedi. Ancak Paris, Berlin, Londra ve diğer Avrupa başkentleri, HTŞ’yi desteklemeden önce, isyancı birliklerin “azınlıkların korunması ve insan haklarına saygı gösterilmesi konusunda kararlı olmasını” bekliyor.
AB ülkeleri, ilk etapta Esat’ın devrilmesini kutladı ve doğrudan HTŞ’ye tavır almadı. AB’nin üç yöneticisinden de gelen açıklamalar, Brüksel’in HTŞ’ye “zaman vermek istediğini” gösteriyor.
Birleşmiş Milletler, ABD, Türkiye ve bazı Avrupa ülkeleri, HTŞ'yi terör örgütü olarak tanımlıyor.
Avrupa Birliği (AB) Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, bu sabah yaptığı açıklamada, “Bu kritik dönemde, Avrupa Birliği, Suriye halkının yanında duruyor ve bölgedeki ortaklarla ve kilit uluslararası ortaklarla yakın temas halinde kalmaya devam ediyor” mesajını verdi.
“Hem ülkede hem de diasporada umut dolu olan, ancak aynı zamanda belirsiz bir gelecekten korkan tüm Suriyeliler’in yanındayız. Suriye'nin toprak bütünlüğünü korumak, bağımsızlığına, egemenliğine ve devlet kurumlarına saygı göstermek ve her türlü aşırılığı reddetmek kritik öneme sahip” diyen Kallas, tüm aktörleri, daha fazla şiddetten kaçınmaya, sivillerin korunmasını sağlamaya ve uluslararası insancıl hukuk da dahil olmak üzere uluslararası hukuku desteklemeye çağırdı.
Kallas, tüm azınlık üyelerinin korunmasını, yabancı uyrukluların güvenliğini ve Şam'daki diplomatik temsilciliklere saygı gösterilmesini de talep etti.
“BM Suriye temsilcisi Pedersen’in çalışmalarını destekliyoruz”
Kaja Kallas, Avrupa Birliği olarak, BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen’in çalışmalarını desteklediklerini de belirttiği açıklamada, “Suriye’deki tüm paydaşların, BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararının ruhuna ve Suriye halkının iradesine uygun olarak tüm temel konularda; düzenli, barışçı ve kapsayıcı bir geçişi garantilemek için, Suriye liderliğinde ve Suriye'ye ait bir diyaloğa girmesi zorunludur. Bu bağlamda, BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen'in tüm ilgili AB araçları aracılığıyla devam eden çalışmalarını güçlü bir şekilde destekliyoruz” dedi.
18 Aralık 2015'te Güvenlik Konseyi’nin oybirliği ile kabul ettiği 2254 sayılı kararda, Suriye'de acil bir ateşkesin sağlanması ve ülkede siyasi çözüme ulaşılması çağrısı yapılıyor ve bir seçim takvimi sunuluyordu.
Avrupa Konseyi Başkanı Antonio Costa da, Suriye rejiminin sona ermesiyle birlikte “tüm Suriye halkının önünde yeni bir özgürlük ve barış fırsatının bulunduğunu” dile getirdi ve “AB'nin daha iyi bir gelecek için Suriye halkıyla birlikte çalışmaya hazır olduğuna” dair güvence verdi.
Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ise, “Avrupa, ulusal birliğin korunmasını ve tüm azınlıkları koruyan bir Suriye devletinin yeniden inşasını desteklemeye hazırdır. Avrupalı ve bölgesel liderlerle temas halindeyiz ve gelişmeleri izliyoruz” dedi.
Bölgedeki tarihi değişimin “fırsatlar sunduğunu” belirten Von der Leyen, ancak sürecin “risklerden muaf olmadığına” da dikkat çekti.
NATO: “İsyancı liderlerin davranışlarını yakından izliyoruz”
NATO Genel Sekreteri Mark Rutte de yaptığı açıklamada, “Rusya ve İran, Esat rejiminin ana destekçileriydi ve Suriye halkına karşı işlenen suçların sorumluluğunu paylaşıyorlar" dedi.
Rutte, Suriye Cumhurbaşkanı Esat’ın devrilmesinin “Suriye ve bölge halkı için bir sevinç ama aynı zamanda belirsizlik anı” olduğunun altını çizdi ve “NATO, Suriye'de siyasi geçiş sırasında isyancı liderlerin nasıl davrandığını yakından izleyecek. Hukukun üstünlüğünü desteklemeli, sivilleri korumalı ve dini azınlıklara saygı duymalılar” dedi.
AB, HTŞ’yi terör örgütü olarak görmeyi sürdürecek mi?
Esat rejiminin isyancı HTŞ liderliğindeki isyancı gruplar tarafından devrilmesi Avrupa’da iki soru işaretini gündeme getirdi. Birincisi, BM’nin “terör örgütü” kabul ettiği HTŞ ve diğer grupları AB terör örgütü olarak tanımaya devam edecek mi? Yoksa, Dışişleri Komiserliği aracılığıyla HTŞ ile temasa geçecek mi?
AB Dışişleri Yüksek Komiserliği sözcüsü, “Avrupa Birliği şu aşamada HTŞ veya yöneticileriyle temas halinde değil” diyerek henüz bir iletişime geçilmediğini açıkladı.
Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot da, bu konuda yöneltilen bir soruya, “HTŞ, BM tarafından terör örgütü olarak kabul ediliyor. Şimdi, bu grubun aşırıcılığı dışlamak ve her şeyden önce ‘çok bağlı olduğumuz’ tüm Suriyeli azınlıkların kendi paylarına düşeni almalarına olanak tanıyan bir geçişi organize etmek yönündeki samimi arzusunu göstermelerini bekliyoruz. Bunu göstermek bu gruba kalmıştır” diye yanıt verdi.
Almanya Federal İçişleri Bakanlığı sözcüsü, Heyet Tahrir El Şam'ın Federal Anayasayı Koruma Dairesi tarafından terör örgütü olarak tanımlanmadığını açıkladı. Bunun nedeni HTŞ'nin sadece Suriye'yi hedef alması.
Sözcü, “HTŞ'nin askeri başarıları, diğer dini olmayan gruplarla birlikte, açıkça Suriye hükümetine yönelik ulusal bir gündemi takip ediyor” dedi ve “Dolayısıyla Almanya'daki cihatçı HTŞ aktörlerinin oluşturduğu tehditte bir artış, en azından şimdilik, beklenmemektedir” ifadesini kullandı.
Avrupa Birliği açısından, Esat rejiminin devrilmesinin ardından ikinci önemli sorun, Suriye’den gelebilecek yeni bir mülteci akını. AB'nin en büyük Suriye diasporasına evsahipliği yapan ülkesi Almanya ve Avusturya, bu sabah, Suriyeli mültecilerin sığınma taleplerini askıya aldığını açıkladı.
Aynı açıklama İsveç’teki muhafazakar sağ hükümetten de geldi. Almanya, Avusturya ve İsveç, başvuruları dondurmanın yanısıra, başvuruda bulunan Suriyeliler’in “sınırdışı edilmesini sağlayacak önlemler almaya” da hazırlanıyor.
Belçika’da da Mülteciler ve Vatansız Kişiler Genel Komisyonu (CGRA), Suriyeliler’in sığınma başvurularını geçici olarak askıya alma kararı aldığını açıkladı.
Danimarka ve Norveç de, Suriyeli mültecilerin sığınma başvurularının incelenmesini askıya aldığını duyurdu.
Norveç Göçmenlik Müdürlüğü (UDI) de “durum istikrara kavuşuncaya kadar” Suriyeli mülteci dosyalarının incelenmesini askıya almayı kararlaştırdı.
Viyana başta olmak üzere, bazı başkentlerde, “aile birleşiminin askıya alınması ve daha önce sığınma hakkı verilmiş olanların durumlarının da yeniden incelenmesi” için de düğmeye basıldı.
“Fransa, Suriye’nin cihatçıların eline düşmesini önlemek için seferber olacak”
AB ve NATO’nun yanısıra, AB başkentlerinden de isyancı liderlere mesajlar gönderildi. Fransa Dışişleri Bakanı Jean Noel Barrot, Franceinfo Radyosu’na yaptığı açıklamada, Beşar Esat'ın düşüşünün “tarihi bir an” olduğunu belirterek, Fransa'nın “kapsayıcı, tüm azınlıkların temsil edilmesine olanak tanıyan, insan haklarına ve kadın haklarına saygılı, Suriye'nin adil ve kalıcı barış yoluna girmesine olanak tanıyan bir siyasi geçişi” destekleyeceğini açıkladı.
Fransa’nın “ülkenin cihatçıların eline düşmesini önlemek için seferber olacağını” da belirten Barrot, “Bu siyasi geçiş aşırılığa yer bırakmamalı. Fransa'nın desteği azınlıklara saygı şartına bağlı olacaktır” diye konuştu.
“Yeniden yapılanmaya katılmak zorunda kalacağımız için finansal destek gücüne sahibiz” diyen Jean-Noel Barrot, bunu ancak belirtilen koşullara uyulması durumunda yapacaklarını söyledi.
Benzer bir uyarıda bulunan Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, rejimin düşüşünü milyonlarca Suriyeli için “büyük bir rahatlama” olarak nitelendirdi ancak ülkenin “diğer radikallerin” eline düşmemesi gerektiği konusunda uyardı.
İspanya’dan “Balkanlaşma” uyarısı
İspanya Dışişleri Bakanı Jose Manuel Albares, RTVE'ye yaptığı açıklamada, “Suriye'nin farklı bölgelerin farklı radikal muhalif gruplar tarafından yönetileceği bir Balkanlaşma’ya doğru gitmeyeceğini umduğunu” söyledi.
Albares, “Suriye halkının gelecekte nasıl ve kim tarafından yönetileceğine karar verebilmesini ve tabii ki Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunmasını sağlamalıyız” dedi.
İrlanda Başbakanı Simon Harris, Suriye'deki sivillerin korunmasının her şeyden önemli olduğunu hatırlatarak, “barışçı bir geçişin yanısıra özgür ve adil seçim” yapılması çağrısında bulundu.
İsveç Dışişleri Bakanı Maria Stenergard, “Bu gelişmelerin hem Suriye, hem de bölge açısından uzun vadede ne anlama geleceği konusunda kesin sonuçlara varmak için henüz çok erken. Suriye'de düzenli bir güç geçişini sağlamak şimdi önemli hale geliyor. Sivil nüfusun korunması, sivil altyapı ve uluslararası insancıl hukuka göre insani erişimin garanti edilmesi gerekiyor” dedi.
Forum