Almanya’da ana muhalefetin büyük kanadı Hıristiyan Demokrat Birlik Parti CDU’nun başkent Berlin’de düzenlenen 36. kongresinde partinin genel başkanı Friedrich Merz, tek aday olarak delegelerin yüzde 89,8’inin oyunu alarak koltuğunu korudu.
Merz 972 geçerli oydan 873’ünü, Linnemann da 889’unu aldı. Friedrich Merz‘in, 2025 yılında yapılacak genel seçimlere muhafazakâr kanadın başbakan adayı olarak katılması bekleniyor. Merz, seçilmesinden sonra yaptığı açıklamada, Olaf Scholz yönetimindeki koalisyon hükümetini ülkenin geleceğini ve özgürlüğü tehlikeye atmakla suçladı.
Almanya’nın eski başbakanı CDU’lu Angela Merkel‘in davetli olduğu halde katılmadığı kurultaya göçmenler, sığınmacı politikaları ve İslam konularının damga vurması dikkat çekti.
"Özgürlükte yaşam - Almanya’yı güvenli bir biçimde geleceğe taşımak" başlıklı "Temel İlkeler Programı" adlı siyasi programını yeniden belirleyen CDU’nun sözkonusu konularda bundan sonra çok daha sert bir çizgi izlemeyi planladığı anlaşıldı.
Bu kapsamda, Frierich Merz’in 2000’li yılların başında gündeme getirdiği ve o dönemde sert tartışmalara yol açan "Öncü Kültür" önerisi yıllar sonra yeniden parti programına girdi. Programın "Almanya’nın öncü kültür cesaretine ihtiyacı var" bölümünde, ülkede yaşayan göçmenlerin uyması gereken öncü kültür, "Her bireyin onuruna saygı göstermek, özgürlükçü demokratik hukuk devletini kabullenmek, devlet ve kilisenin ayrılığı, kadın ve erkek eşitliği, saygı ve hoşgörü, azınlıkların korunması" olarak tanımlandı. "İsrail’in var oluş hakkını kabullenmek" de öncü kültür ve Alman vatanadaşı olmak için koşul olarak tanımlandı.
VOA Türkçe’ye konuşan CDU’lu milletvekili Serap Güler, "Öncü Kültür" önerisinin "Almanya’da birarada yaşamayı düzenlemeyi hedeflediğini" söyledi ve "Esasında gerçekten harika bir anayasamız var. Ancak tüm sorunlara cevap vermeye, bir göç toplumunda vatandaşların birarada yaşamasını düzenleyen yeni yaklaşımlara ihtiyaç var. Buna İsrail'in, Almanya’nın devlet politikası prensibi olarak var olma hakkının tanınması da var. Burada yaşamak isteyen, buraya gelmiş olan herkes bu varlık prensibine saygı duymalı ve kabul etmeli" dedi.
CDU, İngiliz hükümetinin Ruanda planını uygulamayı hedefliyor
CDU’nun programında, ülkenin kabul edeceği sığınmacı sayısının yılda 200 binle sınırlandırılması talep edildi ve düzensiz göçün engellenmesi için Avrupa’nın sınırlarının daha sıkı kontrol edilmesi istendi.
Avrupa Birliği (AB) ülkelerine sığınmak isteyenlerin işlemlerinin “güvenli üçüncü ülkelerde” yapılmasına imkân kılınması ve başvuruları kabul edilenlerin üye ülkelere adil bir biçimde dağıtılması da programa girdi. Buna göre, Avrupa'ya sığınma başvurusunda bulunan herkes sığınma prosedürüne tabi tutulmak üzere önce güvenli üçüncü ülkelere gönderilecek. İltica prosedüründen olumlu bir sonuç alınması halinde, başvuru sahibi bulunduğu ülkede kalacak.
Sözkonusu yöntem, İngiltere‘nin denemekte olduğu Ruanda modeline benziyor. İngiltere hükümetinin Birleşmiş Milletler'in yanısıra insan hakları örgütlerinin sert tepkisine neden olan tartışmalı yasasına göre, belgesiz göçmenlerin Ruanda'ya sınırdışı edilmesi ve sığınma başvurularının kabul edilmesi halinde dahi Ruanda'da kalmaları hedefleniyor.
"İslamcılık Almanya’ya ait değil"
71 sayfalık programda yer alan Müslümanlar ve İslam’la ilgili ifadeler ise tepki çekmeye devam ediyor. CDU, "Müslümanlar Almanya’nın ve toplumumuzun dini çeşitliliğinin bir parçasıdır. Değerlerimizi paylaşmayan ve liberal toplumumuzu reddeden İslamcılık Almanya’ya ait değildir" ifadelerini kullanırken, Almanya İslam Konseyi Başkanı Burhan Kesici, “Bu ifade çok sorunlu. Müslümanlar’ın damgalanmasına ve onlara yönelik düşmanlığın artmasına yol açacak. CDU toplumu bölüyor ve Müslümanlar’ı ötekileştiriyor" değerlendirmesine bulundu.
Anketlere göre CDU seçimleri kazanabilir
Almanya’da yapılan son kamuoyu yoklamalarına göre, şu anki SPD, Yeşiller ve FDP koalisyonu çoğunluğu kaybetmiş görünüyor. Yapılacak bir seçimde, CDU ve kardeş partisi Hristiyan Sosyal Birlik CSU’nun oy oranının yüzde 30 olacağı ve Hıristiyan Birlik Partileri olmadan hükümet kurma imkanı bulunmadığı ortaya çıkıyor.
Son haftalarda yapılan analizlerde, Olaf Scholz hükümetinin bir dizi konuda yaşanan sorun nedeniyle büyük bir kriz içinde bulunduğu ve en geç 9 Haziran’daki Avrupa Parlamentosu seçimlerinden sonra dağılabileceği iddiaları gündeme geldi. Bu durumda, Birlik Partileri’nin başbakan adaylığına Friedrich Merz’i göstereceği tahmin ediliyor.
Forum