Uzmanlara göre Türkiye’nin bazı kilit Batılı müttefiklerle ilişkilerinin bozulması yatırımcıları kaygılandırıyor ve ekonomiyi olumsuz yönde etkiliyor.
Türk ve Amerikalı yetkililerin, Türkiye ile Amerika arasında İstanbul’daki Amerikan Konsolosluğu’nun bazı yerel çalışanlarının gözaltına alınmasıyla ilgili olarak ortaya çıkan anlaşmazlığın geride kaldığını açıklamalarının ardından Türk lirası yükselişe geçse de ertesi gün yapılan çelişkili açıklamaların ardından lira yeniden değer kaybetti.
Diplomatik gerilime bağlı olarak kurda meydana gelen dalgalanmalar, büyük ölçüde standart hale geldi. Son birkaç aylık dönemde bir Amerikan gazetesi çalışanının terörle bağlantılı olduğu gerekçesiyle gıyabında suçlanmasının ardından Türk lirası sert şekilde düştü. Türkiye’de Temmuz ayında meydana gelen darbe girişimi ve ardından hükümetin baskı operasyonu sonrasında 11 Alman vatandaşının gözaltına alınması nedeniyle Berlin’in Ankara’ya yaptırım planlamasının ardından düşüş daha da arttı.
Yüksek faiz oranlarının çekici geldiği yabancı yatırımcıların kazanımları bugüne kadar Ankara’daki diplomatik ve siyasi krizlerden etkilenmiyordu. Ancak Türkiye Merkez Bankası’nın son dokuz yılın en yüksek seviyesinde olan enflasyon oranını kontrol altında tutmak için yeterince uğraşmadığı yönünde artan kaygılarla siyasi risk gerçeği, yatırımcıların denklemlerine girmeye başladı.
Nomura Bank’tan ekonomist İnan Demir’e göre yatırımcı perspektifinden bakıldığında gerçek faiz oranları sadece iç talep baskılarını kontrol etme konusunda değil, ayrıca artan siyasi riski karşılamakta da yetersiz kalıyor.
Demir, diplomatik gerilimlerin Türkiye için artık doğrudan mali sonuçları olabileceği gerçeğinin uluslararası yatırımcıların kaygılarını arttığını söylüyor. Demir “Artık AB yaptırımlarının, daha büyük mali konularda Türkiye’nin Almanya tarafından çok taraflı kurumlardan veto edilmesiyle aynı cümlede konuşulması daha geleneksel bir hale geldi” dedi.
Geçen yılki darbe girişiminin ardından gelen baskı içeren uygulamalar birçok Alman vatandaşının ve aralarında papaz Andrew Brunson’un da bulunduğu Amerikan vatandaşlarının gözaltına alınmasıyla sonuçlanmıştı.
Başkan Yardımcısı Mike Pence, Perşembe günü Amerika’yı ziyaret eden Başbakan Binali Yıldırım’la görüşmesinin ardından, Türkiye’deki Amerikan vatandaşlarının, yerel çalışanlarının, gazetecilerin ve sivil toplum üyelerinin OHAL kapsamında gözaltına alınmasından duyduğu derin kaygıyı dile getirdi.
Türk ekonomisi ağırlıklı olarak denizaşırı borçlanmaya dayanıyor. Türkiye gelecek 12 ay içinde 170 milyar dolarlık borcunu yeniden yapılandırmak durumunda. Şu anki cari işlem açığı, yani ithalat ve ihracat arasındaki açık bu yıl 40 milyar doların üzerine çıktı. Bu da Gayri Safi Yurt İçi Hasıla’nın yüzde 3’ünden yüzde 5’ine çıktığı anlamına geliyor. Uzmanlar bunun lira üzerinde daha da baskı yaratacağı konusunda uyarıyor.
Siyasi bilinmezlikler de eklenince bu baskının ülke ekonomisini kırılgan bir duruma getirebileceği belirtiliyor.
New York’taki ekonomik danışmanlık şirketi Global Source Partners’ın uzmanlarından Atilla Yeşilada, siyasi şok olasılığının lira üzerinde etkisiz olma ihtimalinin neredeyse olmadığını söylüyor.
Yeşilada, “Türkiye’nin yabancı kredi bağımlılığına bakıldığında küresel bankalar üzerinde devam eden siyasi baskının ya da Ankara’ya yönelik olası yaptırımların artmasının dondurucu etkisi olabilir” diyor.
Türk İranlı iş adamı Rıza Sarraf’ın ve üst düzey Halk Bankası Yönetici Mehmet Atilla’nın İran’a yönelik yaptırımları deldikleri gerekçesiyle New York’ta devam eden mahkemesi de Türkiye’yi olumsuz etkiliyor.
Kadir Has Üniversitesi’nden Soli Özel, “Başkan yardımcısı hapiste olan kamu bankasının suçlu olduğu mahkemede kanıtlanırsa bunun Türkiye’nin mali sistemi üzerinde çok büyük sonuçları olacak” diyor.
Özel, bazı doğrulanmamış haberlere göre çok sayıda Türk bankasının çarptırılabileceği büyük ölçekli mali cezaların, Türkiye’de finans sektörünü ve ülkenin ucuz krediye dayanan ekonomisini sarsacağını belirtiyor. Özel “Bunun Türk ekonomisi, Türk siyasi istikrarı ve Türkiye Cumhurbaşkanı için sonuçları çok ciddi olabilir” diyor.
Önümüzdeki iki yıl içinde Türkiye’nin cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel seçime gitmesi bekleniyor. Seçimden az farkla galip çıkması beklenen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ulusalcıların oylarını kazanmak için Batı karşıtı bir söylem benimsediği görülüyor. Uzmanlar, Türk bankalarına uygulanabilecek uluslararası yaptırımlar veya cezaların tetikleyeceği mali çalkantıların Erdoğan’ın ulusalcı söylemini daha da arttırmasına neden olacağı konusunda uyarıyor. Bu da yabancı yatırımcıları daha fazla korkutacak bir durum olarak görülüyor.
Ekonomist Demir, potansiyel gerilimlerin artması ve bunun Türkiye’nin ülke dışındaki mali görünümünü etkilemesi riskinin sürdüğünüve bunun sonucunda oluşacak piyasa baskısının Türkiye’yi daha da uzlaşılmaz konuma getireceği, ayrıca pazar üzerindeki baskıyı daha da arttıracağı görüşünde.
Demir böylesi tehlikeli bir döngünün yabancı yatırımcıların Türkiye’yle ilgili yatırım davranışlarında temel bir değişime neden olma tehlikesi oluşturduğunu söylüyor. Bu da para üzerinde kayda değer riskler oluşturuyor. Demir’e göre Türkiye’nin siyasi gerilimden dolayı dış fon şokuyla karşı karşıya kalması senaryosunda para birimi yüzde 20- 25 seviyesini çok aşan bir değer kaybına uğrayabilir.