WASHINGTON —
Bangladeş’te geçtiğimiz günlerde tekstil atölyelerinin bulunduğu dokuz katlı iş merkezinin çökmesi yüzünden 600’den fazla ölen oldu. Bu felaket, tekstil imalathanelerindeki kötü koşulları gündeme getirdi. Amerika’nın Sesi muhabiri Deborah Block, bu sektörü inceledi.
Kazadan beş ay önce Bangladeş’te bir başka tekstil imalathanesinde çıkan yangında yüzden fazla işçi ölmüştü. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nden John Sifton, gerek imalathane sahipleri, gerekse devletlerin, binaların emniyetini sağlaması gerektiğini söylüyor. Sifton’a göre, tekstil işçilerinin sendikalaştırılması ve dava açma hakları olması gerekiyor: “Bangladeş iş ve işçi güvenliği konusunda çok sorunlu bir ülke. Bu işçiler belli haklara sahip olmadığı için daha fazla ürünü daha erken bitirmeye kolaylıkla zorlanabiliyor.”
Washington’daki Georgetown Üniversitesi işletme profesörü Pietra Rivoli’ye göre, Bangladeş’te iş koşullarını düzeltmek için yasa çıkarılmasının yanısıra, bu işçileri çalıştıran Amerikan şirketlerine de baskı yapılması gerekiyor: “Eğer bu şirketler, yerel fabrikaları asgari güvenlik standartlarına uymadıkça sipariş almayacakları yönünde uyarırsa, onlar da bu standartlara uymak zorunda kalırlar.”
Bangladeş, Çin’den sonra dünyanın ikinci büyük tekstil ihracatçısı. Ülkede 3 buçuk milyon tekstil işçisi var ve bu kişiler dünyadaki en düşük ücrete çalışıyor: “Sosyo-ekonomik açıdan mağdur oldukları için, dünyanın hiçbir yerinde kabul görmeyecek kadar düşük bir ücret verdiğiniz zaman sizinle tartışmaya girmeyi göze alamıyorlar.”
Tekstil firmaları, düşük maliyetle yüksek kalite ürün alma arasındaki kar marjını yüksek tutabilmek için bir ülkeden diğerine atlıyor: “5-10 yıl önce Çin bu sektörde başı çekiyordu. Ama işçi ücretleri üçe katlanınca üretim firmalara pahalıya mal olmaya başladı. Şirketler, işçi ücretlerini fazla buldukları zaman üretimi daha düşük maliyetli yerlere taşıyorlar. Vietnam ve Bangladeş en iyi örnekler. Sonra Hindistan ve Pakistan geliyor.”
İşçilik maliyeti tek başına en büyük masraf olduğu için Amerikan firmaları, tekstil üretimini başka ülkelere kaydırdı. Profesör Rivoli, bu yüzden Amerikan tekstil firmalarının fabrikaları olmadığına dikkati çekiyor: “Bunun yerine siparişlerini çok karmaşık bir uluslararası tedarik zinciri aracılığıyla karşılıyorlar. Mağazadaki fiyat etiketiyle üretim maliyeti arasındaki fark büyük bile olsa, aslında bu süreç içinde büyük kar sağlayan bir kesim göremiyorsunuz.”
Profesör Rivoli, sanayileşmenin temellerini tekstil sektörünün attığına işaret ediyor. Sonuçta İngiltere 1700’lü yıllarda, Amerika 1800’lü yıllarda, Çin de şimdi sanayileşmesini tekstil sektörüne borçlu.
Kazadan beş ay önce Bangladeş’te bir başka tekstil imalathanesinde çıkan yangında yüzden fazla işçi ölmüştü. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nden John Sifton, gerek imalathane sahipleri, gerekse devletlerin, binaların emniyetini sağlaması gerektiğini söylüyor. Sifton’a göre, tekstil işçilerinin sendikalaştırılması ve dava açma hakları olması gerekiyor: “Bangladeş iş ve işçi güvenliği konusunda çok sorunlu bir ülke. Bu işçiler belli haklara sahip olmadığı için daha fazla ürünü daha erken bitirmeye kolaylıkla zorlanabiliyor.”
Washington’daki Georgetown Üniversitesi işletme profesörü Pietra Rivoli’ye göre, Bangladeş’te iş koşullarını düzeltmek için yasa çıkarılmasının yanısıra, bu işçileri çalıştıran Amerikan şirketlerine de baskı yapılması gerekiyor: “Eğer bu şirketler, yerel fabrikaları asgari güvenlik standartlarına uymadıkça sipariş almayacakları yönünde uyarırsa, onlar da bu standartlara uymak zorunda kalırlar.”
Bangladeş, Çin’den sonra dünyanın ikinci büyük tekstil ihracatçısı. Ülkede 3 buçuk milyon tekstil işçisi var ve bu kişiler dünyadaki en düşük ücrete çalışıyor: “Sosyo-ekonomik açıdan mağdur oldukları için, dünyanın hiçbir yerinde kabul görmeyecek kadar düşük bir ücret verdiğiniz zaman sizinle tartışmaya girmeyi göze alamıyorlar.”
Tekstil firmaları, düşük maliyetle yüksek kalite ürün alma arasındaki kar marjını yüksek tutabilmek için bir ülkeden diğerine atlıyor: “5-10 yıl önce Çin bu sektörde başı çekiyordu. Ama işçi ücretleri üçe katlanınca üretim firmalara pahalıya mal olmaya başladı. Şirketler, işçi ücretlerini fazla buldukları zaman üretimi daha düşük maliyetli yerlere taşıyorlar. Vietnam ve Bangladeş en iyi örnekler. Sonra Hindistan ve Pakistan geliyor.”
İşçilik maliyeti tek başına en büyük masraf olduğu için Amerikan firmaları, tekstil üretimini başka ülkelere kaydırdı. Profesör Rivoli, bu yüzden Amerikan tekstil firmalarının fabrikaları olmadığına dikkati çekiyor: “Bunun yerine siparişlerini çok karmaşık bir uluslararası tedarik zinciri aracılığıyla karşılıyorlar. Mağazadaki fiyat etiketiyle üretim maliyeti arasındaki fark büyük bile olsa, aslında bu süreç içinde büyük kar sağlayan bir kesim göremiyorsunuz.”
Profesör Rivoli, sanayileşmenin temellerini tekstil sektörünün attığına işaret ediyor. Sonuçta İngiltere 1700’lü yıllarda, Amerika 1800’lü yıllarda, Çin de şimdi sanayileşmesini tekstil sektörüne borçlu.