Kuzey Amerika'ya özgü kel kartal, boz ayı ve gri kurt gibi hayvan türlerinin neslinin tükenmesini engellemek amacıyla 1973 yılında yürürlüğe giren Nesli Tükenmekte Olan Türleri Koruma Yasası, Amerika'da 1683'ten fazla hayvan türünü yasal koruma altına almıştı.
Nesli tükenme tehlikesi altında olan türlerin yüzde 99'undan fazlası 50 yıl önce kabul edilen yasa sayesinden nesillerini sürdürmeyi başardı.
İçişleri Bakanı Deb Haaland, Associated Press haberi ajansına verdiği bir söyleşide, “Nesli Tükenmekte Olan Türleri Koruma Yasası çok başarılı oldu, yasa sayesinde bugün çok daha iyi bir durumdayız” demişti.
Çevreciler ve bilimadamlarına göre 50 yıl önce yürürlüğe giren yasa, günümüzde hiç olmadığı kadar önemli.
Hayvan türlerinin doğal yaşam alanlarının kaybolması, çevre kirliliği, iklim değişikliği ve hastalıklar, dünya genelinde 1 milyondan fazla türü tehlike altına sokuyor.
Ancak yasa o kadar tartışmalı hale geldi ki ABD Kongresi, yasayı 1992 yılından beri güncellemedi. Kimileri, yasanın bir 50 yıl daha dayanamayacağı görüşünde.
Muhafazakar yöneticiler ve Kongre üyeleri, yasayı zayıflatma çabalarını hızlandırdı. Yasanın mülkiyet haklarını ve ekonomik büyümeyi kısıtladığını savunan toprak sahipleri ve sanayi grupları, bu yöneticilere destek veriyor.
Çevreciler, yöneticileri tehlike altındaki canlı türleri listesine yenilerinin eklenmesi sürecini yavaşlatmakla ve Kongre'yi yasanın misyonunu yerine getirmesi için gereken fonları sağlamamakla suçluyor.
Bazı uzmanlara göre yasayı yürürlükte tutmak için partilerüstü destek gerekiyor. Ancak Amerikan siyasetinin kutuplaştığı bu ortamda bunu başarmak zor.
Demokrat Partili Delaware Senatörü Tom Carper'ın koruma altındaki uzun kulaklı kuzey yarasasının statüsünün devamı için geçen yıl gösterdiği çabalar sonuç vermedi ve ABD Senatosu, bu yarasa türünün tehlike altındaki canlı statüsünü iptal etti. Senato bu iptale gerekçe olarak uzun kulaklı kuzey yarasasının sayısının azalmasından ekonomik gelişmenin değil, hastalığın sorumlu olduğunu gösterdi.
Yasanın çalkantılı tarihçesi
Tehlike altındaki türleri korumak için 50 yıl önce geçirilen yasa o dönemde Amerikan timsahı, Florida panteri ve California kondoru gibi Kuzey Amerika'ya özgü hayvanlara odaklanmıştı. Bu canlıların bazıları, doğal yaşam alanları zarar gördüğü ya da haşere ilacı DDT gibi çevre kirletici unsurlara maruz kaldıkları için yok olma tehlikesi altındaydı. Bazı hayvan türlerinin nesli ise aşırı avlanma ya da “baş belası” olarak hedef gösterilmeleri nedeniyle tehlikeye girmişti.
1973 tarihli yasa, tehlike altındaki canlıları “taciz etme, takip etme, avlama, silahla vurma, yaralama, yakalama ya da toplamayı” ve bu canlılara “tuzak kurma ve zarar vermeyi” yasadışı olarak tanımlamıştı.
Yasa Senato'dan oybirliği, Temsilciler Meclisi'ndense 12'ye karşı 390 oyla geçmiş ve dönemin Cumhuriyetçi Partili Başkanı Richard Nixon, yasayı imzalayarak yürürlüğe sokmuştu.
Michigan Üniversitesi'nden çevre antropolojisi uzmanı Rebecca Hardin, yasa için, “Bir grup hipinin işi değildi, ülke olarak canlılara zarar verdiğimizin ve iyileşmemiz gerektiğinin farkındaydık” diyor.
Ancak yasanın petrol ve doğalgaz çıkarma amaçlı sondaj faaliyetlerini, kerestecilik sektörünü ve sığır üretimini denetim altına almasıyla tepkiler yükselmeye başladı. Tehlikede olan canlılar listesine az bilinen semender ve örümcek türleriyle yaklaşık 1000 bitki eklendi.
California Üniversitesi Berkeley Kampüsü'nden hukuk profesörü Holly Doremus, “Balinaları ve boz ayıları korumak için herkesin desteğini almak kolay. Ancak insanlar varlıklarının farkına varmadıkları ya da güzel olduklarını düşünmedikleri canlıların ekonomik faaliyetleri kısıtlayacak şekilde korumaya ihtiyaçları olduğunu beklemiyordu” dedi.
Çevreci örgüt Defenders of Wildlife'ın başkanı olan ve eski Başkan Bill Clinton döneminde ABD Balık ve Yaban Hayatı Dairesi'nin başkanlığını yürüten Jamie Rappaport Clark, günümüzde yasaya verilen desteğin büyük oranda eridiğini söylüyor ve “Son derece partizan bir ortam var. Senato'daki kıl payı Demokrat Parti çoğunluğu yasayı canlı tutmak ya da öldürmek arasındaki farkı oluşturuyor” dedi.
Eski Başkan Donald Trump dönemindeyse listeye yeni eklenen hayvan türlerine ilişkin koruma kaldırıldı ve canlı türlerinin korunmasının ekonomik maliyetinin hesaplanması, federal yetkililere devredildi. İklim değişikliğinin canlıların doğal yaşam alanlarına yönelik etkileri de göz önüne alınmamaya başlandı.
Federal yargı, Trump'ın bazı hamlelerine engel getirirken Biden yönetimi, bazı uygulamaları geri çevirdi, diğerlerini yeniden kaleme alma planlarını açıkladı.
Senato, geçtiğimiz ilkbaharda bazı Demokrat Partililer'in Cumhuriyetçi Parti saflarına geçmesiyle nadir rastlanan bir orman tavuğu türüyle uzun kulaklı kuzey yarasasının koruma altındaki statüsünü kaldırdı. Temsilciler Meclisi de Temmuz'da aynı kararı aldı.
Başkan Biden ise veto tehdidinde bulundu. Ancak yaban hayatı koruma savunucuları için bu oylamalar, 1973 tarihli yasanın ne kadar savunmasız olduğunu gözler önüne seriyor. Yasa yürürlükten kaldırılmasa da yasal düzenlemeler ya da mahkeme kararlarıyla gücü tüketilebiliyor.
Ulusal Yaban Hayatı Federasyonu Direktörü Mike Leahy, “Nesli tükenme tehlikesi altındaki canlıların korunmasında temel ilkelerin bilime dayanması gerekir. Ancak siyaset bilimi egemenliği altına alıyor. Bu, her yaban hayatı koruma savunucusunun en korkulu rüyasıdır” dedi.
Orta yolu bulmak zor
Federal yetkililer, yasanın kaç canlı türünü ne kadar süreliğine koruma altında tutması gerektiği konusundaki tartışmaların arasına sıkışmış durumda. Bu denkleme toprak sahipleri ve sanayicilerin çıkarlarının korunması da ekleniyor.
Çevre örgütü Biyolojik Çeşitlilik Merkezi'nden Noah Greenwald, tehlike altındaki canlı türlerinin çoğalması için en az yarım yüzyıl gerektiğini, çoğu canlının listede bu kadar süredir varolmadığını kaydediyor.
Greenwald, bazı türlerin 10 yıl ya da daha uzun süre listeye alınıp alınmama kararı beklediğini, bunun da tehlike altındaki türlerin nüfuslarını canlandırma çabalarına sekte vurduğunun altını çiziyor.
Ancak yürütülen çalışmaların karmaşık, bütçelerin de kısıtlı, açılan davaların sayısının çok olması, canlıları koruma çabalarını engelliyor. Kongre Pasifik somonu ve bir alabalık türü gibi popüler canlıları kurtarmak için her yıl milyonlarca dolar ödenek sağlarken birçok diğer canlının korunması için sadece birkaç bin dolar ayrılıyor.
Balık ve Yaban Hayatı Dairesi, Başkan Joe Biden'ın Enflasyonu Düşürme Yasası'nın fonlarını kullanarak canlı türlerini tehlike listesinden daha kısa zamanda çıkarmak için gereken stratejileri iyileştirmeye çalışıyor.
Daire ayrıca tehlike altındaki canlılara beslenme, barınma ve üreme için yeterli yaşam alanı sağlamanın yollarını da arıyor.
Yasa, hükümete, ekonomik faaliyetlerin kısıtlanabileceği kritik doğal yaşam alanlarının tespit edilmesi yetkisi veriyor. Profesör Holly Doremus, yasa çıktığında birçoklarının kamuya ait arazi ve sularda, milli park alanları ve eyalet koruma bölgelerinde canlılara yeterli doğal yaşam alanı açılabileceğini düşündüğünü söylüyor.
Ancak gümümüzde listede yer alan canlıların üçte ikisi, özel mülklerde yer işgal ediyor. Çoğu canlıysa sürekli bakıma ihtiyaç duyuyor.
Toprak sahiplerini temsil eden Mülk ve Çevre Araştırma Merkezi kuruluşunun başkan yardımcısı Jonathan Wood, yaşam alanı tayin ederken toprak sahipleriyle daha fazla anlaşma yapılması gerektiğini söylüyor. Hükümetin belirli bölgeleri koruma altına alması, mülk değerlerini düşürüyor. Mülk sahiplerine ödeme yapmak, kereste kullanımı için ağaç kesmenin önündeki engelleri gevşetmek gibi adımlar, teşvik edici olabilir.
Forum