Eski ABD Başkanı Donald Trump, 2024 seçimlerinde zafere ulaştı ve ülkenin 47’nci başkanı olarak Ocak ayında görevine başlaması bekleniyor. VOA Türkçe’ye konuşan uzmanlar, Trump’ın yeni dönemde Cumhurbaşkanı ve AK Parti Lideri Recep Tayyip Erdoğan’ın yönetimindeki Türkiye’yle ilişkilerinde olumlu yaklaşım sergileyeceğini öngörüyor.
Türkiye–ABD ilişkilerinde son yıllarda “stratejik ortaklık” yaklaşımından uzaklaşıldığı ve tam tersine Ankara’nın Washington yönetimince gözardı edildiği yorumları yapılıyordu.
Biden yönetiminden önce de Donald Trump’ın ilk döneminde Amerikalı rahip Andrew Brunson’ın Türkiye’de 2016’daki darbe girişimi sonrası tutuklanması, Suriye'nin kuzeyindeki gerginlikle ilgili Trump’ın Erdoğan’a hitaben kaleme aldığı “Sert adam olma. Aptal olma! ” mektubu, Ankara’nın Rus S-400 hava savunma sistemlerini alması nedeniyle CAATSA (Amerika'nın Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Yasası) yaptırımlarını uygulamaya koyması, Türkiye’nin ihracatı bakımından demir-çelik ürünlerine gümrük vergisini arttırması gibi gelişmeler yaşandı.
Ancak Trump’ın ikinci başkanlık döneminde, Cumhuriyetçiler’in ABD Kongresi’nde de güçlü olması beklentisi nedeniyle Türkiye’yle ABD ilişkilerinde iyileşme değerlendirmeleri ön plana çıktı.
Görev dönemini iki ay sonra tamamlayacak olan Demokrat ABD Başkanı Joe Biden, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Beyaz Saray’a hiç davet etmedi. Oysaki Trump, iki ülke ilişkilerinde gerilimli başlıklar olsa da ilk başkanlığı döneminde Mayıs 2017’de ve Kasım 2019’da iki kez Erdoğan’ı Beyaz Saray’da ağırlamıştı.
Trump’ın ikinci dönem görevine başlaması sonrasında Erdoğan’ı yeniden Beyaz Saray’a davet edeceği tahminleri yapılıyor. Erdoğan’ın bugünkü kutlama mesajındaki “Dostum Trump” ifadesine yakın gelecek benzeri şekilde yanıt verileceği iddiası gündemde.
Türkiye’de ayrıca 1 Ekim’de Meclis’in açılmasının ardından Kürt sorunuyla ilgili gelişmeler, Suriye’nin kuzeyindeki Kürt yapılanması PYD-YPG’nin kontrol edilmesi konusunda Trump ile Erdoğan’ın yakın diyalog kuracağı iddiasıyla ele alınıyor.
Türkiye’nin “terör örgütü PKK’nın Suriye kolu” olarak tanımladığı PYD-YPG’yi, ABD tarafı IŞİD’le mücadelesi gerekçesiyle “Suriye Demokrasi Güçleri” olarak tanımlıyor.
ABD’nin Suriye’deki askeri varlığını ve desteğini sonlandırma iddiasını VOA Türkçe’ye yorumlayan uzmanlar, Türkiye’nin beklentisi doğrultusunda Trump’ın adımlar atabileceği görüşünü paylaştı.
Öte yandan CAATSA yaptırımlarını sonlandırma ihtimali olsa da Trump’ın gümrük vergilerini arttırma kararından Türkiye’nin olumsuz etkilenebileceği yorumları da var.
“Türkiye’nin Suriye’nin geleceği için ABD’yle masaya oturacağını düşünüyorum”
ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Hüseyin Bağcı, gelecek dönem için Türkiye'nin Suriye konusunda ABD ile masaya oturacağı öngörüsünde bulundu.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Bağcı, “Suriye ve YPG ile ilgili olarak ‘Joe Biden dönemi esnasında ABD’nin yaptığı askeri yardımı ve oradaki desteği Donald Trump döneminde ne kadar devam eder’ sorusu şu anda ucu açıkta bir soru. Ancak Savunma Bakanlığı (Pentagon) ve Dışişleri Bakanlığı’nın vereceği yeni raporlara göre, öyle gözüküyor ki Donald Trump maliyetli olan çatışma bölgelerinden ayrılma, uzaklaşma politikasını takip edecek. O nedenle özellikle İran ile olan ilişkilerde de, Suriye’de, Irak’ta ve İran’da Donald Trump daha fazla anlaşmayı ön plana çıkaran, konuşmayı ön plana çıkaran bir yaklaşım içine girecektir. Bu durum Türkiye’nin özellikle Suriye konusunda ABD ile arasındaki gerginliği azaltacak, bakış açılarındaki farklılığı azaltacak bir süreci beraberinde getirebilecektir. Ben Türkiye’nin Suriye’deki varlığı ve Suriye’nin geleceği konusunda ABD ile masaya oturacağını düşünüyorum” dedi.
“Ankara’nın YPG’yle ilgili ABD’nin tutumunu sorgulaması beklentisi gerçekçi”
Alman Amerikan Marshall Fonu (GMF) Ankara Ofisi Direktörü Özgür Ünlühisarcıklı da, Suriye’nin kuzeyindeki YPG yapısıyla ABD’nin tutum değiştirmesi konusunda Türkiye’nin beklentisini, Trump’ın başkanlığı dönemi açısından gerçekçi bulduğunu söyledi.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Ünlühisarcıklı, düşünce kuruluşu Heritage Vakfı’nın Cumhuriyetçi başkan adayına öneriler içeren “Mandate for Leadership” raporundaki Türk–Amerikan ilişkileri analizini, Trump’ın uygulayabileceği görüşünde.
“100'den fazla muhafazakar kuruluşun işbirliğiyle hazırlanan ve “Proje 2025” olarak bilinen 922 sayfalık el kitabı, ABD’de büyük tartışma yaratmıştı.
Sözkonusu raporda Trump liderliğine yönelik önerilere bakıldığında gelecek döneme dair ipuçları bulunduğunu belirten Ünlühisarcıklı, “Örneğin bir paragrafta Amerika’nın Irak ve Suriye’deki devam eden askeri varlığı sorgulanıyor. Artık bu askeri varlığın herhangi bir stratejik hedefi olmadığı iddia edilerek, buralardan asker çekilmesi gerektiği öneriliyor, ki aslında daha önceki başkanlığı döneminde de Trump'ın eğilimi de bu yöndeydi. Yine aynı raporda Türkiye'yle ilgili bir paragraf diyor ki ‘Türkiye’nin Rusya ve Çin’e daha fazla yönelmesine izin vermemeliyiz. Ancak bunun için de Türkiye’nin kendisine tehdit olarak gördüğü PKK-YPG ile ilişkimizi gözden geçirmemiz gerektiğini göz ardı etmemeliyiz.’ Bence zaten Trump’ın da eğilimi bu doğrultuda. Daha önce de YPG’ye olan desteği de sorgulamıştı. Dolayısıyla Ankara’nın bu yöndeki beklentileri gerçek ve gerçekçi. Bunların hepsini zaman gösterecek ama şunu biliyoruz, hatta zafer gecesindeki konuşmasında da Trump savaşları sona erdirmeyi vadetti. Dolayısıyla Trump’ın dış politikadaki ilk hedeflerinden biri Rusya’nın Ukrayna’ya karşı açmış olduğu savaşı en azından bir ateşkesle sonlandırmak olacaktır” diye konuştu.
Rusya’yla ilişkilerde Ankara yönetimi bakımından olumlu sonuçlar yaratabileceğini kaydeden Ünlühisarcıklı, “Öte yandan ABD’nin Suriye’den asker çekmesi durumunda burada Rusya’nın etkinliği artabilir. Ama şunu da unutmayalım ki zaten Amerika’nın Suriye’deki en önemli gücü kara birlikleri değil hava kontrolü. Karabirliklerini çekip hava kontrolünü hala sürdürebilecektir. Bu da Rusya'nın bölgeyi domine etmesini önüne geçer” ifadelerini kullandı.
Ancak Ünlühisarcıklı’ya göre; Trump yönetiminde Amerika’nın İsrail-Suudi Arabistan eksenine desteğini daha da arttırması, İran üzerindeki baskısını da daha da yoğunlaştırması durumu, Türkiye için riskler yaratabilecek. Ünlühisarcıklı, “Ortadoğu'daki güç dengesini Suudi Arabistan-İsrail aksı lehine değiştirirken Türkiye'nin Ortadoğu'daki oyun alanını da daraltabilir. Bu da Türkiye için bir risk tabii” dedi.
Trump’ın ABD Kongresi’nde kontrolü olması olumlu etken olabilecek mi?
GMF Ankara Ofisi Direktörü, “Trump’ın birinci başkanlığı dönemindeki Türkiye - ABD ilişkisi çelişkilerle doluydu. Bir yandan çok güçlü bir liderler arası ilişki vardı. İkisi de aslında birbirinden oldukça hazzediyordu. Bunu zaten belli de ediyorlardı kamuoyu önünde. Öte yandan ikili güçlü ilişki, Trump’ın Türkiye'nin cumhurbaşkanına yönelik hakaret vari ifadeler kullanmasına, Türkiye’ye yaptırımlar uygulamasına engel olmadı. Şunu da unutmayalım ki birinci döneminde aslında Trump bütün ipleri elinde tutmuyordu ve dolayısıyla ABD Kongresi’ndeki Türkiye’ye yönelik iki partili negatif algının tamamen dışında kalamamıştı. Ama bu sefer Trump daha güçlü geliyor. Sadece başkan seçilmiyor. Senato’daki çoğunluğu artık elde edeceği kesinleşmiş gibi. Temsilciler Meclisi’nde de. Bürokraside etkisi de fazla olacak. Dolayısıyla Trump’ın kendi gündemini uygulama fırsatı bu sefer daha fazla olacak” dedi.
Trump’ın aslında Türkiye’ye yönelik CAATSA yaptırımları için istekli olmadığını ve ABD Kongresi’nin baskısı sonucunda yaptığını söyleyen Ünlühisarcıklı, “Keza Türkiye'nin F-35 programından çıkarılması da bunun sonucuydu. Türkiye'ye çelik yaptırımı uygulamadı. Çelik tarifelerini Türkiye’ye yönelik yükseltmedi. Avrupa’ya yönelik yükseltti. Türkiye de bundan nasibini aldı” diye ekledi.
Gümrük vergisi ve İsrail başlıkları Türkiye için riskler mi içeriyor?
Öte yandan Ünlühisarcıklı’ya göre Trump’ın yeni dönem başkanlığındaki gümrük vergisi politikası ve İsrail’e bakışı Türk-Amerikan ilişkilerinde gerilim konuları olabilecek.
Ünlühisarcıklı, “Bu dönemde Trump’ın Türkiye için taşıdığı riskler geçen seferkine oldukça benziyor. Bu sefer Trump daha da ileri gidiyor. Bütün ülkelere yüzde 10, Çin’e de yüzde 60 gümrük tarifesinden bahsediyor. Şimdi Türkiye’nin Amerika’ya ticareti, özellikle ihracatı çok sınırlı ama Türkiye’nin en önemli ticaret ortağı Avrupa Birliği. Bu işten Avrupa Birliği çok negatif olarak etkileneceği için dolaylı olarak Türkiye de negatif olarak etkilenir. Bunun yanısıra tabii şimdi eğer Trump yönetiminde ABD’nin gümrük tarifelerini arttıracak olursa diğer ülkelerin buna reaksiyon vermemesi beklenemez. Bu da dünyada yeni bir ticaret savaşları dönemini başlatabilir. Türkiye de açık ticaret politikası uygulayan ve doğrusu uygulamak zorunda olan bir ülke. Bundan da Türkiye çok negatif olarak etkilenir” diye konuştu.
Ünlühisarcıklı İsrail politikaları konusunda da, “Bu konu Türkiye-ABD ilişkisini mutlaka gerecek önümüzdeki dönemde. Çok doğal olarak tabii Trump’ın seçilmesine en çok sevinen liderlerden biri de Netanyahu oldu. Buna ihtiyacı da vardı Netanyahu’nun. Belki de bu sayede Netanyahu’nun siyasi ömrü uzamış oldu. Bu da ABD’nin gerek Türkiye ile ilişkilerini, gerekse küresel güneydeki algılanmasını olumsuz olarak etkileyecek bir gelişme olacaktır” yorumunu paylaştı.
“Erdoğan ilişkisi iniş-çıkışlı olsa da şimdi daha olgun ve ciddi yaklaşım olacaktır”
Prof. Dr. Hüseyin Bağcı ise, Trump’ın ikinci döneminde Joe Biden’ın mevcut yönetimine kıyasla Türk-Amerikan ilişkilerini daha iyi ve ileri noktaya taşıyabileceği görüşünde.
Bağcı, "Nedeni de, daha önce dört yıl boyunca Amerikan başkanlığı yaptı ve şimdi halen Cumhurbaşkanı olan Erdoğan ile arasındaki ilişkisi iniş çıkışlı olmasına rağmen o süreç içerisinde her iki taraf da gereken dersleri çıkardılar. Önümüzdeki dönemde daha olgun bakış açışısıyla sorunlara daha samimi ve daha ciddi bir biçimde yaklaşacaklar diye düşünüyorum. Ben Türkiye açısından olumlu olacağını düşünenlerdenim" dedi.
Forum