Dünyada özgürlüklerin durumunu takip eden Özgürlük Evi (Freedom House) adlı kuruluştan Nate Schenkkan, Türkiye’de erken seçim kararını değerlendirirken, seçimlerin OHAL altında düzenlenecek olmasının endişe verici olduğunu söyledi.
Özgürlük Evi’nin Orta Avrupa ve Avrasya’yı mercek altına alan yıllık “Geçişteki Ülkeler” araştırmasının Proje Direktörü Schenkkan, Türkiye’de erken seçim kararı ve Türk-Amerikan ilişkileri hakkında Amerika’nın Sesi muhabirinin sorularını yanıtladı.
Seçimlerin erkene alınabileceğinin önceden beklendiğini ancak bu kadar erkene alınmasının sürpriz olduğunu ifade eden Schenkkan, “Daha haftabaşında bile insanlar yaz sonu ya da sonbahar başı olabilir diye konuşuyordu. Bu bile çok hızlı olurdu ama bugün (18 Nisan) açıklanan tarih aşırı derecede erken” dedi.
Schenkkan, bu durumu endişe verici olarak niteleyerek, bunun nedenini şöyle açıkladı: “OHAL, 18 Nisan günü yine uzatıldı. Bu da demek oluyor ki seçimler çok kısıtlayıcı bir OHAL yönetimi altında; toplanma, örgütlenme, ifade özgürlüklerinin sınırlandırıldığı bir ortamda yapılacak. Bunların (Bu özgürlüklerin) tümü, adil bir seçim için gerekli olan hususlar. Dolayısıyla OHAL’ın kaldırılmadığı, etkilerinin Türk toplumu genelinde hala görülmeye devam ettiği bir ortamda seçime gitmek açıkçası endişe verici.”
Türkiye’nin seçimlerle birlikte başkanlık sistemine geçecek olmasını da değerlendiren Schenkkan, “Başkanlık sistemi ve kontrol-denge mekanizmasıyla güçlerin ayrılığı ilkesinin erozyona uğraması hakkında örneğin Venedik Komisyonu’nun endişelerini ve eleştirilerini paylaşmıştık. Bu endişeler hala geçerliliğini koruyor, hatta referandumdan sonra daha da arttı. Türkiye’nin, Venedik Komisyonu’nun ve Avrupa Birliği katılım sürecinin tavsiyelerini ciddiye aldığı yönünde hiçbir işaret yok. Bu tavsiyeler, sistem üzerinde yapılacak her türlü reformun daha kapsayıcı olması ve siyasi süreç içerisindeki farklı seslerin de kabul edilmesini temin etmeyi öngörüyordu. Ama (Türkiye’deki) sistem giderek daha üniter bir sistem haline geliyor ve bu her zaman endişe verici” diye konuştu.
Schenkkan, Türkiye’de muhalefetin OHAL altında çok zorlu bir atmosferde faaliyet gösterdiğine işaret ederek, muhalefete yönelik kısıtlamalara HDP liderleri ve bir CHP milletvekilinin tutuklanmalarını örnek gösterdi. Amerikalı uzman, “Bunlar elbette, sınırların dışına çıktığı düşünülen kişilerin maruz kalabilecekleri cezalara örnek oluşturdu” ifadesini kullandı.
Türkiye’ye yönelik demokrasi ve insan hakları eleştirileri ve Rusya’yla yakınlaşmadan kaynaklanan endişeler karşısında Amerika’nın nasıl bir politika izlemesi gerektiğine ilişkin bir soruyu da yanıtlayan Schenkkan, “Amerika kesinlikle daha fazlasını yapmalı. Bu gidişatın Türkiye ve müttefiklik için ne anlama geldiğini net izah etmek için mümkün olduğu kadar üst düzeyde daha fazla temaslar kurulmalı” dedi.
Schenkkan, Türkiye’nin Rusya’dan S-400 alım planlarının Amerika için güvenlik açısından çok endişe verici olduğuna de değinerek, bunun Amerika’yla savunma ilişkileri konusunda ne anlama gelebileceği düşünüldüğünde Türkiye için de endişe oluşturması gerektiğini söyledi.
İnsan hakları ve hukukun üstünlüğü gibi konuların yanında bu konudaki eleştirilerin de yinelenmesi gerektiğini vurgulayan Schenkkan, dün mahkemesi görülen tutuklu Amerikalı rahip Andrew Brunson ve hapisteki Amerikan diplomatik misyon çalışanlarından duyulan kaygıları da hatırlattı.
Özgürlük Evi uzmanı Nate Schenkkan, Türkiye’de giderek artan Amerikan karşıtlığının ne yöne gideceğinin Türk hükümetine ve Türk liderlere bağlı olacağı görüşünü de dile getirirken, “Terörizm, darbe girişimi hakkındaki geçerli kaygılarını nasıl ifade edeceklerine, bunları tüm Amerikalıları lekeleyen bir şekilde demagojik yolla kullanıp-kullanmayacaklarına bağlı olacak. Bu durumu ne Amerika’da Türklere karşı, ne de Türkiye’de Amerikalılara karşı görmek isteriz” değerlendirmesinde bulundu.