Bu ay Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) ile yardım karşılığında göçmenlerin Avrupa’ya kitleler halinde geçişini önlemek için yaptığı anlaşmanın beşinci yılına giriliyor. Ankara’nın yeniden gözden geçirilmesini istediği anlaşmanın geleceği halen belirsiz.
Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi’nden Sinan Ülgen’e göre mülteci anlaşması Türkiye-Avrupa ilişkilerinde ilerleme görülen tek konu. Bu nedenle de bugün bu konu ilişkilerin önemli bir unsurunu oluşturuyor.
Ancak göçmenlerin arada kalmasıyla anlaşma üzerindeki baskı da artıyor. Ankara Atina’yı göçmenleri yasa dışı şekilde Türkiye’ye geri göndermekle suçluyor.
Dış Politika Enstitüsü Başkanı Hüseyin Bağcı, Türkiye’nin anaşmadan en başından beri memnun olmadığını, çünkü Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye verdiği sözleri yerine getirmediğini söyledi.
Ankara, Suriyeli mültecilerin eğitim ve sağlık masraflarının karşılanması için AB fonları üzerinde daha fazla hakimiyetinin olmasını istiyor.
Ayrıca Ankara’nın Türk vatandaşları için istediği AB’ye vizesiz seyahat talebi de yerine getirilmedi.
Ancak mülteci anlaşması Ankara’ya önemli diplomatik koruma sağlıyor.
Duvar haber sitesi yazarı Sezin Öney, Türkiye’nin insan hakları gibi yaptırımlarla karşı karşıya kalabileceği konularda, anlaşma sayesinde AB baskısından kurtulduğu görüşünde.
Avrupa Birliği, gittikçe kötüleşen insan hakları sicili nedeniyle Ankara’ya karşı sert tavır takınmadığı için eleştiriliyor.
AB üyelerinin Türkiye’ye yönelik sert yaptırımlar uygulanması çağrısının bu ay yapılacak AB zirvesinde kabul görmesi düşük bir ihtimal olarak değerlendiriliyor.
Ancak Türkiye’de Suriyeli mültecilere karşı büyüyen tepkiyi gösteren son kamuoyu yoklamaları Türk hükümetinin mülteci anlaşması nedeniyle büyük bir bedel ödeyebileceğine işaret ediyor.
Bağcı, gelecek seçimlerde siyasi partilerin kesinlikle Suriyeli göçmen konusunu ya da genel olarak göçmen konusunu büyük bir siyasi mesele olarak kullanabileceğini düşünüyor.
Türkiye’deki yaklaşık 3 milyon Suriyeli mültecinin çok azı evlerine geri dönme umudu taşıyor. Bu Suriyeliler’in bölgenin karmaşık siyasi hesaplarında işlev görmeye devam edeceği sanılıyor.