Amerika, uluslararası dini özgürlükler raporunu yayınladı.
Raporda, Çin, Endonezya, Maldiv Adaları, Afganistan ve Pakistan bu alandaki hakları korumada yetersiz kaldıkları için eleştirildi.
Çin, Tibetli Budistler ile Şincan’daki Müslümanlara uyguladığı baskıcı yöntemleri artırdığı için, Afganistan ve Pakistan ise dini özgürlükleri yeterince korumadığı için eleştirildi.
Dışişleri Bakanlığı yetkililerince açıklanan raporda Afganistan’daki mahkemelerin şeriat kanunlarını Müslüman olmayanlara da uyguladığına dikkat çekildi. Pakistan ise dine hakarete yönelik yasalarının sertliği nedeniyle eleştiriye uğradı.
Uluslararası Dini Özgürlükler raporunda Türkiye dahil birkaç ülkelerdeki bazı olumlu gelişmelere vurgu yapıldı. Raporda şu ifadelere yer verildi: “Bu rapor dini özgürlüklere yönelik baskılara dikkat çekmek üzere hazırlanmakla birlikte, 2011’deki bazı gelişmeler, değişimin mümkün olduğunu; anayasa, yasa ve politikaları ile dini özgürlükleri ve insan haklarını koruyan ülkelerin en güçlü ve istikrarlı olabileceğini gösterdi. Bu rapor, hoşgörüsüzlüğün son söz olmadığı yerlerin varlığına işaret etti. Türkiye, geçmişte dini vakıfların elinden alınan taşınmaz varlıkların iade edilmesini hızlandıracak adımlar attı. Fransa’da Yahudi ve Müslümanlardan oluşan bir grup, dünyayı dolaşarak iki din hakkında insanları bilgilendirdi,” ifadelerine yer verildi.
Raporun Türkiye bölümünde ise 2011 yılındaki gelişmeler şu şekilde özetlendi:
“Anayasa, diğer yasalar ve uygulanan politikalar dini özgürlükleri güvence altına aldığı gibi, hükümet, bu özgürlüklere genelde saygılı saygı göstermektedir. Ancak, bazı anayasa hükümleri de dini özgürlükleri kısıtlıyor. Hükümet, dini özgürlükleri koruma ve saygı gösterme anlamında iyileştirici düzenlemeler yapma eğilimi gösteriyor. Bunlardan biri dini vakıflara ait binaların iadesini hızlandırma konusundaki hükümet kararıdır. Türkiye, Müslüman ve diğer dinlere yönelik bazı kısıtlamaları ise sürdürüyor. Bu kısıtlamalar arasında, laik düzeni koruma amacıyla, dini ifade biçim ve özgürlüklerinin devlet dairelerinde kısıtlanması da yer alıyor.
Hükümet, 40 yıldır kapalı olan Heybeli Ruhban Okulu’nun yeniden açılmasını sağlayacak yasal düzenlemeyi muğlak bıraktı. Devlet daireleri ve ilköğrenim okullarında başörtüsüne uygulanan kısıtlama devam etti. Buna karşın, bu yasak, üniversitelerde uygulanmadı ve bazı işyerlerinde dikkate alınmadı. Bazı dini gruplara mensup bireyler, inançları nedeniyle devlet kurumlarında terfi alamadıklarına işaret ediyor.
Bazı dini gruplar da, ibadet özgürlüğü, mülkiyet hakları ve kendi din adamlarını yetiştirme konusunda kısıtlamalarla karşı karşıya kaldı. Her ne kadar dini konuşma yapma ve ikna yolu yasal olsa da, bazı Müslümanlar, Hıristiyanlar ve Bahailer kısıtlamalarla karşı karşıya kaldı ve çocuklara dini bilgi verdikleri gerekçesiyle tacize uğradı.
Dini inanç yüzünden toplumsal baskı
Dini inançları ve ibadet şekilleri nedeniyle bazı grupların toplumsal baskıya maruz kaldıkları yolunda duyumlar alındı. Özellikle Müslüman olmayanlara yönelik tehditler, baskı ortamı yarattı ve bu grupların dini özgürlüklerini kısıtladı. Birçok Hıristiyan, Bahai, Yahudi ve Aleviye toplumsal düzeyde şüpheyle yaklaşıldı, bazı çevreler, Yahudi aleyhtarı söylemlerini sürdürdü. Ayrıca, İslam’dan farklı bir dini seçmek isteyenler, aile fertlerinin ve komşuların taciz ve şiddetine maruz kaldı.
Raporun Türkiye bölümünde, Amerikan hükümet yetkililerinin ve Türkiye’deki büyükelçilik ve konsolosluk görevlilerinin dini özgürlükler konusunu yakın takibe aldıklarına da dikkat çekildi. Bu nedenle de yıl boyunca Türk yetkililer ve dini grup temsilcileriyle konunun ele alındığına vurgu yapıldı.
Raporda, Çin, Endonezya, Maldiv Adaları, Afganistan ve Pakistan bu alandaki hakları korumada yetersiz kaldıkları için eleştirildi.
Çin, Tibetli Budistler ile Şincan’daki Müslümanlara uyguladığı baskıcı yöntemleri artırdığı için, Afganistan ve Pakistan ise dini özgürlükleri yeterince korumadığı için eleştirildi.
Dışişleri Bakanlığı yetkililerince açıklanan raporda Afganistan’daki mahkemelerin şeriat kanunlarını Müslüman olmayanlara da uyguladığına dikkat çekildi. Pakistan ise dine hakarete yönelik yasalarının sertliği nedeniyle eleştiriye uğradı.
Uluslararası Dini Özgürlükler raporunda Türkiye dahil birkaç ülkelerdeki bazı olumlu gelişmelere vurgu yapıldı. Raporda şu ifadelere yer verildi: “Bu rapor dini özgürlüklere yönelik baskılara dikkat çekmek üzere hazırlanmakla birlikte, 2011’deki bazı gelişmeler, değişimin mümkün olduğunu; anayasa, yasa ve politikaları ile dini özgürlükleri ve insan haklarını koruyan ülkelerin en güçlü ve istikrarlı olabileceğini gösterdi. Bu rapor, hoşgörüsüzlüğün son söz olmadığı yerlerin varlığına işaret etti. Türkiye, geçmişte dini vakıfların elinden alınan taşınmaz varlıkların iade edilmesini hızlandıracak adımlar attı. Fransa’da Yahudi ve Müslümanlardan oluşan bir grup, dünyayı dolaşarak iki din hakkında insanları bilgilendirdi,” ifadelerine yer verildi.
Raporun Türkiye bölümünde ise 2011 yılındaki gelişmeler şu şekilde özetlendi:
“Anayasa, diğer yasalar ve uygulanan politikalar dini özgürlükleri güvence altına aldığı gibi, hükümet, bu özgürlüklere genelde saygılı saygı göstermektedir. Ancak, bazı anayasa hükümleri de dini özgürlükleri kısıtlıyor. Hükümet, dini özgürlükleri koruma ve saygı gösterme anlamında iyileştirici düzenlemeler yapma eğilimi gösteriyor. Bunlardan biri dini vakıflara ait binaların iadesini hızlandırma konusundaki hükümet kararıdır. Türkiye, Müslüman ve diğer dinlere yönelik bazı kısıtlamaları ise sürdürüyor. Bu kısıtlamalar arasında, laik düzeni koruma amacıyla, dini ifade biçim ve özgürlüklerinin devlet dairelerinde kısıtlanması da yer alıyor.
Hükümet, 40 yıldır kapalı olan Heybeli Ruhban Okulu’nun yeniden açılmasını sağlayacak yasal düzenlemeyi muğlak bıraktı. Devlet daireleri ve ilköğrenim okullarında başörtüsüne uygulanan kısıtlama devam etti. Buna karşın, bu yasak, üniversitelerde uygulanmadı ve bazı işyerlerinde dikkate alınmadı. Bazı dini gruplara mensup bireyler, inançları nedeniyle devlet kurumlarında terfi alamadıklarına işaret ediyor.
Bazı dini gruplar da, ibadet özgürlüğü, mülkiyet hakları ve kendi din adamlarını yetiştirme konusunda kısıtlamalarla karşı karşıya kaldı. Her ne kadar dini konuşma yapma ve ikna yolu yasal olsa da, bazı Müslümanlar, Hıristiyanlar ve Bahailer kısıtlamalarla karşı karşıya kaldı ve çocuklara dini bilgi verdikleri gerekçesiyle tacize uğradı.
Dini inanç yüzünden toplumsal baskı
Dini inançları ve ibadet şekilleri nedeniyle bazı grupların toplumsal baskıya maruz kaldıkları yolunda duyumlar alındı. Özellikle Müslüman olmayanlara yönelik tehditler, baskı ortamı yarattı ve bu grupların dini özgürlüklerini kısıtladı. Birçok Hıristiyan, Bahai, Yahudi ve Aleviye toplumsal düzeyde şüpheyle yaklaşıldı, bazı çevreler, Yahudi aleyhtarı söylemlerini sürdürdü. Ayrıca, İslam’dan farklı bir dini seçmek isteyenler, aile fertlerinin ve komşuların taciz ve şiddetine maruz kaldı.
Raporun Türkiye bölümünde, Amerikan hükümet yetkililerinin ve Türkiye’deki büyükelçilik ve konsolosluk görevlilerinin dini özgürlükler konusunu yakın takibe aldıklarına da dikkat çekildi. Bu nedenle de yıl boyunca Türk yetkililer ve dini grup temsilcileriyle konunun ele alındığına vurgu yapıldı.