Hamas-İsrail Savaşı, Türkiye ile İsrail ilişkilerinde normalleşmenin başladığı bir döneme denk geldi. Özellikle 2010’daki Mavi Marmara baskınından sonra kopma noktasına gelen ilişkilerde, Ankara ve Tel Aviv arasında tam diplomatik ilişkilerin yeniden kurulduğu 2022 yılından bu yana yeni bir sayfa açılmıştı. Savaş, Türkiye’nin İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’yu resmi bir ziyaret için beklediği bir zamanda patlak verdi. Türkiye, taraflara itidal çağrısında bulunarak şiddetin sona ermesi için diplomatik çabalarını arttırdı. Ancak savaşın Türkiye ile İsrail ilişkilerindeki normalleşme sürecini nasıl etkileyeceği merak konusu.
Türkiye’nin Filistin ve Kudüs konusundaki tutumu, tarihsel süreç içerisinde de Türkiye-İsrail ilişkilerini belirleyen en önemli unsur oldu. İsrail devletini 1949’da tanıyan ilk Müslüman ülke olan Türkiye’nin, İsrail yönetiminin Filistin topraklarını işgal ederek kontrol ettiği alanları genişletmesine gösterdiği tepki ilişkilerin seyrine de yön verdi.
VOA Türkçe AK Parti’nin iktidara gelmesinden sonraki dönemde iki ülke ilişkilerindeki önemli kilometre taşlarını derledi.
2 Mayıs 2005: “Sorumluluğumuzun farkındayız” diyen Erdoğan’dan İsrail’e ilk arabuluculuk ziyareti
AK Parti’nin 2002 seçimlerinde tek başına iktidar olmasından üç yıl sonra, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, İsrail ve Filistinliler arasında arabulucu olmak için ilk kez İsrail’i ziyaret etti. 2 Mayıs 2005’te Erdoğan, dönemin İsrail Başbakanı Ariel Şaron'la Kudüs'te biraraya geldi. Erdoğan ve Sharon, ikili ilişkileri güçlendirmeyi ve aralarında doğrudan bir kırmızı telefon hattı kurmayı kararlaştırdı. Başbakan Sharon, İsrail’e büyük bir işadamı heyetiyle giden Erdoğan’a, Gazze’den çekilme planı kapsamında Türkiye’nin enerji tesisi ile konut inşa çalışmalarına yardım etmesini de önerdi.
Erdoğan’ın ziyareti, 2000’lere kadar inişli-çıkışlı geçen ve özellikle İsrail'in 2004’te Hamas lideri Şeyh Yasin'e suikast düzenlemesiyle gerginleşen ilişkilerin normalleşmesi adına İsrail tarafında da memnuniyetle karşılandı.
2006: Türkiye İsrail’in Filistin, Suriye ve Lübnan ile ilişkilerinde arabulucu rolünde
12 Temmuz 2006’da Hizbullah’ın iki İsrail askerini kaçırması ve İsrail’e Katyuşa füzeleri fırlatması üzerine İsrail ve Lübnan arasında savaş başladı. Dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün İsrail ziyaretinin ardından Türkiye’nin iki devlet arasında arabulucu olma talebi İsrail ve Lübnan tarafından olumlu karşılandı. Türkiye, ilerleyen zamanda İsrail’in Filistin ve Suriye ile yaşadığı gerilimde de arabuluculuk rolü üstlendi.
2006’da Filistin'de İslami Direniş Hareketi Hamas’ın iktidara gelmesinin ardından Hamas liderlerinden Halid Meşal’in Ankara’ya sürpriz ziyaretiyse, Tel Aviv tarafından hoş karşılanmadı. Hamas heyeti Dışişleri Bakanlığı yetkilileriyle görüşürken, resmi olmayan bir ziyaret olması nedeniyle Başbakan Erdoğan tarafından kabul edilmeyeceklerinin açıklanmasıyla İsrail’le gerilim de engellendi.
13 Kasım 2007’de dönemin İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres ile Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Türkiye’yi ziyaret ederek Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde konuşma yaptı. Peres, konuşmasında Türkiye’nin taraflar arasındaki uzlaşmayı sağlamadaki kilit rolüne dikkat çekerek gerek Avrupa’nın gerekse Ortadoğu’nun Türkiye’ye ihtiyaç duyduğunu vurguladı. Filistinli lider Abbas ise Türkiye’yi siyasi bir köprü olarak nitelendirdi. 2008’de İsrail Başbakanı Ehud Olmert’in Türkiye’ye İsrail-Suriye barış sürecini görüşmek için gerçekleştirdiği ziyaretse, uzun süre iki devlet arasında gerçekleşecek son resmi ziyaret oldu.
29 Ocak 2008: “One minute” krizi
İsrail’in karadan, havadan ve denizden abluka altında bulundurduğu Gazze’ye yönelik “Dökme Kurşun” adını verdiği operasyonu başlattığı 27 Aralık 2008, Türkiye-İsrail ilişkilerinin de yeniden gerilime döndüğü ve iki ülke arasındaki güvenin yıkıldığı tarih oldu. Türkiye, arabulucu rolü üstlendiği barış görüşmeleri sürerken İsrail’in gerçekleştirdiği operasyona sert tepki gösterdi. Başbakan Erdoğan, İsrail’i “devlet terörü yapmakla” suçladı.
Böyle bir ortamda iki ülkenin liderleri İsviçre'deki Davos zirvesinde karşı karşıya geldi. İsrail lideri Peres'in konuşmasının ardından oturumu kapatmak üzere olan moderatöre "One minute” (Bir dakika) diyerek karşı çıkan ve söz almak isteyen Erdoğan sert açıklamalarda bulundu. İsrail'in Filistin'e karşı zulümde bulunduğunu savunan Erdoğan, Davos’u terk etti.
12 Ocak 2010: “Alçak koltuk” krizi
Türkiye’de yayımlanan Kurtlar Vadisi adlı televizyon dizisinde İsrail istihbarat teşkilatı MOSSAD ajanlarının çocuk kaçakçısı olarak gösterilmesi ve Erdoğan’ın İsrail’e yönelik süren açıklamaları üzerine 12 Ocak 2010’da İsrail Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Danny Ayalon’un, Türkiye’nin Tel Aviv Büyükelçisi Oğuz Çelikkol’u makamına davet etmesi yeni bir gerilimi tırmandırdı.
Görüşme sırasında Ayalon, Büyükelçi Çelikkol'u alçak bir kanepede ağırlayıp kendisi de yüksek bir koltukta oturdu. Görüşmeyi izleyen basın mensuplarınaysa İbranice olarak bunun kasten yapılan bir uygulama olduğunu aktardı. Ayalon’un Çelikkol'la tokalaşmayı reddettiği görüşmede yalnızca İsrail bayrağı bulunması da dikkat çekti.
Bu olayın ardından Türkiye’nin özür dilenmediği takdirde büyükelçinin geri çekileceğini bildirmesi üzerine İsrail Ankara’dan yazılı olarak özür diledi.
31 Mayıs 2010: Mavi Marmara Olayı
Hızla gerileyen ikili ilişkiler, 31 Mayıs 2010 sabahı gelen bir haberle tamamen koptu. İsrail güçleri, Gazze'ye insani yardım götürmek için Antalya limanından yola çıkan Mavi Marmara gemisine uluslararası sularda baskın yaptı. 37 farklı ülkeden 750 aktivisti taşıyan gemiye yapılan baskında 9 Türk vatandaşı hayatını kaybetti, yaralanan bir Türk vatandaşının daha hastanede hayatını kaybetmesiyle ölenlerin sayısı 10'a çıktı.
Olayın ardından uluslararası kamuoyunun desteğini yanına alan Türkiye, Tel Aviv Büyükelçisi Çelikkol’u derhal geri çağırarak İsrail ile diplomatik ilişkileri maslahatgüzar seviyesine indirdi. Türkiye, ilişkilerin normale dönmesi için İsrail’den şu beş talepte bulundu: Türkiye’den özür dilenmesi, tazminat ödenmesi, Gazze üzerindeki ablukanın kaldırılması, olayla ilgili uluslararası bir soruşturma komisyonu kurulması ve el konulan gemilerin iade edilmesi.
28 Haziran 2016: Yeniden normalleşme rüzgarları
Türkiye’nin beklediği özür 2013 yılında gelse de normalleşme rüzgarları Mavi Marmara olayından altı yıl sonra esmeye başladı. Türkiye ve İsrail, 28 Haziran 2016'da 6 maddelik tazminat anlaşması imzaladı. Ancak Mavi Marmara’da yaşamını yitirenlerin yakınları, Türkiye’nin talebi olan Gazze’deki ablukanın tamamen kaldırılmamasına rağmen İsrail’le normalleşme süreci başlamasını eleştirerek tepki gösterdi. Erdoğan’ın 29 Haziran 2016'da yaptığı bir açıklamada "Siz böyle bir insani yardımı götürmek için günün Başbakanına mı sordunuz" demesi de tepkileri arttırdı.
Bu olayın ardından Türkiye ve İsrail'in karşılıklı büyükelçi atamasıyla, altı yıl süren diplomatik kriz de resmen sona erdi.
6 Aralık 2017: ABD Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıdı
ABD Başkanı Donald Trump'ın 6 Aralık 2017’de Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıdığını ilan etmesi ve ABD Büyükelçiliği'nin Tel Aviv'den Kudüs'e taşınmasıyla Türkiye-İsrail arasında başlayan normalleşme süreci sekteye uğradı. Filistinliler'in düzenlediği protestolarda sivillere yönelik saldırılar sonucunda çok sayıda insanın ölmesinin ardından Türkiye, 15 Mayıs 2018'de Tel Aviv Büyükelçisi'ni merkeze çağırdı.
9-10 Mart 2022: İsrail’den 15 yıl sonra Türkiye’ye ilk resmi ziyaret
İsrail’de Isaac Herzog'un cumhurbaşkanı seçilmesi, iki ülke arasındaki gerilim hattında yeni bir dönemin başlangıcı oldu. Herzog, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın davetiyle 9-10 Mart 2022’de Türkiye’ye resmi bir ziyaret yaptı. Herzog’un ziyareti, 2007 yılından bu yana İsrail’den Türkiye’ye devlet başkanı düzeyinde yapılan ilk ziyaret oldu. Dönemin Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da Herzog’un ziyaretine karşılık 15 yılın ardından İsrail’i ziyaret etti.
Türkiye ve İsrail, dört yıl önce geri çektikleri büyükelçilerini de karşılıklı olarak tekrar atayacaklarını bildirdi.
İsrail’le normalleşme hamleleri, dış politikada giderek yalnızlaştığı eleştirisi yapılan Türkiye’nin Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan gibi diğer Ortadoğu ülkeleriyle de yeni bir sayfa açtığı dönemde geldi. 2008'den itibaren büyük darbeler alan İsrail-Türkiye ilişkilerinde yeniden yakınlaşmasının başlamasında, özellikle Doğu Akdeniz’de enerji kaynakları arayışında Türkiye’nin İsrail’le işbirliği yapmak istemesinin etkili olduğu yorumları yapıldı.
Forum