Analistler, Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) Suriye'nin yeni liderlerine derin bir şüpheyle yaklaştığını, bu durumun, BAE'nin siyasal İslam'a duyduğu güvensizliği ve Türkiye'nin Suriye üzerindeki ciddi etkisinden duyduğu korkuyu yansıttığını söylüyor.
Beşar Esat'la güçlü bağlar geliştiren Abu Dabi'nin Suriye'deki konumu, uzun süredir iktidarda olan Esat'ın bu ay İslamcı Heyet Tahrir el Şam'ın (HTŞ) öncülük ettiği yıldırım harekatıyla devrilmesi üzerine ağır bir darbe aldı.
Birçok Batılı hükümet tarafından terör örgütü olarak kabul edilen HTŞ, söylemini yumuşatmaya çalışmış ve ülkedeki dini azınlıkları koruma sözü vermiş olsa da BAE liderlerinin buna tam olarak ikna olması pek mümkün görünmüyor.
Washington'daki Arap Körfez Ülkeleri Enstitüsü'nden Kristin Diwan, “En azından 2011'de başlayan Arap ayaklanmalarını anımsatan popüler Sünni güçlerin yeniden canlandığını görmekten hoşnut olmadıklarına eminim. Katar ve Türkiye'nin ortaklığı bu endişeyi pekiştiriyor” diyor.
Esat karşıtı muhalefeti destekleyen Katar ve Türkiye, Esat'ın Moskova'ya kaçmasının ardından Şam'daki büyükelçiliklerini yeniden açmak için harekete geçti.
Uzun süredir HTŞ isyancıları ile ilişki içinde olan Türkiye, böylecee Şam'a doğrudan ulaşabiliyor.
Buna karşın BAE, Esat'ın devrilmesinden önceki yıllarda Esat'la ilişkilerin yeniden kurulmasını savunmuş ve geçen yıl Suriye'nin Arap Birliği'ne yeniden entegre olmasının yolunu açmıştı.
London'daki King's College'den güvenlik uzmanı Andreas Krieg, “Geçen haftaya kadar BAE, Suriye ile ilgili her konuda en önemli muhataptı” diyor.
Krieg, BAE'nin Suriye politikasının dağılması sonrasında “şimdi gördüğümüz durum, karşı devrimdeki ideolojik rakipleri olan Türkiye ve Katar'ın bu işte kilit aracı olarak ortaya çıkmaları” şeklinde konuşuyor.
“Endişe verici”
Körfez'deki komşuları gibi BAE de Suriye'de “kaos” riski konusunda uyarıda bulunmakta ve HTŞ'nin İslamcı bağlarından duyduğu endişeyi dile getirmekte gecikmedi.
BAE Başkanlık Danışmanı Enver Gargaş, Cumartesi günü Abu Dabi'de düzenlenen bir konferansta yaptığı konuşmada, HTŞ'den gelen ilk sinyalleri tanımlarken “Tüm Suriyeliler'e bir sistem dayatılmaması hakkında bazı makul ve mantıklı sözler duyuyoruz” dedi.
Ancak Gargaş, “yeni güçlerin doğası, Müslüman Kardeşler ve El Kaide ile olan bağlantıları, bence bunların hepsi oldukça endişe verici göstergeler” şeklinde konuştu.
“Bir yandan iyimser olmalı ve Suriyeliler'e yardım etmeliyiz ama aynı zamanda bölgenin daha önce de böyle olaylar gördüğünü gözardı edemeyiz, bu yüzden tetikte olmalıyız” diye ekleyen Gargaş, IŞİD'in son 10 yılda hem Suriye hem de Irak'taki ‘acımasız maceralarına’ atıfta bulundu.
Düşünce kuruluşu Chatham House'dan Ortadoğu ve Kuzey Afrika Direktörü Sanam Vakil, AFP'ye yaptığı açıklamada, bu tür açıklamaların BAE liderlerinin HTŞ'nin çok ötesine geçen İslamcı gruplara yönelik “şüpheciliğini” yansıttığını söyledi.
Vakil, “İster Müslüman Kardeşler ister HTŞ olsun, tüm siyasi İslam bağlantılı grupları laik temelli yönetim anlayışları için tehlikeli görüyorlar” dedi.
Terörist sınıflandırması
BAE 2014 yılında, aralarında Müslüman Kardeşler'in de bulunduğu 83 gruptan oluşan bir “terörist gruplar” listesi hazırlamıştı.
BAE, daha önce aralarında Müslüman Kardeşler ile bağlantılı El-Islah grubu üyelerinin de bulunduğu onlarca BAE'li ve Mısırlı'yı gizli hücreler oluşturmaktan mahkum etmişti.
Temmuz ayında bir mahkeme, ülkede saldırılar düzenlemeyi amaçlayan Müslüman Kardeşler bağlantılı bir grup oluşturmakla suçlanan 43 kişiye ömür boyu hapis cezası verdi.
Krieg, BAE'nin son on yılda “terörist” listesini birkaç kez güncellediğini ancak HTŞ'nin, içinden çıktığı El Nusra Cephesi'nin aksine, bu listede açıkça yer almadığını söyledi.
“Varsayım, HTŞ'nin Nusra Cephesi'nin devamı niteliğinde bir örgüt olarak görüldüğü ve bu nedenle listede yer aldığı yönünde” dedi.
Ancak bu gelecekte iletişim olasılığını ortadan kaldırmıyor.
Taliban da 2014 yılında hazırlanan listede yer alıyordu ancak Abu Dabi, yine de Afganistan hükümetiyle ilişkilerini sürdürdü ve Ağustos ayında büyükelçisinin güven mektubunu kabul etti.
Forum