2011 yılı küresel ekonomi açısından zorlu bir yıl oldu. Ekonomi gelişmiş ülkelerde yavaş seyrederken, gelişmekte olan ülkeler aşırı ısınma riskiyle karşı karşıya kaldı. Dengesiz büyüme ülkeler için geçerli olduğu kadar bireyler arasında da öne çıktı, zenginle yoksul arasındaki uçurum daha da açıldı. Avrupa’daki kriz ise tüm ülkeleri yakından ilgilendiren kritik bir gelişme oldu. 2011’e damgasını vuran Avrupa’daki sorunların 2012’de de devam etmesine kesin gözüyle bakılıyor, hatta bu sorunların daha da derinleşmesi sözkonusu. Natixis Associates Sabit Gelir Kredileri Grup Başkanı Abdullah Karataş da bu görüşü paylaşıyor: “2012’de sıkıntılar devam edecek hatta belki daha da derinleşecek. 2012’de küresel ekonominin önündeki en büyük tehlike yine Avrupa’daki kriz olacak, çünkü bugüne kadar alınan kararlar kısa vadeli olarak bankaların likidite sorunlarını çözmüş oldu, ama karlılık oranlarının düzeltilmesi gibi uzun vadeli çözümler getirilemedi.”
‘Avrupa krizi Türkiye’yi de etkiler’
Abdullah Karataş, Avrupa’daki krizin, mali bir kriz olmaktan çıkıp reel ekonomiye de yansımaya başlamasıyla son yıllarda yüksek performanslarıyla dikkat çeken gelişmekte olan ülkeleri de olumsuz etkileyebileceğini söylüyor.
“Rakamlara baktığımızda Almanya ve Fransa’da reel ekonomide yavaşlama görüyoruz, bu yavaşlama Avrupa’ya mal satan tüm ülkeleri olumsuz etkileyebilir.”
Abdullah Karataş, 2012’de Avrupa’da mali bütünleşmeye doğru daha ciddi adımlar atılmasını bekliyor. Bir diğer beklenti ise yine Avrupa krizinin domino etkisi. Karataş, “2011’de gelişen piyasalar Avrupa krizinden fazla etkilenmedi ancak bu eğilim 2012’de değişebilir. Bunun bir sonucu olarak da Hindistan, Çin, Brezilya gibi gelişmekte olan ülkelerden sermayenin dışa aktığına tanık olabiliriz,” diyor.
“Dolar yukarı, altın aşağı”
Peki sermaye akışı nereye yönlenecek?
Natixis Associates Sabit Gelir Kredileri Grup Başkanı Abdullah Karataş, 2012’de Amerikan ekonomisine daha çok sermayenin akacağı görüşünde: “Dolar piyasaların güvenilir liman olarak değerlendirdiği bir yatırım aracı. Standard and Poor’s derecelendirme kuruluşu Amerika’nın kredi notunu düşürdükten sonra Amerikan hazine bono ve tahvilleri için talebin arttığını gördük, çünkü kamu borcu ya da Kongre’deki anlaşmazlıklara rağmen Amerikan piyasası nispeten yine gözde bir piyasa. Amerikan hazine bono ve tahvillerine talep artacaktır, bu arttıkça Dolar’ın değerinin de artmasını bekleyebiliriz.”
Abdullah Karataş’ın 2012’ye ilişkin bir diğer öngörüsü de altının parlak günlerinin geride kalacağı yününde.
Karataş, “Birçok yatırımcı 2011’de altın piyasasına girdi, ama son birkaç ayda da gördüğümüz gibi altında sarsıntılar oldu, çünkü altın, mesela Dolar’a göre, göreceli olarak daha küçük bir piyasa, o yüzden ciddi bir-iki satış piyasayı hemen etkiliyor ve etkiledi de. 2012’de bunun devamın ı göreceğiz. Altın piyasasına giren birçok fonun yatırımlarını altın piyasasından çekeceğini göreceğiz,” diyor.
Karataş, altın, bakır ve diğer emtia borsalarındaki düşüşe rağmen petrol fiyatlarında ise düşüş beklemiyor.