Avusturya Cumhurbaşkanı Alexander Van der Bellen, aşırı sağcı Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ) lideri Herbert Kickl'e yeni hükümet kurma görevini resmen verdi.
Kararını Avusturya'nın başkenti Viyana'da düzenlediği basın toplantısında duyuran Cumhurbaşkanı Van der Bellen yaptığı kısa açıklamada, "Kickl, çözüm bulabilecek kapasiteye sahip olduğunu düşünüyor" ifadesini kullandı ve FPÖ'nün hükümet kurma sürecini başlatmasını istedi.
Bu gelişme, FPÖ'nün Avusturya'da ilk kez başbakanlık makamını üstlenmesi ihtimalini gündeme getirdi. Daha öncesinde, Avusturya Halk Partisi (ÖVP), Avusturya Sosyal Demokrat Partisi (SPÖ) ve liberal Neos partisi arasında gerçekleştirilen koalisyon görüşmeleri başarısızlıkla sonuçlanmış, Avusturya Başbakanı ve ÖVP lideri Karl Nehammer görevlerinden istifa ettiğini açıklamıştı.
Avusturya Cumhurbaşkanı kararını açıklarken, ülkedeki ekonomik zorlukların büyüklüğüne dikkat çekerek, bu bağlamda çalışabilir bir hükümetin gerekli olduğunu belirtti.
Van der Bellen, Kickl'in başbakanlık görevini kabul etmeye istekli olduğunu ve kendisinin de bu görevi layıkıyla yerine getireceğine inandığını ifade etti. Ayrıca, "Seçmen iradesine saygı göstermek, cumhurbaşkanının görevidir. Kendi tercih ve beklentilerim değişik olsa da, seçmen iradesine saygı duymak zorundayım" diyerek, bu kararın kolay verilmediğini belirtti.
FPÖ, Eylül ayında yapılan genel seçimlerde yaklaşık yüzde 29 oy alarak birinci parti olmuştu. ÖVP oyların yüzde 26,3'ünü, SPÖ ise yüzde 21,1'ini almıştı.
FPÖ ve ÖVP, geçmişte birkaç kez koalisyon hükümeti kurmuştu. Bu koalisyonlar 2000'li yıllarda ve 2017-2019 yıllarında gerçekleşmişti ancak her iki dönemde de ÖVP'nin liderliği altında olmuştu. Şimdi ise, FPÖ'nün lideri Kickl, başbakan olarak hükümeti kurma görevini üstlenecek. Ancak, FPÖ ve ÖVP'nin koalisyon oluşturabilmesi için önce hükümet programı üzerinde anlaşmaları gerekiyor.
Bu konuda her iki parti arasında bazı benzerlikler bulunsa da, farklılıklar daha ön planda. İki parti göçmenler ile vergi ve mali politikaları konularında benzer görüşlere sahip. Avusturya'nın bütçe açığının hem 2025 hem de 2026 yıllarında yüzde 3,6 civarında olacağı tahmin ediliyor.
Avrupa Birliği‘nin bütçe kuralları, üye devletlerin bütçe açıklarını yüzde 3'ün altına çekmesini öngörüyor. Yeni hükümetin, bir yandan tasarrufa gidip diğer yandan ülkenin ekonomisini kalkındıracak önlemleri hayata geçirmesi gerekiyor. Ancak dış politika ve güvenlik alanlarında FPÖ ile ÖVP arasında ciddi görüş ayrılıkları bulunuyor. FPÖ'nün Moskova dostu tutumları ve Avrupa Birliği'ne karşı eleştirileri, ÖVP'nin Avrupa yanlısı ve Ukrayna’ya destekleyen politikalarıyla çelişiyor.
Avusturya’daki gelişmeler Almanya’da endişeye yol açtı
23 Şubat’ta erken seçimlerin gerçekleşeceği Almanya’da siyasetçiler, Avusturya Cumhurbaşkanı‘nın FPÖ lideri Kickl'e hükümet kurma görevini vermesinin ardından, aşırı sağcı FPÖ tarafından yönetilecek bir hükümetin kurulmasının endişe verici bir gelişme olduğunu belirttiler.
Hristiyan Sosyal Birlik Partisi (CSU) Başkanı Markus Söder, Avusturya’daki gelişmeleri Almanya siyaseti için bir "uyarı" olarak değerlendirdi ve Almanya’da da siyasi bir yön değişikliğine ihtiyaç duyulduğunu gösterdiğini söyledi.
Yeşiller'in başbakan adayı Robert Habeck, Avusturya’daki gelişmelerin Almanya'daki partilere demokrasiye saygı duyarak, farklı görüşlere sahip olmalarına rağmen birbirleriyle ittifaklar kurma sorumluluğunu hatırlatması gerektiğini ifade etti.
Sosyal Demokrat Partisi (SDP) Genel Başkan Yardımcısı Achim Post, Hristiyan Birlik Partisi’ne (CDU) Avusturya’daki ÖVP ile olan bağlarını koparması çağrısında bulundu.
FPÖ ile aynı çizgide olan Almanya İçin Alternatif Partisi (AfD) lideri Alice Weidel ise, FPÖ ve ÖVP arasındaki koalisyon olanağını, "Sağa karşı duvarın yıkılması" olarak değerlendirdi. Weidel, Almanya’da CDU ve CSU'yu, AfD'ye karşı oluşturdukları "duvar"dan vazgeçmeye çağırdı ve seçmenlerin bu dışlama politikasına artık destek vermediklerini söyledi. Weidel, "Bundan sonra sağcı bir hükümet kurma yolunda adımlar atılmalı, çünkü artık sol partilerin yönetimdeki etkisinin sona ermesi gerekiyor" şeklinde açıklamalarda bulundu.
Adolf Hitler döneminde kurulan toplama kamplarından sağ kurtulanlar tarafından 1957 yılında kurulan Uluslararası Auschwitz Komitesi ise FPÖ'ye hükümet kurma görevi verilmesine tepki gösterdi. Komitenin İcra Başkan Yardımcısı Christoph Heubner yaptığı açıklamada, "Bu görev, neofaşist ve ırkçı düşüncelerle derinden ilişkili bir partiye verilmiştir" diyerek, bu gelişmenin özellikle Holokost‘ta hayatta kalanlar için çok zor bir durum oluşturduğunu vurguladı.
Heubner, Avrupa'da gittikçe daha fazla seçmenin aşırı sağcı partilere oy verdiğini ve bu kişilerin, Avrupa'nın geçmişteki karanlık dönemlerine geri dönmesini isteyen ideolojileri desteklediklerini ifade etti ve "Bu, Avrupa'nın tarihindeki felaketi yeniden yaşama riskini beraberinde getiriyor" şeklinde konuştu.
Forum