Türkiye’de 7 Haziran’da yapılan seçimleri izleyen Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi heyetinin raporunda seçim kampanyası eleştirilirken seçim övülüyor. Kampanya bağlamında eleştirilen en önemli unsurlardan birini ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kampanya sürecinde oynadığı rol oluşturuyor. Medya özgürlüğü alanında yaşanan olumsuzluklar da raporda önemli yer tutuyor.
Sekreterya görevlileriyle birlikte toplam 36 kişinin görev aldığı gözlem heyetinin bulgularından oluşan ve heyet başkanı Hollandalı parlamenter Tiny Kox imzasını taşıyan raporda öne çıkan vurgular şunlar:
- Anayasaya göre parti tutmaması ve görevlerini taraf olmadan yürütmesi gereken Cumhurbaşkanı, seçim kampanyasında aktif rol oynadı. Cumhurbaşkanı devletin başı olarak yerel yetkililerle birlikte olağanüstü sayıda halka açık toplantıya katıldı. Bununla birlikte bu toplantılar iktidar partisi lehine kampanya yapma ve muhalefet isimlerini eleştirme fırsatı olarak kullanıldı.
-Cumhurbaşkanı iktidar partisine yarar sağlar şekilde kapsamlı televizyon yayınlarından yararlandı.
-Cumhurbaşkanı’na hakaretin cezai suç olması konuşma ve kampanya özgürlüğünü sınırlıyor.
- İktidar partisini eleştiren medya organları ve gazetecilerin kampanya sırasında karşı karşıya kaldığı baskı ve gözdağıyla medya özgürlüğü ciddi endişe alanı. İşleyişi taraflı görünen Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) gelecek seçimlerde tarafsız işleyişini sağlamak için değerlendirmeye tabi tutulmalı.
- Medya ortamı canlı ancak gereksiz kısıtlamalar sürüyor ve seçim döneminde iktidar partisini eleştiren medya siyasi kişiliklerin ve politik aktörlerin artan baskısı ve gözdağıyla karşı karşıya kaldı. Medya yayınlarında partizan çizgilerle kutuplaşma söz konusuydu. Özellikle kamu televizyonu belirgin şekilde iktidar partisi lehinde yayın yaptı.
- İktidar partisiyle diğer adaylar arasındaki kutuplaşma dikkate değerdi ve sıklıkla çatışmacı kampanya retoriği kullanıldı.
- Yüzde 10’luk baraj siyasi çoğulculuğu sınırlıyor. Gelecekteki seçimlerde baraj büyük ölçüde düşürülmeli.
- Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) aldığı çok sayıdaki karar mevzuata aykırıydı.
- Seçim sürecine güveni iyileştirebilecek olan gözlemci vatandaşlara gelecekte resmi statü verilmeli.
- Seçimler genelde profesyonel biçimde yönetildi ancak daha fazla şeffaflık seçim sürecine güveni artıracaktır.
- Temel özgürlüklere genelde saygı gösterildi.
Rapor Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi'ndedüzenlenen bir oturumda ele alındı. Fransız parlamenter Josette Durrieu, seçim sonuçlarının Erdoğan açısından başarısızlık olduğunu belirterek, “Seçimler iyi geçti ama kampanya için aynı şeyi söylemek mümkün değil” dedi. Durrieu, son dönemdekinden farklı bir Türkiye’ye ihtiyaç olduğunun altını çizdi. Bir başka Fransız parlamenter Nicole Duranton da seçim sonuçlarını “Yeni Türkiye Projesi” ve otoriter eğilimlere karşı “demokrasi gösterisi” olduğunu kaydederek, “Hem Türkiye hem Avrupa için özgür ve umut verici bir gelecek söz konusu” ifadelerini kullandı.
İsviçreli parlamenter Alfred Heer de Türkiye’nin Ortadoğu ve Avrupa arasındaki köprü rolünün altını çizip “Türkiye’de demokrasinin çok önemli olduğunu kavrayan bir toplum söz konusu” diye konuştu.
CHP milletvekili Gülsün Bilgehan seçmenin demokratik olgunluğu ve katılım oranından gurur duyduğunu belirterek Cumhurbaşkanı’nın gücünü istismar ettiğini, medyanın kontrol altında olduğunu buna rağmen seçimlerin otoriter eğilime yönelişin reddiyle sonuçlandığını vurguladı. AKP milletvekili Reha Denemeç ise Erdoğan’ın halkla buluşmasının olağan, Yüksek Seçim Kurulu'nun ve Radyo Televizyon Üst Kurulu’nun tarafsız olduğunu, yüzde 10 barajını düşürmeye yönelik önerilerin de diğer partilerce kabul edilmediği tezlerini işledi.