Türkiye’de son dönemde gazetecilere çok sayıda soruşturma açıldı; İstanbul, Ankara, Diyarbakır ve Van’da çok sayıda gazeteci gözaltı uygulamasıyla karşı karşıya kaldı.
Cumartesi günü Van Büyükşehir Belediyesi’ne kayyum atanması sırasında yaşanan olayları görüntüleyen altı gazeteci gözaltına alındı.
İran sınırından Türkiye’ye kaçak giriş yapan Afgan grupları belgeleyen serbest gazeteci Ruşen Takva ile birlikte emniyete götürülen Jinnews muhabirleri Rabia Önver ve Medine Mamedoğlu, Mezopotamya Ajansı muhabirleri Bilal Babat ve Mehmet Güleş, ve Behçet Bayhan emniyet ve savcılık ifadelerinden sonra serbest bırakıldı.
Gökhan Durmuş: “Gözaltı ve tutuklamalar ile RTÜK Başkanı’nın açıklamaları medyaya yönelik saldırı dalgasının başlayacağının işareti”
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Başkanı Gökhan Durmuş, Kartalkaya yangınını örnek vererek “çürümüşlüğün görünür kılınmasını engellemek için” soruşturma, gözaltı ve tutuklamaların son dönemde arttığı görüşünü dile getirdi.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Durmuş, “Uzun süredir Türkiye’de gazetecilere yönelik engelleme girişimi, politikası olsa da haber yapılıyor, ulaştırılması sağlanıyor. Son günlerde yaşadığımız gözaltı ve tutuklamalar ile RTÜK Başkanı’nın açıklamaları medyaya yönelik saldırı dalgasının başlayacağının işareti. Çünkü çürümüşlük her yerde. Ve bunlar haberleştirilsin istenmiyor” dedi.
RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin’in “mahvolduk haberciliği” eleştirisi tartışılıyor
TGS Başkanı’nın işaret ettiği açıklama RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin tarafından X hesabından 9 Şubat’ta yapılmıştı.
Şahin sözkonusu açıklamasında, “Yayıncı kuruluşlarımızın, haber içeriklerinde editoryal bağımsızlıkları bulunmaktadır. Ancak bu bağımsızlık kamu yararı, toplum huzuru ve toplumdaki güven ortamını zedelemeyecek şekilde çalışmayı gerektirmektedir. ‘Yandık’, ‘bittik’, ‘mahvolduk’ haberciliğinin kimseye bir faydası da yoktur.” demişti.
RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, ana haber sunucularının olaylar karşısında kendi siyasal görüşlerini de içeren maksatlı yorum ve analizlerde bulunduklarını iddia etmiş; “Tarafsızlık ilkesini hiçe sayan yayıncı kuruluşlarımıza kanunun bize verdiği yetki doğrultusunda gerekli yaptırımlar en üst sınırdan uygulanacaktır” demişti.
Şahin bir gün sonra bazı medya kuruluşlarının konuyu “bilinçli bir şekilde ‘basına sansür’ olarak yansıttığını” iddia ederek sözlerinin RTÜK yasasına aykırı olmadığını savundu.
Doçent Sözeri: “RTÜK Başkanı’nın ‘olumlu haber yapın’ deme yetkisi yok”
Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Ceren Sözeri ise Türkiye’nin yeni bir döneme girdiğini düşünüyor.
RTÜK Başkanı’nın böyle bir yetkisi olmadığını söyleyen Doçent Sözeri, “6112 sayılı kanun hiç kimseye olumlu haber yapacaksın diye bir şey söylemez. RTÜK Başkanı’nı böyle ‘şikayet edip durmayın, yılgınlık ile insanların moralini bozuyorsunuz’ deme hakkı yok. O zaman RTÜK Başkanı gazeteleri televizyonları RTÜK Başkanı yönetsin, ne yazılacağına o karar versin. RTÜK Başkanı’nın ‘İyi haber yapın’ diye açıklama yapmasını çok acıklı buldum” diye konuştu.
Son aylarda çok sayıda gazeteci soruşturmalarda ifade verdi, gözaltına alındı, tutuklandı
Kasım ayından bu yana gazetecilere yönelik soruşturmaların sayısında dikkat çekici bir artış gözlemleniyor.
Suriye’deki son süreçle ilgili haber ve yorumları nedeniyle Nevşin Mengü’ye yurtdışı yasağı konurken ev hapsi cezasına çarptırılan Özlem Gürses’in ayağındaki elektronik kelepçe geçen hafta çıkarıldı.
Suriye’nin kuzeyinde iki Kürt gazetecinin öldürülmesini protesto eden 9 gazeteci önce tutuklandı sonra adli kontrol kararıyla serbest bırakıldı.
CHP’li belediyelerle ilgili hazırladığı raporlar nedeniyle İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun eleştirilerine muhatap olan bir bilirkişiyle yapılan telefon görüşmesinin Halk TV’de yayınlanması sonucu genel yayın yönetmeni Suat Toktaş tutuklanırken gözaltına alınan Kürşad Oğuz, Barış Pehlivan yurtdışı yasağı ile serbest bırakıldı.
Geçtiğimiz hafta ise Birgün’ün internet sitesinin üç yöneticisi tıpkı serbest gazeteci Furkan Karabay gibi İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı hakkında yaptıkları haber nedeniyle cumartesi akşamı evlerinde gözaltına alındı.
Gazetecilerden Berkant Gültekin savcılık tarafından serbest bırakılırken Uğur Koç ve Yaşar Gökdemir adli kontrol kararına tabi tutuldu.
Doçent Sözeri: “Son yaşananlar Türkiye’nin medya alanında yeni bir döneme girdiğini gösteriyor”
Doçent Dr. Ceren Sözeri gazetecilerin karşılaştıkları bu durumun tesadüfen arka arkaya gelmediğine dikkat çekti; yaşananların Türkiye’nin medya alanında yeni bir döneme girdiğini gösterdiği görüşünü dile getirdi.
Sözeri, “Yargının kendisine bir güvenlik zırhı oluşturduğunu görüyoruz. Yargı eleştirilemez kılınıyor. Gazeteciler hatırlarsınız daha önce TMK 7/2’den propagandadan yargılanıyorlardı. Bir senedir TCK’nın 6/1 maddesinden yani savcıları terörle mücadelede eden kişileri hedef göstermek gibi maddeyle gazeteciler önünde ekstra bir baskı oluşturmaya başladılar. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Şubat başında, ‘Önemli olan tökezlemek değil hemen güçlü şekilde yoluna devam edebilmektir. İlk safhayı atlattık, şimdi vites yükseltme vakti’ demişti. Ben bu sözleri olumlu bulmuyorum” değerlendirmesinde bulundu.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı RTÜK’ten Gezi dönemine dair televizyon kayıtlarını istedi
Menajer Ayşe Barım’ın tutuklanması sürecinde yeni bir Gezi Olayları soruşturması üzerinde çalıştığı anlaşılan İstanbul Başsavcılığı, 3 Şubat’ta RTÜK’ten Gezi dönemine dair televizyon kayıtları istedi.
RTÜK Üyesi İlhan Taşçı VOA Türkçe’ye kurumun bir yıldan fazla arşiv saklamadığını söylese de bir başka kurum kaynağı ellerinde bu kayıtların olduğunu açıkladı.
Prof. Yaman Akdeniz: “Tüm bu soruşturmalar susturma amaçlı”
İfade Özgürlüğü Derneği (İFÖD) kurucusu Yaman Akdeniz de RTÜK’ün mevzuatında bu kadar uzun süreli kayıt saklama mecburiyeti olmadığını söyledi.
VOA Türkçe’nin ulaştığı Prof. Akdeniz, “Yasal olarak RTÜK’ün elinde veya özel televizyon kanallarında RTÜK’ün talebi doğrultusunda Gezi dönemiyle ilgili yayın arşivi bulunması hukuken olanaklı gözükmüyor. Geçtiğimiz 12 yıl içinde herhangi bir dava veya soruşturmada televizyon yayınları veya haberleriyle ilgili hukuki talepte söz konusu olmadı diye biliyoruz. Dolayısıyla aradan 12 yıl geçtikten sonra RTÜK’ün elinde Gezi dönemindeki TV yayınları olduğunun gündeme taşınması aslında yargılama yoluyla geçmişteki Gezi sürecine yönelik bir sonuç yaratmaktan öte bugün için korku iklimi yaratılmasını amaçlıyor” dedi.
Akdeniz, “Gezi dönemi üzerinden bugünkü yayıncılık, habercilik atmosferi etkilenmeye çalışılıyor, otosansür uygulanması baskısı yaratılıyor. Gazeteciler, siyasetçiler ve sivil toplum temsilcileri tutuklu yargılanıyor. Tüm bu yargılamalar, soruşturmalar hepsi susturmak amaçlı” diye konuştu.
TGS Başkanı: “12 yıl önceki görüntülerden suç çıkartma çabası toplumsal muhalefeti bastırmaya, gözdağı vermeye yönelik bir girişim”
TGS Başkanı Gökhan Durmuş ise RTÜK’ten 2013 yılına dair televizyon kanallarının yaptığı yayıncılığa dair kayıt istenmesinin “medyaya yönelik bir başka kıskaca alma girişimi” olduğu görüşünde.
Durmuş, “Bir hukuksuzluğun tarifi bu. Gezi’nin üzerinden 12 yıl geçmiş. Ortada bir suç varsa bile zaman aşımına uğramış. Adliye sarayı burada ama adalet dağıtılmıyor hukuk dağıtılmıyor. 12 yıl önceki görüntülerden suç çıkartma çabası Türkiye’deki toplumsal muhalefeti bastırmaya, gözdağı vermeye yönelik bir girişim.” dedi.
Baskının artacağı öngörüsünde bulunan Durmuş, “Onlar için tek önemli olan şey gündemi değiştirmek ve bunun için de gazeteci de tutuklanacak, muhalif kesim de tutuklanacak. Buna karşı gazetecilerin daha dayanışma içinde olması gerekiyor toplumun haber alma hakkına sahip çıkması gerekiyor yoksa tamamen çölleşen bir Türkiye olacak” yorumunda bulundu.
Forum