Erişilebilirlik

Akademinin ‘Füsun Hocası’ Attığı İmzadan Cezaevine Giriyor


Akademinin ‘Füsun Hocası’ Attığı İmzadan Cezaevine Giriyor
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:05:33 0:00

“Türk Ocakları” ve “Makbul Vatandaşın Peşinde” kitaplarıyla Galatasaray Üniversitesi’den emekli profesör Füsun Üstel, “Bu Suça Ortak Olmayacağız” metnini imzalayan 2212 akademisyen arasında yer alıyor.

Kamuoyunda “Barış Akademisyenleri”nden bu öğretim elemanlarından 691’i hakkında dava açıldı. Bu akademisyenler arasında istinaf mahkemesi tarafından cezası onanan ilk isim olan Prof. Dr. Üstel, önümüzdeki hafta içinde cezaevine teslim olacak.

15 ay hapis mahkum edilen Galatasaray Üniversitesi emekli öğretim üyesi, cezanın infazı öncesinde son kez arkadaşlarına, öğrencilerine ve meslektaşlarına bir ders verdi.

“Mahkum vatandaş” “makbul vatandaş”ı anlattı

“Barış hapsedilemez” pankartının asılı olduğu İstanbul Tabip Odası konferans salonundaki dersin adı, “Mahkum Vatandaşın Peşinde” idi.

Aralarında milletvekilleri İbrahim Kaboğlu, Sezgin Tanrıkulu, Garo Paylan ve Saruhan Oluç’un da bulunduğu yaklaşık 200 kişiye Türkiye’de yurttaş kimliğinin inşa aşamalarında geçirdiği evreleri anlatan Prof. Üstel, Türkiye’nin eğitim müfredatında 110 yıldır farklı isimlerle yurttaşlık dersi verildiğini söyledi.

Üstel, “Ben çalışmalarımda en çok tebadan yurttaşa geçiş dönemi olan 2. Meşrutiyet döneminden haz aldım. Ders kitapları o dönemin ruhunu yansıtıyor. Adalet uhuvvet gibi ilkelerin içselleştiriliyor. Tarık Zafer (Tunaya) hoca dediği gibi kamusal alana iştirak de ilk bu dönem ortaya çıkıyor. 1908-1912 arasında Osmanlıcı ideoloji çerçevesinde bireylerin etnik ve dinsel kökenlerinden bağımsız siyasi özne yaratılmaya çalışıyor. Osmanlı vatandaşı, akılla aydınlanmış bir birey olarak tarif ediliyor. Anayasal romantizm benimseniyor. Cumhuriyet ile birlikte makbul vatandaş olan Türkler oluyor” dedi.

“12 Eylül sonrası Türk ve Müslüman kimliği makbul kimlik oldu, tehdit ve tehlikeler müfredata girdi”

Kimlik inşasında Cumhuriyet’in ilk 60 yılında fazla bir değişim olmadığını vurgulayan Üstel’e göre, 12 Eylül sonrası Türk-İslam kimliği öne çıkıyor.

“1985 sonrası çok önemli. Kitaplar yazılıyor çeşitli komisyonlardan geçiyor 80 (darbesi) ruhunun yansımasını 1985 ve sonrasındaki kitaplarda görüyoruz. Makbul olan Türk ve Müslüman. Türk ve Müslüman kimlik tanımlanıyor. Aynı din ve toplumdan olmak bir toplumu sağlıklı kılar” diyen bir ulus anlayışı var. “Her millet kendi ırkının üstünlüğüne inanır ve savunur” deniyor. Bu dönemde sivil vatandaşlıktan bahsetmek mümkün değil, militan bir yurttaşlık bu. Militan yurttaşlık ise devletle kendisi arasında mesafe koymayan devletin bekası bütünlüğü için kendisini devlet gibi gören bir militan vatandaşlık anlayışıdır. 80 sonrası müfredattaki birçok dersin tehdit ve tehlikeyi işliyor. Vatandaşlar sürekli teyakkuz içinde olmalı. Böyle bir evren anlatılıyor. Bireylerin ve kurumların aldanabilir olduğu; basın, sivil toplum, üniversitelerin bilerek ya da bilmeyerek teröre alet olabildiği belirtiliyor.”

“Mahkum vatandaşın peşinde” ismini verdiği dersi bitirirken dayanışma mesajı veren Prof. Üstel, İstanbul Tabip Odası’nın konferans salonu dolduranlar tarafından dakikalarca ayakta alkışlandı.

Kaboğlu: “Biz suç işlemedik, Anayasa Mahkemesi sessiz kalmayacaktır”

Üstel’in davetiyle kürsüye gelen CHP İstanbul Milletvekili İbrahim Kaboğlu da aynı bildiriye imza atan akademisyenlerden.

Kendisi de İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 7 yıl 6 ay hapis cezasıyla yargılanan anayasa hukuku profesörü Kaboğlu, Anayasa Mahkemesi'nin bir an evvel devreye girmesi gerektiği görüşünde.

Profesör Kaboğlu, “Özgürlükten alıkonulmayı, hapse konulmayı ağzımıza almamalıyız. Çünkü biz suç işlemedik ama yargılandık, yargılanıyoruz. Bu bir kurgudur. Bu anayasamızda yeri olmayan bir durum. Toplumun yüz karasıdır. Ağır ceza mahkemeleri ve istinaf kararlarını kesinleştirmiş olsa da Anayasa Mahkemesi yolu var. Burada işlev görebilir. Bu süreç çok önemli bir süreç. Ayrıca AİHM süreci var. Böyle bir infaza gidilmemesi gerekiyor. Özgürlüklerden alıkonulmak. Saatleri bile dikkate aldığımızda giderilmesi mümkün olmayan ağır sonuçlara neden olmaktır. Anayasa Mahkemesi sessiz kalmayacaktır. Tedbir kararı alması beklenir” dedi.

Bu sırada kendisi de geçtiğimiz Aralık ayında ertelemesiz 2 yıl 3 ay hapis cezası alan İstanbul Tabip Odası Eski Başkanı Profesör Gençay Gürsoy’un “Anayasa Mahkemesi kaç sene sonra karar verecek” dediği duyuldu.

“Dosyalar bomboş, propaganda suçuna dair delil yok”

Toplantıda bir sunum yapan Barış Akademisyenleri’nden Aslı Takanay, bomboş suçlamalarla akademisyenler yargılandığını ve mahkum edildiğini söyledi.

VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Takanay, “Barış Akademisyenleri duruşmaları 5 Aralık 2017’de başladı. Bu süre zarfında tam 194 gün Çağlayan’daki Adliye’de mesai yapıldı. 1646 duruşma izlendi. Tek bir iddianame var ama hepimiz ayrı ayrı ayrı yargılanıyoruz. Farklı mahkemelere dağıtılmanın farklı uygulamalarla sonuçlandığını görmüş olduk. Dosyalar bomboş, terör örgütü propagandası suçunu düzenleyen Türk Ceza Kanunu’nun 7. Maddesinin 2. Fıkrasını ihlal eden somut bir kanıt yok. Barış talep etmek suç değil” dedi.

“32 akademisyen de hapis tehlikesi altında”

Bir başka Barış Akademisyeni Elif Ege ise Profesör Üstel’in ardından 32 akademisyenin daha cezaevine girme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu dile getirdi.

VOA Türkçe’ye konuşan Ege, “Bu anormalliklere kendi gözleriyle tanıklık etmeleri için öncelikle insanları adliyelere çağırıyoruz. Çok değişik farklı uygulamalarla karşılaşıyoruz. İddianame aynı olmasına ve kesinlikle delil toplanmamasına rağmen 36 ay hapis cezası alan da var 15 ay ceza alıp hükmün açıklanmasının geri bırakıldığından cezaevine hiç girmeyecekler de var. Bunun adı keyfi hukuksuzluk. 32 arkadaşımız Füsun Hocamızla aynı durumda. Füsun Hoca’nın cezasının istinaf tarafından onaylanması diğerlerini de onaylanacağı anlamına geliyor olabilir” dedi.

Barış Akademisyenleri davalarında 184 akademisyenin birinci derecedeki mahkemelerde yargılamaları bitti. Bu kişilerden 148’i 15 ay ceza aldı ve mahkeme bu kişilerin hükmünün açıklanması geri bıraktığı (HAGB) için cezaevine girme riskleri bulunmuyor.

HAGB talep etmeyen 32 akademisyen ise 15 ila 36 ay cezaya çarptırıldı. İstinaf mahkemeleri de Anayasa Mahkemesi başka türlü bir karar vermeden istinaf mahkemeleri bu kişiler hakkındaki kararları onarsa onlar da cezaevine girecek.

XS
SM
MD
LG