Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’ın görevden alınması, Türkiye'yle ABD arasındaki krizi çözme çabalarını da tehlikeye soktu.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nın 19 Mart’ta planlanan Washington ziyareti ertelendi. Çavuşoğlu daha önce bu ziyaretin, IŞİD’le mücadelede YPG’ye destek veren Washington’la farklılıkları aşmada kilit önemde olduğunu söylemişti.
YPG konusundaki ihtilaf, iki NATO müttefikinin arasını açan en önemli konu. Ankara’nın ABD güçlerinin konuşlu olduğu Suriye’nin Menbiç kentinde YPG’ye saldıracağı tehdidi, Washington’u endişelendiriyor.
Uzmanlar, Tillerson’ın, geçen Ocak ayında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Çavuşoğlu ile üç buçuk saatlik görüşmesi dahil bir çok girişimle, ülkeleri yeniden yakınlaştırmak için çok uğraştığını belirtiyor.
Çavuşoğlu da Çarşamba günü yaptığı açıklamada, Tillerson’la iletişimlerinin en zor zamanlarda bile sürdüğünü dile getirmişti.
Türk ve Amerikalı yetkililer, sorunları çözmek için bir dizi görüşmeyi hali hazırda sürdürüyor.
“İlk bakışta Ankara, özellikle de Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, oldukça dostça geçindiği bir muhatabını kaybediyor” diyen Al Monitor’ün köşe yazarlarından Semih İdiz, Trump’ın Tillerson’ın yerine geçmesi için seçtiği Mike Pompeo’nun Ankara’da sorgulanan bir seçim olduğunun altını çiziyor.
Mike Pompeo, 2016’daki darbe girişimi sonrası, Twitter'da Türkiye'yi “totaliter İslamcı diktatörlük” olarak tanımlamış, "Erdoğan hükümeti anca İran yönetimi kadar demokratik” demişti.
Başbakan Binali Yıldırım ise önce Kongre’nin onaylaması gereken Pompeo’yla ilgili mesafesini korudu.
Yıldırım, Türkiye’nin duruşunun açık olduğunu, kim atanırsa atansın yeni dışişleri bakanının Türkiye hakkında düşündüklerinin kendileri için önemli olmadığını söyledi.
Ancak uzmanlar Pompeo’nun YPG’ye karşı nasıl bir duruş sergileyeceğiyle Ankara’nın daha çok ilgileneceğine dikkat çekiyor.
Semih İdiz, ABD Savunma Bakanlığı’nın YPG’nin desteklenmesi ve Türkiye dahil herhangi bir taraftan gelecek saldırılara karşı YPG’yi koruma siyasetine daha yakın durabileceği görüşünde. İdiz’e göre Ankara’da, “Pompeo daha sert bir tutumla, diplomasi yerine askeri görüşe yakın olabilir” endişesi hakim.
Bazı gözlemciler ise Türk-Amerikan ilişkilerinin geleceğinin, nihayetinde yeni dışişleri bakanının diplomatik hedeflerine bağlı olacağını belirtiyor.
Irak ve Washington’da görev yapmış eski Türk diplomat Aydın Selcen, askeri geçmişi olan Pompeo’nun Tillerson’dan daha sert hareket etmesini bekleyenlerden. Selcen’e göre, bunun Türkiye’nin çıkarına ya da zararına olup olmayacağı ise çok önemli.
Selcen, farklılığın ABD’nin önceliklerinin ne olacağı ve Türkiye’ye uyum sağlayıp sağlamayacağı konusunda olacağını söylüyor. Selcen’e göre bir diğer önemli soru da bölgede ABD ile İran arasında gerçek bir kırılma olup olmayacağı.
Pompeo, İran’a karşı şahin görüşleriyle bilinen bir isim; hatta Trump’ın dışişleri bakanlığına aday göstermesinin nedenlerinden biri de bu. Tahran’a karşı daha sert bir tutum izlemesi, Washington’a Ankara’yla ilişkileri geliştirmede güç verebilir.
ABD’nin bölgede başarmak istedikleri doğrultusunda Türkiye’ye ihtiyacı olduğunu söyleyen Kadir Has Üniversitesi’nden Soli Özel, İran’ı bölgede kıskaca almanın Türkiyesiz olamayacağını belirtiyor.
Türkiye, İran’ın ana ticaret ortaklarından biri. Ayrıca Suriye ve Irak’la sınırı mevcut. Tahran da nüfuzunu genişletme peşinde. Uzmanlar, Türkiye’nin stratejik konumunun, Ankara’yı İran’ın nüfuzunu dizginlemek açısından vazgeçilmez kıldığı görüşünü dile getiriyor.
Ancak Pompeo Tahran’a karşı yeni agresif bir siyasette Ankara’yı yanında bulamayabilir.
Semih İdiz, Washington bastırsa bile Ankara’nın İran ile ilişkilerini kendi özelinde tutmak isteyeceğini söylüyor. İdiz, Ankara’nın geçmişte İran’a yaptırımlar konusunda da nadiren Batı ile hemfikir olduğunu hatırlatıyor.
Uzmanlar, Ankara’nın İran’a karşı koruduğu bağımsız tutumunun bir göstergesini de hatırlatıyor. O da ABD’de geçen Ocak’ta görülen Hakan Atilla Davası ve İran’a yönelik ABD yaptırımlarının delinmesi.
Savcılar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yakın bakanları da davayla ilişkilendirmişti. Bu dava da ikili ilişkilerde diğer bir ihtilaf konusu olmayı sürdürüyor.