Göç akını konusunda bir yarasını sararken diğer yarasıyla uğraşmak zorunda kalan Avrupa Birliği mücadele alanını coğrafi olarak genişletiyor. Türkiye’yle 18 Mart’ta varılan mutabakat çerçevesinde Ege Denizi’nde istenilen sonuçlar elde edilmeye başlanırken güney yolundaki ölümlerin artması Afrika ülkelerinin işbirliğini Brüksel açısından kaçınılmaz hale getirdi.
Göç açısından kaynak ya da geçiş ülkesi konumundaki Afrika ülkelerine havuç-sopa taktiğiyle yaklaşmayı planlayan Avrupa Birliği, yardım ve ticaret unsurlarını kullanarak sorunun üstünden gelmeye çalışacak. Göç konusunda kendisiyle yoğun işbirliğine girmeyi kabul edecek ülkeleri ödüllendirme, işbirliğine gitmeyenleri ise bunun sonuçlarıyla karşı karşıya bırakma yaklaşımı üzerine oturtulacak yaklaşım mali kaynakların yoğun şekilde devreye sokulması sonucunu doğuracak.
Türkiye ile siyasi ve ekonomik boyutları olan bir anlaşmaya varan Avrupa Birliği, aynı bölgede Ürdün ve Lübnan için de benzer bir yaklaşımı devreye sokacak. Afrika’da hedef olarak seçilen beş ülke ise Etiyopya, Mali, Nijer, Nijerya ve Senegal oldu.
Bu ülkeleri işbirliğine çekmek ve göç akınının frenlenmesine katkıda bulunmalarını sağlamak amacıyla kısa vadede 1 milyar Euro tutarında bir kaynak mobilize edilecek. Bu kaynağın 500 milyon Euro düzeyindeki bölümü Avrupa Birliği üyeleri tarafından karşılanacak. Beş yıllık dönem için yaratılması hedeflenen kaynak ise 8 milyar Euro. Yatırımlar için 3.1 milyar Euro’yu sonbaharda aktive etmeyi öngören Avrupa Birliği Komisyonu, bu kaynağın 31 milyar Euro hatta potansiyel olarak 62 milyar Euro seviyesine ulaşabileceği görüşünde.
Avrupa Birliği üyesi ülkelerin göç krizinin üstesinden gelmek amacıyla oluşturulan mevcut kurallara uymakta ve mali yükümlülüklerini karşılamakta isteksiz davrandığı düşünüldüğünde Afrika ülkeleri için önerilen adımların atılıp atılmayacağı konusunda ciddi soru işaretleri söz konusu.