Erişilebilirlik

Doğu Akdeniz Krizine AB ve ABD Nasıl Bakıyor?


Türkiye ve Yunanistan arasında gerilimin azaltılması için Avrupa Birliği dönem başkanı Almanya yoğun bir diplomasi yürütüyor. Berlin’de toplanan AB Dışişleri Bakanları toplantısından ne çıkacağı merak konusu. ABD Başkanı Donald Trump da NATO üyesi her iki ülkenin liderleriyle telefonda görüşerek tansiyonun düşürülmesi mesajını verdi. Ankara ve Atina ise geri adım atmıyor.

Taraflar neden anlaşamıyor ve ne istiyor?

Taraflar arasında kıta sahanlığının nerede başlayıp nerede bittiğine ilişkin anlaşmazlık yaşanıyor. Kıta sahanlığı, kara parçasının deniz altındaki uzantısı anlamına geliyor. Yunanistan adaların hepsinin kıta sahanlığına sahip olduğunu ve bu nedenle de münhasır ekonomik bölge hakkının olduğunu savunuyor.

Türkiye ise buna karşı çıkıyor. Ankara, Güney Kıbrıs’ın kendi kıta sahanlığında bulunan bölgelerde doğalgaz arama girişimine de tepkili.

Taraflar arasındaki anlaşmazlık 6 Ağustos’ta Yunanistan’ın Mısır’la deniz sınırları anlaşması imzalamasının ardından yeni bir ivme kazandı. Türkiye bu adımı kıta sahanlığını ihlal olarak niteledi.

Yunanistan da benzer şekilde Türkiye’nin 2019 yılı Kasım ayında Libya’da uluslararası toplumun tanıdığı yönetimle imzaladığı deniz sınırları anlaşmasına tepki göstermişti. Bu anlaşma, Girit Adası’nı pas geçerek, Türkiye’nin güney kıyılarından Libya’nın kuzeydoğu kıyısına kadar uzanan münhasır ekonomik bölge oluşturulmasını kapsıyor ve bu bölgede doğalgaz arama faaliyetlerinin önünü açıyordu.

Mısır anlaşmayı hukuk dışı olarak niteledi, Yunanistan Girit Adası’nı hesaba katmayan bu anlaşmaya karşı çıktı. Mayıs ayı sonlarında Türkiye Doğu Akdeniz’in batısındaki bölgelerde doğalgaz arama faaliyetlerine başlamayı planladığını açıkladı. Yunanistan, Mısır’la imzaladığı anlaşmanın Türkiye ve Libya arasındaki anlaşmayı geçersiz kıldığını savundu.

Uzmanlara göre, Türkiye ve Yunanistan arasındaki anlaşmazlık uluslararası hukukun farklı şekilde yorumlanmasından kaynaklanıyor.

Washington Enstitüsü Bernstein Körfez ve Enerji Politikası Direktörü Simon Henderson’a göre, anlaşmazlığın odağında Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi yer alıyor. Buna göre, bir ülke deniz ve deniz tabanında ekonomik olarak olağan 12 deniz mili sınırının 200 mil ötesine kadar hak iddia edebiliyor.

Henderson, “Açık denizde birbiriyle karşı karşıya olan ülkeler arasındaki mesafe toplam 424 deniz milinden daha azsa, komşu ülkelerin aralarındaki sınır hattı konusunda anlaşmaları gerekiyor. İsrail ve Güney Kıbrıs arasında böyle bir anlaşma var. İsrail ve Lübnan arasında ise yok. Doğu Akdeniz haritasına baktığımızda Türkiye Mısır’dan 424 mil uzakta; Yunanistan’ın da Kıbrıs’la arasında benzer bir mesafenin olduğu görülüyor. Yani net bir çizgi çekmek zor” diyor.

İlgili anlaşmalar ne diyor?

İkinci Dünya Savaşı’nın ardından 1947 yılında İtalya ve savaşı kazanan müttefik ülkeler arasında imzalanan Paris Barış Antlaşması kapsamında 14 ada ve irili ufaklı adacıklar Yunanistan yönetimine geçti. Ankara adacıkların çoğunun antlaşmada açık şekilde belirtilmediğini savunuyor. Türkiye bu antlaşmaya taraf ülkeler arasında yer almıyor.

Atina ise hava sahası sınırını 10 mil, deniz sınırlarını da 6 mil olarak belirlediğini söylüyor. Yunanistan, Deniz Hukuku uyarınca deniz sınırlarını 12 mile kadar genişletme hakkı olduğunu savunuyor. Bu yasada her devletin 12 deniz milini geçmeyecek şekilde bir kıta sahanlığı belirleyebileceği belirtiliyor. Türkiye bu yasaya ilişkin BM sözleşmesi aleyhinde oy kullandı.

Ankara Yunanistan için hem deniz hem de havada yalnızca 6 millik bir sınırı tanıyor ve ulusal hava sahasının 6 millik deniz sınırı ile uyumlu olması gerektiğini savunuyor. Yunanistan’ın tek taraflı olarak bu sınırı 12 mile çıkarmasının savaş sayılacağını belirtiyor.

Bölgede ne kadarlık bir enerji kaynağı söz konusu?

Yunanistan’ın kıta sahanlığı Ege Denizi’nin yaklaşık yüzde 45’ini kapsıyor. Türkiye’ninki ise yüzde 8’ini. Yunanistan’ın deniz sınırlarını 12 mile genişletmesi halinde, kıta sahanlığı Ege Denizi’nin yüzde 72’sini kapsayacak. Bu da Yunanistan’ın önemli deniz koridorlarına hakim olması anlamına geliyor.

Bu sular aynı zamanda doğalgaz potansiyeline de sahip. Güney Kıbrıs son dönemde bazı petrol ve doğal gaz şirketleriyle anlaşma yapmıştı. Bölgedeki çalışmaların sonucu cesaret vericiydi. İki şirket de Güney Kıbrıs’ın münhasır ekonomik bölgesinde önemli düzeyde hidrokarbon keşfi yaptıklarını açıkladı.

Amerika Jeolojik Araştırmalar Dairesi’nin (United States Geological Survey) verilerinin toplamda 10 trilyon metreküplük tahmini bir rezervden söz ettiğini belirten enerji uzmanı Necdet Pamir, bu miktarın bölge için önemli olduğunu ancak dünyanın dengelerini değiştirecek, ya da Avrupa’nın kaynak çeşitlendirmesine yardımcı olacak bir boyutta olmadığını söylüyor.

AB ve ABD gerginlikte nerede duruyor?

Yunanistan ve Türkiye arasındaki gerilimin azaltılması için AB dönem başkanı Almanya devrede. Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas, her iki ülkenin Dışişleri Bakanları ile görüştü, bölgede küçük bir kıvılcımın felakete yol açabileceği uyarısında bulundu.

Ancak tarafların sert duruşunda bir değişiklik yok. Yunanistan batı kıyısında kıta sahanlığını genişletmeyi planladığını açıkladı. Türkiye’nin karşı çıktığı bölgelerde askeri tatbikat yaptı. Türkiye de yakın bölgede askeri tatbikat düzenledi.

Almanya’nın başkenti Berlin’de başlayan ve iki gün sürecek olan Dışişleri bakanları toplantısının gündeminde AB’ye aday üye konumundaki Türkiye’ye karşı atılabilecek adımlar var. Dün de yine Berlin’de AB Savunma Bakanları toplantısında konu ele alındı.

Toplantı sonrasında Almanya Savunma Bakanı Annegret Kramp-Karrenbauer ve AB Dış Politika Şefi Josep Borrell ortak basın toplantısı düzenledi. Basın toplantısında Almanya Savunma Bakanı Annegret Kramp-Karrenbauer’in Josep Borrell’in görüşmelerin nasıl gittiğine ilişkin sorusuna verdiği yanıt mikrofon açık kaldığından duyuldu. Alman bakan, “Zor. Yunan tarafı biraz daha yumuşak ancak Türk tarafı çok sert” ifadelerini kullandı.

Josep Borell de Türk tarafının kızgın olduğunu ve Ankara’nın Yunanistan’ın güvenilir olmadığını düşündüğünü belirtti. AB, Borrell’in başkanlığındaki dışişleri bakanları toplantısında bütün seçeneklerin masada olduğunu belirtiyor. Bu seçeneklere Türkiye’nin geri adım atmasını sağlayabilecek yaptırımlar ya da diplomatik “havuç-sopa” taktikleri de dahil. Türkiye’nin AB’ye aday ülke statüsünün geri çekilmesi önerisi bile gündeme getirildi.

Üs düzey bir AB yetkilisi, Borrell’in Doğu Akdeniz’de gerilimin askeri olarak tırmanması riskinden endişeli olduğunu ve bu nedenle böylesi bir gerilimi engellemeye çalıştığını söyledi. AB yetkilisi, “Tüm seçenekler masada. Çünkü Türkiye ile ilişkimizde gerçekten çok zor bir dönemden geçiyoruz. Daha önce böyle bir şey görmedik” dedi.

Berlin’de bulunan NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’le biraraya gelen Almanya Başbakanı Angela Merkel de "Yunanistan ve Türkiye arasındaki gerilim iki NATO üyesi arasında olduğu için bizi çok endişelendiriyor" şeklinde konuştu. Avrupa Birliği (AB) savunma ve dışişleri bakanlarının toplantıları nedeniyle Berlin'de bulunan NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg de iki ülke arasında gerilimin azaltılmasına ve diyaloğa ihtiyaç olduğunu söyledi.

Almanya’nın tansiyonu düşürme girişimlerini memnuniyetle karşıladığını belirten Stoltenberg "Ankara ve Atina arasındaki anlaşmazlık, müttefiklik dayanışması ruhu ve uluslararası hukuk temelinde çözülmeli" dedi.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ise Libya konusundaki adımlarının ardından Türkiye’ye karşı sert açıklamalarıyla biliniyor. 22 Ağustos’ta Elysee Sarayı’nda Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ile görüşen Macron, Doğu Akdeniz’de Yunanistan ve Türkiye arasında yaşanan krizde AB ve Fransa olarak Yunanistan’ın yanında olduklarını, Türkiye’nin uluslararası hukuka aykırı davrandığını söyledi.

Durumun aciliyetine rağmen Berlin’deki toplantıdan konuyla ilgili net kararlar beklenmiyor. Dışişleri Bakanlarının toplantıda amacı bir dizi seçenek üzerinde siyasi olarak uzlaşma sağlamak. AB liderlerinin de 24-25 Eylül’deki zirvede bu seçenekleri değerlendirerek bir karar alması bekleniyor.

ABD gerilimin neresinde?

İki NATO üyesi Türkiye ve Yunanistan arasındaki Doğu Akdeniz gerilimini ABD çok yakından takip ediyor. ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, 15 Ağustos’ta Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile biraraya geldi.

Son olarak ABD Başkanı Donald Trump hem Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hem de Yunanistan Başbakanı Miçotakis’le telefonda görüştü.

ABD Başkanı Donald Trump’ın Erdoğan’la yaptığı telefon görüşmesinde Doğu Akdeniz gerginliğiyle ilgili endişesini dile getirdiği ve diyalog çağrısında bulunduğu açıklandı. Beyaz Saray Basın Sözcüsü Yardımcısı Judd Deere, konuyla ilgili açıklamasında, Trump’ın dün Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis’i de arayarak aynı mesajı verdiğini belirtti.

Resmi Twitter hesabı üzerinden açıklamada bulunan Deere, “Başkan Trump, Yunanistan ve Türkiye’nin diyalog kurmaları gerektiğini yeniden belirtti. Bu, iki ülkenin görüş ayrılıklarını gidermesinin tek yolu” dedi.

Cumhurbaşkanlığı’ndan yapılan açıklamada da, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın görüşmede, “Doğu Akdeniz'de istikrarsızlığı yaratan tarafın Türkiye olmadığını hatırlattığı” belirtildi.

Cumhurbaşkanlığı açıklamasında ayrıca “Erdoğan, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de, gerginliğin azaltılmasından ve diyalogdan yana olduğunu attığı somut adımlarla kanıtladığını vurguladı” ifadeleri yer aldı.

Trump’ın Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis’le de görüşmesinin ardından, İngilizce yayın yapan Yunan Kathimerini gazetesi, Miçotakis’in Trump’a konuyla ilgilendiği için teşekkür ettiğini ve Türkiye’nin “bölgede barış ve istikrarı tehlikeye atan ve NATO’nun bütünlüğünü sınayan” adımlar attığını söylediğini aktardı.

ABD Başkanı Donald Trump’ın telefon diplomasisi öncesinde, Senatör Bob Menendez ve Senatör Chris Van Hollen 13 Ağustos’ta Dışişleri Bakanı Pompeo’ya bir mektup yazarak Türkiye’ye yaptırım çağrısında bulunmuştu.

VOA Türkçe’ye konuşan uzmanlar, senatörlerin bu çağrısının Trump yönetimini daha fazla adım atmaya, kilit Türk sektörlerine ve potansiyel olarak üst düzey Türk enerji yöneticileri dahil hedefe yönelik ekonomik ve mali yaptırımlar uygulamaya çağırma amacını taşıdığını belirtmişti.

  • 16x9 Image

    Begüm Dönmez Ersöz

    Begüm Dönmez Ersöz medyadaki kariyerine 2006’daki İsrail-Lübnan savaşı sırasında CNN Türk’te simultane tercüman ve muhabir olarak başladı. 2014-2018 yılları arasında dış haber müdürü olarak görev yaptığı kanalda dış politika ve uluslararası diplomasiye ilişkin haberler hazırladı, özel röportajlar yaptı. IŞİD’le mücadele operasyonları döneminde çatışma bölgeleri dahil sahadaki ekibi yönlendirdi, ABD’de başkanlık seçimleri gibi özel yayınları yönetti. Merkezi Atlanta’da bulunan CNN’in editoryal, liderlik ve dijital gazetecilik programlarına katıldı. Boğaziçi Üniversitesi’nin gururlu mezunlarından. Begüm Dönmez Ersöz 2018’de göreve başladığı VOA Türkçe’de ABD dış ve iç siyasetinden uluslararası diplomasiye uzanan geniş bir alanda haber, röportaj ve yayın yapıyor. VOA Türkçe’nin Beyaz Saray ve Kongre muhabirliği görevini yürütüyor. Simultane çeviri ve gazetecilik becerilerini aynı potada eritebildiği bir işi olduğu için mutlu.

XS
SM
MD
LG