67 yıllık bir askeri ittifak olan NATO, başkan adayları arasındaki en ciddi tartışma konularından biri oldu.
Clinton NATO müttefikleriyle daha yakın çalışılması gerektiğini savunurken, Trump, “Yıllardır onlarla birlikte çalışıyoruz ve görmediğimiz kadar büyük bir faciayla karşılaştık” yorumunu yapıyor.
Siyaset bilimci Jeremy Mayer, Amerika’nın NATO’ya bağlılığı konusundaki görüş ayrılıklarının, iki adayın dünya görüşlerini yansıttığını söylüyor: “Trump bir milliyetçi ve popülist. Hillary Clinton ise bir enternasyonalist ve çok yanlılık taraftarı.”
Ordunun daha güçlü olması gerektiğini savunan Trump, Amerika’nın çıkarlarını temel alan bir dış politika vadediyor.
Clinton ise Amerika’nın dış politikasını ilerletmek için diplomasi ve kalkınma dahil farklı güç unsurları kullanma sözü veriyor.
Adaylar arasındaki zıt görüşler, Rusya gibi uluslararası rakipler konusunda da keskin çizgileri ortaya koydu. İkili, görüşlerini karşı karşıya geldikleri son tartışma programında açıkladı.
Trump, “Putin’i tanımıyorum, ama IŞİD’le birlikte mücadele edebilmek için Rusya’yla iyi geçinmemiz gerekir” derken, Rusya’ya karşı daha şahin bir duruş sergileyen Clinton, “Ben Rusya’ya karşı durdum. Putin ve diğerlerine kafa tuttum. Başkan olunca da aynısını yapacağım” diye konuştu.
İran’ın nükleer programı konusunda iki adayın görüş ayrılıkları çok keskin. Trump, İran’la imzalanan belgeyi “kötü bir anlaşma” diye nitelerken, Clinton anlaşmanın Tahran’ın nükleer programına kısıtlama getirdiğini savunuyor.
Irak ve Suriye’deki IŞİD’le mücadele konusu, Amerikan kamuoyunu en çok ilgilendiren dış politika sorunu. İki adayın bu konuda da görüş ayrılığı içinde olduğu bir gerçek.
Dış politika ne kadar önemli olsa da, Amerikalı seçmen için istihdam ve ekonomi gibi daha önemli görülen iç konular gündemin üst sıralarında.
