ABD'de iş dünyası, ülkenin kuruluşundan önce bile siyasetle hep iç içe oldu. İş dünyası liderleri kampanyaların ve siyasi girişimlerin finansmanında önemli bir rol oynasa da yakın geçmişte çok az kişi siyasette Elon Musk kadar kişisel ve kamusal bir rol üstlendi.
Güney Afrika doğumlu girişimci, 2024 seçimlerinden önce bile şirketleri aracılığıyla ABD hükümetiyle sık sık etkileşim halindeydi. Elektrikli otomobil üreticisi Tesla yeşil enerji sübvansiyonları aldı. Musk'ın uzay şirketi Space X de uzaya roket ve araç fırlatma hizmetleri sağlamak, yeni araçlar geliştirmek ve uzay uçuşları gerçekleştirmek için NASA ve ABD ordusu ile çok sayıda sözleşmeye sahip.
Musk, SpaceX aracılığıyla Ukrayna güçlerine Starlink uydu internet terminalleri sağlayarak ABD'nin Rusya'nın işgaline karşı Ukrayna'nın savunmasına verdiği destekte de kilit bir rol oynadı. Musk'ın savaşa dahil olması, terminallerin sahada kullanımına ilişkin kararları doğrudan kendisinin verdiği ve Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin ve diğer üst düzey Rus yetkililerle kişisel temas halinde olduğuna dair haberlerin ortaya çıkmasının ardından endişe kaynağı haline geldi.
Musk, gazetecilerin, şirketlerin ve hükümet yetkililerinin kamuoyuna duyurular yaptığı ve sıradan kullanıcılarla birlikte tartışmalara katıldığı fiili bir kamusal meydan haline gelen sosyal medya platformu Twitter'ı 2022'de satın alarak medyada daha da önemli bir rol elde etti.
Sitenin adını X olarak değiştiren Musk, sol görüşe yakın olan kesimlerin taraflılığı olarak tanımladığı durumla mücadele etmek için doğrulama ve içerik denetleme politikalarını elden geçirdi. Musk ayrıca Başkan Donald Trump'ın hesabının yanısıra nefret söylemi gerekçesiyle yasaklanan çok sayıda hesabı yeniden kullanıma açtı. Başkanlık seçimleri yaklaştıkça Musk, X platformunu Trump'ın siyasi tutum ve görüşlerini desteklemek için kullandı, Trump'la birlikte kampanyaya katıldı ve Trump'ın yabancı liderlerle yaptığı görüşmelerde yer aldı.
Trump Musk’ı ayrıca, yeni kurulan bir birim olan Hükümet Verimlilik Dairesi’nin başına getireceğini açıkladı.
Ancak Musk'ın ABD siyasetine katılımı kendi dönemindekilere kıyasla alışılmadık olsa da iş dünyası liderlerinin ülke meseleleri üzerinde büyük etkiye sahip olduğu önceki dönemleri hatırlatıyor.
J.P. Morgan (1837-1913)
Kariyerinin ilk yıllarını Wall Street'te geçiren John Pierpont Morgan, ABD İç Savaşı'nın ardından ülkenin gelişen demiryolu endüstrisini yeniden düzenleyerek ün kazandı. J.P. Morgan, demiryolu şirketleri arasında konferanslar düzenleyerek ve hissedarı olduğu şirketleri birleştirerek entegre bir demiryolu sisteminin oluşturulmasına yardımcı oldu. Morgan, aynı yolu ülkenin çelik üretiminde de izledi.
ABD'nin altın rezervlerinin tükendiği 1893'teki ekonomik krizde Morgan'ın şirketi hükümeti kurtarmak için devreye girdi ve Hazine bonoları karşılığında altın tedarik etti.
Ardından bankaların çöküşün eşiğine sürüklendiği 1907'deki mali krizde J.P. Morgan, biraraya getirdiği banka yöneticilerini ortak bir istikrar planı üzerinde anlaşmaya zorlayarak ekonomiyi bir kez daha düzlüğe çıkardı.
J.P. Morgan, spekülasyon yerine istikrara öncelik veren ve hayırseverlik çabalarıyla hastaneleri, müzeleri ve üniversiteleri destekleyen ciddi bir işadamı olarak hatırlanıyor. Ancak Morgan'ın demiryolu ve çelik endüstrilerini birleştirmesi, ülkenin ilk antitröst yasalarına yol açan tekeller de yarattı.
Öte yandan ABD hükümetinin ekonomiyi kurtarmak için iki kez olmak üzere bir işadamından yardım almak zorunda kalması büyük bir endişe kaynağı oldu ve ABD Merkez Bankası'nın kurulmasına yol açtı.
Henry Ford (1863-1947)
Henry Ford en çok, daha önce lüks bir ürün olarak kabul edilen otomobili sıradan tüketiciler için uygun fiyatlı hale getiren ilk seri üretim otomobili geliştirmesiyle tanınıyor. Ford, montaj hattını ve haftada 40 saat çalışmayı yaygınlaştırdı. Ford ayrıca daha iyi ücret alan ve daha mutlu işçilerin daha üretken olacağı ve ürettikleri arabaları satın alabilecekleri gerekçesiyle daha yüksek ücret standartları belirledi.
Endüstri ve tüketiciliğin sadece ekonomiye fayda sağlamakla kalmayıp dünya barışını da destekleyeceğine inanan Ford, verimlilik kaybına neden olduğunu düşündüğü savaşa karşı aktif bir kampanya yürütüyordu. ABD'nin Birinci Dünya Savaşı'na girmesini engelleyemeyen Ford, savaş çabalarına destek verdi ve aktivizmini arka plana aldı. Ancak yine de 1918'de ABD Senatosu'na adaylığını koydu ancak kıl payı kaybetti.
Öte yandan çalışanlarına karşı babacan ve cömert tavır sergileyen Ford aynı zamanda sendikalaşma çabalarına ve işçi grevlerine karşı sert muhalefetiyle de biliniyordu.
Ford'un barış yanlısı olmasının karanlık bir tarafı da vardı. Yahudi karşıtı olduğu bilinen Ford, Birinci Dünya Savaşı'nın yanısıra Amerikan toplumundaki birçok sorundan Yahudiler'in sorumlu olduğuna inanıyordu. Ford, 1918 yılında Dearborn Independent gazetesini satın aldıktan sonra, gazeteyi çok sayıda antisemitik komplo teorisi yayınlamak için kullandı, ancak şirketlerine karşı boykot tehdidinden sonra buna son verdi.
Önce Amerika Komitesi'nin bir parçası olarak Ford, ABD'nin İkinci Dünya Savaşı'na girmesine karşı kampanya yürüttü. ABD 1941'de savaş ilan edene kadar Ford, Nazi Almanyası ile iş yapmaya devam etti.
William Randolph Hearst (1863-1951)
San Francisco Examiner ve New York Morning Journal gazetelerinin sahibi olan William Randolph Hearst, bir yandan bir medya imparatorluğu kurarken diğer yandan da “sarı gazetecilik” olarak bilinen sansasyonel haberciliğin öncülüğünü yaptı.
New York Morning Journal'ın İspanya'nın Küba'daki sömürgeci şiddetine ilişkin abartılı haberleri Amerikan kamuoyunu alevlendirmiş ve müdahale çağrılarını arttırmıştı. Kongre sonunda 1898'de İspanya'ya savaş ilan ettiğinde Hearst, çatışmayı haberleştirmek için bizzat Küba'ya gitmişti.
Hearst'ün medya faaliyetleri daha sonra birçok şehirde yirmiden fazla gazetenin yanısıra dergiler ve kitap yayıncılarını kapsayacak şekilde genişledi.
Gözünü siyasete diken Hearst, kısa bir süre New York'un 11. seçim bölgesinden ABD Temsilciler Meclisi'nde görev yaptı, ancak daha sonra belediye başkanlığı ve valilik seçimlerini kıl payı kaybetti. Hearst'ün gazeteleri Başkan William McKinley'yi şiddetle kınayan başyazılar yayınladı ve McKinley'in 1901'de suikasta uğraması üzerine kışkırtıcılık yapmakla suçlandı.
Başlangıçta ilerici bir popülist olan Hearst, Birinci Dünya Savaşı ve 1917 Bolşevik Devrimi'nin ardından sağcı tecritçiliğe yöneldi. Başkan Franklin Delano Roosevelt'in New Deal olarak bilinen sosyal politikalarını Amerikan karşıtı olarak kınayan Hearst, Hitler'e hayranlığını dile getirdi ve Alman liderin makalelerini yayınladı.
Bununla birlikte Hearst, Pearl Harbor saldırısının ardından ABD'nin İkinci Dünya Savaşı'na girmesini destekledi. Hearst ayrıca odağını Uzakdoğulu karşıtı duyguları ve Japon kökenli Amerikalılar'ın gözaltına alınmasını teşvik etmeye kaydırdı.
Bugün Hearst, yaşadığı dönemde çekilen ve gösterime girmesini engellemeye çalıştığı “Citizen Kane” filminin gerçek hayattaki ilham kaynağı olarak hatırlanıyor.
Geçmiş dönemlerde Amerikan siyasetini şekillendiren zengin iş adamları hayranlık ve tartışmalara yol açmış, etkileri ancak geçmişe dönüp bakıldığında anlaşılmıştı. Elon Musk'ın etkisinin Trump yönetiminden daha uzun sürüp sürmeyeceğini ve günümüzün diğer patronlarının onu örnek alıp almayacağını zaman gösterecek.
Forum