Bundan 1 yıl sonra, 20 Ocak 2017’de Amerika'nın yeni başkanı göreve başlayacak. Ancak bu döneme kadar ülkenin önünde uzun, karmaşık ve eşsiz bir demokratik süreç var. Şimdilik, iki büyük partinin aday adayları kalabalık bir grup ve başkanlık yarışına kimlerin devam edeceğini tahmin etmek zor.
Kimler Yarışıyor?
Demokrat Parti kanadında kendini demokratik sosyalist olarak tanımlayan Vermont Senatörü Bernie Sanders, anketlerde dışişleri eski bakanı Hillary Clinton’a yaklaşmaya başladı. Ancak, RealClearPolitics’e göre Sanders, ülke çapında halen Clinton’ın 13 puan gerisinde. Maryland Eski Valisi Martin O’Malley hala yarışta olsa da kampanyası ivme kazanmış değil.
Cumhuriyetçi kanatta belirsizlik daha da büyük. Parti adaylığı için yarışan 12 isim var. Son haftalarda birkaç adayın ismi öne çıkıyor. Bunlar milyarder emlak kralı Donald Trump, Texas Senatörü Ted Cruz ve Florida Senatörü Marco Rubio. Trump ve Cruz, Parti’nin aşırı sağındaki hoşnutsuz seçmenin desteği için yarışırken, Rubio daha merkezci seçmene hitap ediyor.
Bu üç öncü adayın arkasından gelenler arasında hem parti kadrolarına yakın hem de daha sağcı adaylar bulunuyor. Ancak ne kadar uğraşsalar da belirgin bir destek görmüyorlar.
Ön seçim Dönemi
Ön seçimlerin amacı Kasım ayında iki partinin birbirine karşı yarışacak adaylarını belirlemek. Bu da eyaletlerde yapılan önseçimlerde delegelerin yada parti temsilcilerinin seçilmesiyle gerçekleşiyor. Yani seçmen, aday adayını temsil eden delegeleri belirliyor. Aday adayı delegelerin çoğunluğunun oyunu aldığında, o partinin başkanlık için yarışacak ismi oluyor.
Toplantı kararıyla mı yoksa sandığa giderek mi?
Amerika’da iki tür ön seçim uygulaması var. Bunlara “primary” ve “caucus” deniyor.
“Primary”, normal bir seçime benziyor. Adaylar sıraya girerek sandıkta oylarını kullanıyor. Ancak “caucus” Amerikan seçim sistemine has bir olgu.
“Caucus”da siyasal sürece katılmak isteyen vatandaşlar kilise gibi kamuya açık alanlarda toplanarak farklı konuları ve çekincelerini tartışıyor. Katılımcılar daha sonra, tercih ettikleri adayın ismini ya bir kağıda yazıyor ya da fiziksel olarak bölgelere bölünmüş odada, destekledikleri adayın bölgesinde toplanıyor.
Iowa’da toplantı yöntemi
İlk ön seçim ABD’nin Ortabatı eyaletlerinden Iowa’da 1 Şubat’ta “caucus” yani toplantı şeklinde gerçekleşecek.
Iowa’daki bu ilk yarış, adayların ön seçim sürecinde ivme kazanması için önemli bir fırsat olarak görülüyor. Eyaletteki son anketler, Demokrat Hillary Clinton ve Bernie Sanders’ın birbirlerine son derece yakın oranda desteğe sahip olduğunu gösteriyor. Cumhuriyetçiler arasında da Trump ve Cruz da kafa kafaya ancak Rubio açık ara farkla üçüncü.
New Hampshire sandığa gidecek
İlk “Primary”, seçim usulü seçim, genelde ülkenin kuzeybatısında bulunan New Hampshire eyaletinde gerçekleşiyor. Bu sene seçim 9 Şubat’ta.
New Hampshire küçük bir eyalet olması ve bu nedenle az delegeye sahip olmasına rağmen, başka yerlerde destek bulmakta zorlanan adaylar için öneme sahip. RealClearPolitics’in anket sonuçlarına göre Sanders, Clinton’un 7 puan önünde. Donald Trump ise diğer Cumhuriyetçi aday adaylarına 17,7 puan fark atarak ilk sırada.
Eyaletler önseçimlerin iki türünü de düzenlemeye ve kazanan adaylara delege kazandırmaya Haziran ortasına kadar devam edecek.
Parti Kurultayları
Genelde tüm ön seçimler tamamlanmadan partilerin adayları belirginleşse de, sonuçlar Haziran ayındaki parti kurultaylarına kadar resmileşmiyor.
Parti kurultaylarında, önseçimlerde belirlenen delegeler temsil ettikleri adaylar için oy kullanıyor. Artık bu oylama sadece teknik ayrıntı. Zira delegeler zaten önceden belirlenmiş adayları temsil ediyor.
Çekişmeli Kurultay
Ancak bazı ender durumlarda bir aday çoğunluğu elde edemezse kurultaylar çekişmeye sahne olabiliyor. Bu son derece tartışmalı ve az yaşanan bir durum.
Eğer ilk resmi oylama sonucunda bir aday çoğunluğu elde edemezse delegeler serbest kalıyor ve ikinci turda istedikleri adaya oy verebiliyor. Bu süreç, tek aday delegelerin arasından çoğunluğu elde edene kadar devam ediyor.
Birçok kişi bu tür tartışmalı kurultayları antidemokratik olarak görüyor çünkü sonuç ön seçimlerde delegelere oy veren seçmenin iradesini yansıtmayabiliyor. Aynı zamanda bu durum, kapalı kapılar ardında parti liderlerinin müzakerelerine sahne oluyor.
Ancak tarihe bakıldığında bu çok sık yaşanan bir durum değil. Bu tür bir kurultay en son 1967’de Gerald Ford’un delege sayısında önde olmasına rağmen mutlak çoğunluğu yakalamamasıyla yaşanmıştı.
Bu Sene Bu Yaşanabilir mi?
Ancak bu sene Cumhuriyetçi Parti kurultayının çekişmeli geçme olasılığı daha yüksek. Bunun 3 ana nedeni var.
İlk olarak, yarışta geniş kaynaklara sahip birden fazla aday var ve hiçbiri yarıştan çekilmeye yanaşmıyo. Bunlardan biri de kampanyasını kendi finanse etme kapasitesine sahip Donald Trump.
İkincisi, 15 Mart’a kadare önseçim yapacak her eyalet, delege sayısını orantılı sisteme göre belirlemek zorunda. Bu da herhangi bir adayın açık ara öne çıkmasını güçleştiriyor.
Ve son olarak, Cumhuriyetçi Parti’nin 2012’de çıkardığı kurala göre her adayın en az 8 eyaletin delegeleri arasında en çok desteğe sahip olan aday olması gerekiyor. Açık ara önde giden bir aday olduğunda bu sorun olmasa da, çok sayıda aday olduğunda işler karışabilir.
Diğer Partilerden Aday Çıkabilir mi?
Her başkanlık seçiminde iki büyük partinin dışında diğer partilerden adaylar da yarışa katılıyor. Genelde bunlar az tanınan ve sınırlı mali kaynağa sahip kişiler oluyor ve yarışa büyük bir etki yapmıyorlar.
Ancak bu sene durum farklı olabilir. Birçok Cumhuriyetçi lider, Donald Trump’ın Cumhuriyetçi Parti adaylığını elde edememesi durumunda bağımsız aday olarak ortaya çıkmasından çekiniyor. Trump, geçen sene partinin adayını destekleyeceğini söylese de birkaç kez bağımsız olarak seçime girebileceğini de ifade etti.
Anketler, Trump’ın bağımsız aday olarak seçime girmesi durumunda Cumhuriyetçi Parti’den ciddi oranda oy çalabileceğini gösteriyor. Bu, Demokrat adayın seçimi kolaylıkla kazanması anlamına gelebilir.