Avrupa Birliği son dönemde performansından çok sıkıntılarıyla, ataklığından çok sürekli savunmada kalmak zorunda olmasıyla ve geleceğe güvenle bakmasından çok yaşamsal kriz aşamasına gelmesiyle anılıyor. Bu tablo içinde, Avrupa Birliği’nin geleceğini doğrudan etkileyebilecek Fransa’daki cumhurbaşkanlığı seçimleri Brüksel açısından, en az Fransızlar için olduğu kadar, kritik öneme sahipti.
Avusturya ve Hollanda’nın ardından Fransa’nın da popülizme geçit vermemesi en önemli beklentiydi ve bu beklenti gerçekleşti. Emmanuel Macron’un yeni Fransa Cumhurbaşkanı seçilmesi Brüksel açısından kuşkusuz derin bir nefes anlamına geliyor. Aşırı sağcı bir çizgiye sahip olan ve son yıllarda Avrupa Birliği karşıtlığı tavan yapan Ulusal Cephe’nin lideri Marine Le Pen opsiyonu, Avrupa Birliği açısından kabus senaryo olarak görülüyordu.
İkinci tura kalan adaylar belli olduğundan bu yana, Brüksel pek de alışık olunmayan bir şekilde tercihinin net şekilde Macron’dan yana olduğunu gizlemedi. Dün seçim sonuçlarının açıklanmasından itibaren yaşanan memnuniyet de net şekilde dile getirildi. Yine pek alışık olunmayan şekilde ilk kutlama mesajları ilk sonuçların açıklanmasından saniyeler sonra gelmeye başladı.
Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Jean Claude Juncker, Fransız seçmenlerin Avrupalı bir geleceği tercih etmesini kutlarken, benzer bir mesaj Avrupa Birliği Konseyi Başkanı Donald Tusk’tan geldi. Tusk kutlamasında, ‘sahte haberlerin zorbalığına karşı özgürlük, eşitlik ve kardeşliğin seçilmesinden’ duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Avrupa Birliği her ne kadar Macron’un zaferinden memnun olsa da popülizm ve aşırı eğilim tehlikesinin geçmediğinin de farkında. Le Pen’in aldığı oyun ve sandığa gitmeyenlerin ya da gidip de boş ve geçersiz oy kullananların oranı Brüksel tarafından önemli bir sinyal olarak görülüyor.
Avrupa Parlamentosu Başkanı Antonio Tajani de bu noktaya dikkat çekerek, “Avrupa’yı değiştirmek için çalışmaya başlamalıyız çünkü Le Pen için oy kullananları ve evde kalanları hafife alamayız” dedi. Brüksel’de geleceğe yönelik beklenti Macron’un Fransa’yı tekrar Avrupa Birliği sahnesinde öne çıkarması. Uzunca bir süredir Fransa’nın önemli konularda sesi soluğu çıkmıyordu. Bir başka beklenti de Avrupa Birliği açısından itici güç konumunda olan ancak durma noktasına gelen Almanya-Fransa motorunun yeniden performanslı ve dengeli şekilde işlemesi.
Ancak bu iki beklentinin gerçekleşebilmesi için her şeyden önce Fransa’daki parlamento seçimlerinden Macron’un programını rahatça uygulayabilmesine olanak verecek bir tablo çıkması gerekiyor. Brüksel, bunun sağlanması halinde Avrupa Birliği sahnesinde farklı ve olumlu gelişmelerin yaşanacağı konusunda oldukça umutlu.
Bunun ardından da Almanya’da eylül sonuna doğru yapılacak seçimleri beklemek gerekecek. Almanya’daki seçimlerin favori isimleri Başbakan Angela Merkel ve eski Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz’un Macron’a yönelik sıcak mesajları, Fransa-Almanya ortaklığının, iki isimden hangisi seçilirse seçilsin, eskisine oranla daha verimli ve fonksiyonel olacağının işareti olarak algılanıyor.