Erişilebilirlik

Enflasyonist ortamda mevduat faizleri, krediler ve döviz kuru nereye gidecek?


Uzmanlar, yıl sonundan bu yana mevduat ve kredilerde gelinen noktayı VOA Türkçe’ye değerlendirdi.
Uzmanlar, yıl sonundan bu yana mevduat ve kredilerde gelinen noktayı VOA Türkçe’ye değerlendirdi.

Türkiye Bankalar Birliği’nin derlediği, 2023 yılına ait kredi ve mevduat verilerine göre, geçen yıl toplam banka kredileri bir önceki yıla göre, yüzde 54,7 artarak 11,2 trilyon liraya yükseldi.

Konut kredileri, KOBİ kredileri, ihracat kredileri gibi belli bir uzmanlık alanının finansmanı için verilen ihtisas kredileri bir önceki yıla göre yüzde 91 artarak 836 milyar TL olurken, ihtisas dışı krediler yüzde 52,4 artış ile 10,4 trilyon TL oldu.

Toplam banka mevduatlarıysa bir önceki yıla kıyasla yüzde 68,7 artarak 14,2 trilyon liraya ulaştı. 2023 yılında tasarruf mevduatı bir önceki yıl sonuna göre, yüzde 114,5, döviz tevdiat hesaplarıysa yüzde 39,9 oranında arttı.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından açıklanan haftalık para ve banka istatistiklerine göre ise 24 Mayıs 2024 ile biten haftada, bankacılık sektörünün TCMB dahil toplam kredi hacmi 12,9 trilyon liraya, mevduatlar toplamıysa 16,6 trilyon liraya ulaşmış durumda.

Enflasyonist ortamda mevduat faizleri, krediler ve döviz kuru nereye gidecek?
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:06:35 0:00


“Tasarruf henüz başlamadı”

Yıl sonundan bu yana mevduat ve kredilerde gelinen noktayı VOA Türkçe’ye değerlendiren ekonomist Güldem Atabay, 2023 yılındaki Cumhurbaşkanlığı seçiminin ardından Türkiye'de para politikasının tam tersine döndüğünü hatırlattı. Atabay, “Haziran ayında faiz artırımları başladı. 8,5'tan bugün itibariyle 50-53 bandına kadar geldi. O aşamada insanlar yavaş yavaş dövizden çıkarak TL mevduatlara geçti. Tabii bunun bir nedeni de kur korumalı mevduatın çözülmesiydi” dedi.

Atabay, son olarak Mart ayında gelen 500 baz puanlık sürpriz faiz artışının ve dövizin giderek baskılanmasının, TL’ye geçişi hızlandırdığını ve bu eğilimin süreceğini kaydetti.


Türkiye’nin bu yılın ilk çeyreğinde parasal sıkılaştırmaya rağmen hane halkı tüketiminde hızlı artışın etkisiyle büyüdüğüne dikkat çeken Atabay, halkın henüz tasarrufa dönmediğini söyledi. Atabay, “İlk çeyrekteki büyüme oranı, geçtiğimiz senenin son çeyreğine göre yüzde 2,4 artmış. Bu çok kuvvetli bir artış. Hane halkı tüketimi, kamu tüketimi, yatırımlar artıyor. Üretim tarafı canlı, talep kaynaklı tetikleniyor. Ama gelinen noktada yerel seçimlerin tamamlanmasının ardından yeni vergi paketleri açıklanıyor, sene ortası maaş ayarlamaları yapılmayacağı ilan ediliyor ve yavaş yavaş büyümenin de güç kaybettiğini göreceğiz” dedi.

“Yaz sonunda faiz oranı artık reel pozitif faiz verir seviyeye gelmiş olacak”

Mayıs ayında TÜİK verilerine göre yüzde 75’in üzerine çıkan yıllık enflasyon oranının, yaz aylarında baz etkisiyle inişe geçeceğini dile getiren Atabay, “Yaz sonunda politika faizine eğer dokunmazlarsa, faiz oranı artık reel pozitif faiz verir seviyeye gelmiş olacak. İşte o zaman birikimi olanların tüketmekten vazgeçip tasarrufa döndüğü, günlük yaşayanlarınsa alım gücünün tamamen azaldığı hatta yılın ikinci yarısında ve 2025'in başında artık tüketemez hale geldiği bir döngüye girmiş olacağız. Bu hem mevduat ve krediler dengelerini hem enflasyonun gidişatını değiştirecek hem de büyümeyi çok sert bir şekilde yavaşlatacak. Önceki dönemin yarattığı bu kötü ekonomik sonuçlarıysa ne yazık ki sabit gelirliler, emekliler, memur kesim sırtlanacak” diye konuştu.


“Her seferinde yöneticilerin tavsiyelerine uyanlar zarar ettiler”

İzmir Ekonomi Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oğuz Esen ise yatırımcıların TL mevduata yönelmekte çekingen kalacağı görüşünde.

Esen, “Yabancı para mevduatları ile TL mevduatlar arasında büyük bir çözülme varmış gibi yansıtılıyor. Döviz mevduatları, yaklaşık 200 milyar dolarlık bir miktar etrafında dalgalanıyor. Bu, 2021’de 265 milyar dolara kadar çıkmış, daha sonra gerilemişti. Bugün de 200 milyar doların biraz altında. Bugün 'çözülme var' deniyor ama 2023 Haziran ayındaki rakamlarla bugünkü yabancı para mevduatları hemen hemen aynı. 200 milyar da büyük para. Türkiye'nin milli gelirinin neredeyse beşte biri. Henüz çözülmemiş kur korumalılar da yaklaşık 75 milyar dolar. Onların akıbeti ne olacak? Açıkçası ben bir çözülme beklemiyorum. Türk halkı en olumlu denebilecek ekonomik koşullarda bile TL’ye geçmekte temkinli davrandı, bir refleks olarak Türk parasına ihtiyatla yaklaşılıyor. Çünkü bu filmi biz defalarca gördük. Her seferinde yöneticilerin tavsiyelerine uyanlar zarar ettiler” dedi.

“Enflasyonla mücadele dediğimiz şey birtakım endeks teknikleri, oyunları değil”

Enflasyon karşısında mevduat faizlerinin yatırımcıları korumasının mümkün olmadığını savunan Esen, “Faiz dediğimiz şey gelecekte alınan bir şey. Dolayısıyla bugünkü enflasyon kadar gelecekteki enflasyona da bakmak lazım. Eğer enflasyonun önümüzdeki dönemde yüzde 50'nin altına düşeceğini öngörüyorsak, bu faiz değerlendirilebilir. Ama öngörmüyorsak o zaman zarar var demektir. Bugünkü koşullarda da enflasyonun kolayca düşeceğini öngörmek ve bunu onaylamak bana pek doğru gelmiyor. Ayrıca enflasyonla mücadele dediğimiz şey birtakım endeks teknikleri, oyunları değil. Sonuçta bizim satın alma gücümüzle ilgili. Bunları baz etkisiyle maskeleyemezsiniz. Ben orta vadede enflasyonda hızlı bir düşüş beklemiyorum” ifadelerini kullandı.

Merkez Bankası’nın 9 Mayıs’ta açıklanan ikinci enflasyon raporuna göre 2024 sonu beklentisi yüzde 38, 2025 sonu beklentisi yüzde 14 ve 2026 sonu beklentisi yüzde 9.

Döviz kredisi çekip TL mevduattan faiz kazanma dönemi

Gelinen noktada faizlerin artmasıyla banka kredileri cazibesini kaybederken ekonomi yönetimi de parasal sıkılaştırma adımlarıyla kredi musluklarını kısmış durumda. Ekonomist Güldem Atabay, bu durumun döviz cinsi kredilere talebi arttırdığına dikkat çekti. Ancak Atabay’a göre bu, aynı zamanda döviz kredisini TL mevduata yatırarak kazanç sağlayan bir kesimi de ortaya çıkardı.


Atabay, “Faiz ve kur politikası kısa vadede enflasyona yardımcı olabilir ama bu sefer kredi piyasasını allak bullak edici etkileri başladı. Bireyler ve şirketler yüksek faizden TL borçlanamadığı için ‘madem dövizi burada tutacaklarını ilan ediyorlar, o halde ben de döviz kredisi alayım, onu TL mevduat olarak işletip paramı kazanayım’ diyenleri yarattı. Sanki finans piyasasında hareket eder gibi kredi piyasasında hareketler görüyoruz. Bu sağlıklı değil. Kısa vadede TL'yi güçlü tutmak, enflasyonla mücadeleye yardımcı olabilir ama bir noktadan sonra tekrar cari açığı artırıcı olacaktır ve reel sektörün açık pozisyonunu artacağı için yine bumerang etkisiyle TL'de değer kaybı yaratacaktır. Daha orada değiliz ama riskler o yöne doğru ilerliyor” dedi.

“Türk ekonomisinin bütün krizlerinin nedeni hep döviz krizi olmuştur”

Prof. Dr. Esen ise yeni bir döviz atağı yaşanması halinde bunun ekonomide kriz yaratabileceğine dikkat çekerek, “Bunu uzun zamandır görmüyorduk. Geçmişte bunlar çok oldu, sıradan vatandaşlar gidip Japon Yeni ile konut kredisi aldı ve büyük mağduriyetler yaşandı. Çok fazla döviz riski üstlenmiş oluyorsunuz ve Türkiye gibi uluslararası ticarette kendi parasını kullanamayan ülkelerin en büyük kısıtı döviz kısıtıdır. Türk ekonomisinin bütün krizlerinin nedeni hep döviz krizi olmuştur. Hem krediyi çekenler açısından tehlikeli hem domino etkisiyle bankayı hem de tüm ekonomiyi olumsuz etkileme riski var. Buna kesinlikle düzenlemelerle engel getirilmeli” şeklinde konuştu.

Yabancı yatırımcı Türkiye’de kalacak mı?

Ekonomi uzmanları Türkiye’de cazip faizlerle mevduata yönelen yabancı yatırımcıların da kalıcı olmayabileceği konusunda uyarıyor. Uzmanlara göre bu, Türkiye’den gelecekte ciddi bir para çıkışına ve döviz kurunda artışa yol açabilir.

Atabay, “Sene başından beri faiz yükseldikçe 'carry trade' dediğimiz, sıcak paranın en kalitesiz biçiminin Türkiye'ye girmeye başladığını görüyoruz. Dolayısıyla bu yatırımcı bir yerde kârını realize edip duruma bakacak. Asıl önemli olan 2025 enflasyon beklentisi olan yüzde 14; buna piyasada kimse inanmıyor şu anda. Bence hükümetin kendisi bile inanmıyor. Ekonomi programı enflasyonu düşürmekle sınırlı. Ekonomiyi istedikleri kadar yavaşlatamıyorlar siyasi sebeplerle. Siyasetteyse sürekli bir erken seçim ve anayasa değişikliği gündemi var. Yabancı yatırımcılar da bu zeminde, ekonomi programı uygulanabilir halde kalacak mı, buna bakacaklar. Dolayısıyla o sıcak paranın gerçekten de 'bir miktar kârımı göreyim buradan çıkayım' deme riski var. Eskisi gibi ‘uzun yıllar Türkiye piyasalarında kalayım’ diyerek gelen bir sıcak para olduğunu düşünmüyorum” ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Esen ise bunun yeni bir kur atağına yol açabileceğini vurguladı. Esen, “Gelirken iyi ama bunlar bir vadede dönüyorlar. Geçmişte de bunu defalarca yaşadık. En son yine 1-2 yıl içinde yaşadığımızda, ciddi bir çıkış oldu ve Türk Lirası yere çakıldı, yabancı paralar aldı başını gitti. Bu risk her zaman var” dedi.

Forum

STÜDYO VOA

ABD’nin İsrail’in Hizbullah’a yönelik saldırısından haberi yok – 18 Eylül
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:29:58 0:00
XS
SM
MD
LG