Erişilebilirlik

“Atanamadığı İçin Çiçek Satan Sağlık Çalışanları Var”


“Atanamadığı İçin Çiçek Satan Sağlık Çalışanları Var”
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:06:39 0:00

Türkiye’de Corona salgınıyla geçen bir yılda sağlık sektörü çok yıprandı. Geçen haftadan bu yana çok yüksek riskli il kategorisinde yer alan Mersin’de de sağlık çalışanları yorgun.

Mersin Tabip Odası, uyarıları ve önerilerinin dikkate alınmamasından şikayetçi. Salgınla bir yıldır mücadele eden sağlık çalışanlarıysa sürecin her boyutuyla kendilerini çok yıprattığını düşünüyor.

Mersin Şehir Üniversitesi Covid Servisi’nde çalışan Hemşire Filiz Çelebi böyle düşünenlerden biri. Çelebi aynı zamanda Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) il yöneticisi. Bu yıl meslekte 30'uncu yılını dolduracak olan Çelebi, salgınla geçen bir yılda yaşadıklarını ve sağlık sistemiyle ilgili şikayetlerini Amerika'nın Sesi'ne anlattı.

“Tuvalete bile gidemedik”

Filiz Çelebi - Hemşire
Filiz Çelebi - Hemşire

Filiz Çelebi, yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Salgın ilk başladığı dönemde bizim radyasyon onkoloji servisimiz kapatıldığı için tek servise düşürüldü onkoloji servisi. O yüzden bizler Covid’de görevlendirdik. Bir belirsizlik içinde zaten başladık o görevlendirmelere de. Gerçekten çok stresli bir süreçti. Çünkü her gün ‘Bugün nerede çalışacağım?’ diye bilmeden, bir belirsizlik içerisinde gittik çalışmalara. En çok zorlayanlar belirsizlik, uzun çalışma saatleri, isteklerimizin yerine getirilmemesi, dinlenme alanlarının olmamasıydı. Kullandığımız ekipmanlar gerçekten uzun süreli çalışmaya uygun ekipmanlar değil. İstanbul'da çalışan bir arkadaşımız, o ikinci evre dediğimiz, şu Kasım-Aralık ayındaki yükseliş sürecinde şey diye anlatıyordu; ‘Tuvalete bile gidemedik.’ Ve uzun saatler idrarını tutmaktan kaynaklı tuvalete gittikleri zaman idrar renginin çok koyulaştığını, çay rengini aldığını anlatıyordu. Giymiş olduğunuz ekipmanları çıkarttığınız anda çöpe atmak zorundasınız. Çalışma saatleri çok uzun, 24 saatlik nöbetler. İnsanlar biraz da, hani uzun süre (tuvalete) gitmemek adına uzun süre virüse maruz kalmayı kabullenmek zorunda kaldı."

"Sağlık çalışanı sayısı eksik”

Filiz Çelebi pandemi sürecinde gördüğü duruma da açıklık getiriyor: "24 saat o hastanede kalmanız demek, ki Şehir Hastaneleri yapısal olarak da çok dile getirdiğimiz bir olumsuzluk içinde yapıldı. Açılmayan camlar, havalandırmaların düzenli çalışmaması… Şimdi bu Covid hastalığı ne? Solunum yoluyla bulaşan bir hastalık, bu şeylerin havada asılı kalmasıyla bulaşan bir hastalık ve düşünün 24 saat kapalı bir ortamda kaldığınızı… Covid’den önce de mesela uzun süreli çalışmalarda baş ağrısı yaşıyorduk. Havalandırmaların iyi çalışmamasından kaynaklı. Sonra daha da arttı tabii ki. Bunlar bizi zorladı. Bunlar için hiçbir zaman çözüm üretilmedi. Daha kısa ve daha uzun daha sık çalışmalar talep ettik. İdare izinleri olmasını talep ettik ama yapmaları mümkün değil bunu tabii ki. Çünkü sağlık çalışanı sayısı eksik. Hala da tamamlanmış değil. Sağlık Bakanımız bir ara bir açıklama yaptı, ‘7000 sağlık çalışanı alacağız’ dedi. Ben bir sendikacı olarak hemen Türkiye'deki hastane sayısını araştırdım. O hastane sayısına göre düşecek olan sağlık çalışanı sayısını araştırdım. Hastane başına düşecek sağlık çalışanı iki ya da üç kişi. İki ya da üç kişi benim sorunumu çözmüyor ki."

“Atanamadığı için çiçek satan sağlık çalışanları var”

Filiz Çelebi, atanamayan sağlık çalışanlarının çok zor durumda olduğunu vurguluyor: "Geçen gün bir çiçek aldım çiçekçiden evimin olduğu yerde nöbet çıkışında. O esnada zabıtalar gelince ‘Lütfen, ekmeğini çıkarmaya çalışan bir genç, dokunmayın’ dedim. Çocuğun şu sözü, ben orada dondum kaldım; ‘Ben aslında sağlık çalışanıyım, atanamadım, atanamadığım için çiçek satıyorum’ deyince ben daha çok duygulandım. Bu ülkede atanamadığı için çiçek satan sağlık çalışanları var ve bizler bu kadar eksik çalışıyoruz. Filiz Çelebi, refakatçi konusunda da şöyle düşünüyor: "Covid servisinde, üstelik de mutasyonlu hastaların olduğu yerde refakatçının işi ne? Arttır sağlık çalışanını, ben yedireyim hastanın yemeğini, ben değiştireyim altını, niye refakatçı olsun? Alma refakatçı, tamaman izole et o servisi, kapat tamamen. Bunu yapabilecek imkanlarımız var, çözümler var, ihraçlar var. Alın, geri döndürün. Bir an evvel dosyaları incelensin. Birçok şeye vergi affı getirdiler, onlara getirdikleri vergi affı getirdikleri meblağlarla dünyanın sağlık çalışanını alabilirlerdi. Çözümsüz değiliz aslında, doğru kanala sevk etmiyoruz kaynaklarımızı.”

"Pandemi açısından Türkiye’nin geleceği karanlık”

Dr Mehmet Antmen - Mersin Tabip Odası Başkanı
Dr Mehmet Antmen - Mersin Tabip Odası Başkanı

Mersin Tabip Odası da, ilde salgınla mücadelede dikkate alınmamaktan şikayetçi. Mersin Tabip Odası Başkanı Dr. Mehmet Antmen, İl Hıfzıssıhha Kurulu toplantılarında gerekli gördükleri uyarıları yaptıklarını, buna karşın etkili olamadıklarını söylüyor: “‘Hocam, İl Hıfzıssıhha Kurulu’nun kararları İçişleri Bakanlığı’ndan geliyor, biz bu İçişleri Bakanlığı’nın kurallarına ek, çıkarma, hiçbir şey yapamayız, burada zaten gerekli önlemleri alın diye açıklamışız, buyrun imzalayın.’ Başka hiçbir şey yok. İl Hıfzıssıhha Kurulu’nun kararlarının çoğu şerhle dolu. ‘Şu önlemi almamışsınız, bu önlemi almamışsınız, şunu yapın, bunu yapın ya da şunu yapmayın’ diye sürekli uyarılarla ve şerhlerle dolu ve bu açıdan hiçbir etkimiz olmuyor. Zaten kararlar İçişleri Bakanlığı genelgelerinin kararlaştırılmış haline dönüşüp önünüze geliyor ve siz imzalamakla karşı karşıya kalıyorsunuz.”

Antmen, pandemi açısından Türkiye’nin geleceğini karanlık gördüklerini vurguluyor: “Neden günlük değil de haftalık açıklıyoruz rakamları? Neden 15 günde bir değiştiriyoruz illerin tehlike sınıflarını, neden bırakın illeri, ilçelere göre rakam hazırlamıyoruz ya da neden sadece vaka sayısı diye açıklıyoruz? Örneğin ben bunun mutasyona uğramış virüs mü, normal, mutasyonsuz virüs mü olduğunu nereden bileceğim? Yani belki de Mersin'deki bütün vakalar mutasyonludur, ona göre önlemlerin arttırılması gerekir. Bu nedenle de şu anki açıklamalarda bile ilk başa oranla bir gelişme olmasına rağmen çok yetersiz buluyoruz bunları ve bu nedenle de Türkiye'nin geleceğini karanlık görüyoruz, pandemi açısından karanlık görüyoruz. Örneğin çok karanlık görmemize neden olacak en önemli gelişmelerden biri de aşı meselesi. Bazı günler 10 bin, 15 bin doz aşı yapmayla geçiştiriyor süreci Türkiye. Bu hızla gidersek, herkesi aşılama meselesini ya da işte toplumun yüzde 70’ini aşılama meselesini birkaç yıl içinde başaramayız. Halbuki Sağlık Bakanı’nı dinleyin, ne diyor? ‘Mart sonuna kadar 50 milyon doz aşı gelmiş olacak, Mayıs sonuna kadar 50 milyon kişiyi çift doz aşılamış olacağız.’ Şimdi bugünkü rakamlarla buna ulaşabilmek mümkün mü? Yani işte Şubat ayı içinde öğretmenlerin aşılanması bitecekti, bugün Mart’ın 8’i , bir tane böyle öğretmen aşılanabilmiş değil. Şimdi tüm bunları topladığınızda, hem bu aşı meselesini, hem kontrollu açılım meselesini birlikte değerlendirdiğinizde geleceğimizin ne kadar karanlık olabileceğine dair çok ciddi belirtiler var.”

XS
SM
MD
LG