Erişilebilirlik

“Partili Cumhurbaşkanı” Türkiye İçin Ne Anlama Geliyor?


12. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 16 Nisan Pazar günkü halk oylaması sonucunda yüzde 51,41 oranında “Evet” oyuyla kabul edilen anayasa değişikliği paketi uyarınca “tarafsızlık” şartı ortadan kalktığı için kurucusu olduğu AK Parti’ye geri döndü. Partisiyle arasına sadece mevzuat gereği mesafe girdiğini gönüllerde hep birlikte olduğunu söyleyen Erdoğan, partiye yeniden üye oluşunu, “27 Ağustos 2014 tarihinde milletimiz tarafından cumhurbaşkanlığı görevine seçilmem sebebiyle anayasa gereği ayrılmak zorunda kaldığım, kurucusu olduğum partime, yuvama, sevdama, aşkıma bugün yeniden dönüyorum. Tam 979 gün sonra bu hasret hamdolsun sona eriyor” sözleriyle özetledi.

Yüksek Seçim Kurulu’nun halk oylaması kesin sonuçlarını ilan ettiği 27 Nisan tarihli 663 sayılı kararı, aynı günkü mükerrer sayı ile Resmi Gazete ile yayımlanarak yürürlüğe girmişti. Bunun ardından AK Parti Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) dün yaptığı toplantıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı partiye davet ettiğini duyurdu. Erdoğan, halk oylaması sürecinde vakit kaybı olmaksızın AK Parti’nin başına geçeceği sinyallerini de vermişti. AK Parti de, 21 Mayıs’ta 3’ncü kez olağanüstü kongre yapılmasına karar vererek, Erdoğan’a sadece üyelik değil genel başkanlık yolunu da açtı.

Türkiye açısından “Partili Cumhurbaşkanı”nın ne anlama geleceğini ise, anayasa hukuku alanında uzman Prof. Dr. Ergun Özbudun, Amerika’nın Sesi’ne anlattı. Geçmişte AK Parti için yeni anayasa yazılması çalışmalarına da katılan ancak o dönemde güçlendirilmiş parlamenter sistem üzerinde durduklarını kaydeden Özbudun, mevcut anayasa değişikliği paketine ise pek çok yönden karşı olduğunu ifade etti. Özbudun, “1961 ve 1982 anayasalarında Cumhurbaşkanı’nın tarafsız olması, eğer siyasi parti üyesi ise üyeliğinden istifa etmesi zorunluluğu vardı. Anayasa değişikliği paketinde çok sayıda eleştirdiğim hükümler olmakla birlikte Cumhurbaşkanı’nın partili olma yasağının kaldırılması aslında fiilen durumu değiştirmeyecek görünmüyor. Kongrede de genel başkan seçilecek görünüyor. Ama bu, anayasa paketinde detay ve çok da etkin olmayan hükümlerden biri. Başka cumhuriyet rejimlerinde de partili olan Cumhurbaşkanı modelleri görünüyor. Ama asıl sorun burada Partili Cumhurbaşkanı’na verilmiş olan yetkiler diyebiliriz” dedi.

Anayasa değişikliği paketiyle tek merkezde gücün toplandığını belirten Özbudun, “Asıl sorunları yaratan, yaşatan ve yaşatacak olan da gücün tek merkezde toplanmasından kaynaklanıyor olması. Anayasa paketiyle birlikte artık denge ve denetim mekanizmaları fevkalade zayıflıyor. Fiilen 2012 yılından beri bu durum Türkiye’de yaşanıyordu. Şimdi bu fiili durumun kapsamı genişliyor ve devlet yönetiminde yaygınlık kazanıyor. Anayasa paketi daha otoriter yönetim yönünde atılmış bir adım diye görüyorum” diye konuştu.

Özbudun’a göre Erdoğan zaten partisinden ayrı değildi ve partisi içerisindeki etkinliği genel kabul görmüştü, ancak şimdi yeni anayasa değişiklikleriyle birlikte Türkiye’yi nasıl yöneteceği meselesi ön plana çıkıyor.

Erdoğan’ın “dava” mesajı kimler içindi?

AK Parti’de bugün düzenlenen törende, Erdoğan’ın parti üyeliği beyannamesini imzalamasıyla 14 Ağustos 2001’de kurucularından birisi olduğu AK Parti’ye yeniden üye oluşu tamamlandı. Törende, ihraç edilmiş isimler haricinde Kurucular Kurulu’ndan katılımda kısmi eksiklikler olduğu da gözlendi. Yokluğu en dikkat çekici parti kurucusu isimler ise 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile geçmişte TBMM Başkanlığı ve Başbakan Yardımcılığı görevleri yürüten Bülent Arınç oldu. Bu nedenle Erdoğan’ın konuşmasındaki “dava arkadaşlığı” ile ilgili bazı sözleri Gül ve Arınç’a mesaj olarak yorumlandı. Necip Fazıl Kısakürek’in dizelerini anımsatan Erdoğan, siyasi partisini her zaman olduğu gibi “dava” olarak tanımlayarak, şunları ifade etti: “Bizler hor da olsa öksüz de olsa bu davayı taşımaya talip olduk. Rabbimiz ne buyuruyor, dağların bile çekemediği yükü insan ne yaptı? Yüklendi. Şimdi bunun hakkını hep beraber vermemiz lazım. Kimse bizi buna zorlamadı. Her birimiz kendi irademizle, tercihimizle bu meşakkatli yola revan olduk. Sonunda rütbe, mevki, makam, mal ummadan, hiçbir şey hesap etmeden çıktığımız yol, bizi işte buralara getirdi. Er kişi niyetine musallada, oradan mezara. Yolculuk bu. Elbette bu ağır yükü çekemeyenleri, onları ademe mahkum ediyor, değerlendirmesini milletimize bırakıyoruz. Şu da bir gerçek ki bugüne kadar bu davaya, bu partiye sırtını dönüp de iflah olan kimse görmedim.”

Halk oylamasına itiraza 2019’u adres gösterdi

Erdoğan, CHP’nin halk oylaması sonuçlarıyla ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ni (AHİM) başvurmasıyla ilgili de tepkiliydi. Erdoğan, halk oylamasıyla ilgili “Evet” ile “Hayır” sonuçlarının çok yakın olmasıyla ilgili eleştiriler için 2019 yılındaki seçimleri adres göstererek, şunları dile getirdi: “Yüksek Seçim Kurulu nihai karar mercidir ama Yüksek Seçim Kurulu’na gidiyorsun, nihai kararını veriyor, sen onunla tatmin olmuyorsun, 'Anayasa Mahkemesi' diyorsun. O arada Anayasa Mahkemesi bir açıklama yapıyor, oradan da umudunu kesiyorsun. Şimdi de AİHM'e gidiyorsun. Ya AİHM'in böyle bir görevi yok. Görev alanının içerisinde böyle bir şey yok. Bu ülkenin seçimle ilgili iç işlerine karışma yetkisi yok. Yenilen pehlivan yenilgiye doymuyor. Yüzde 51,4 bir AK Parti oyu değildir ama şunu da söyleyeyim, yüzde 48,6 da bir CHP oyu değildir. Onun için kimse kimseyi aldatmasın, önümüzde yerel seçimler var, önümüzde inşallah 2019 Kasım’ında parlamento ve başkanlık seçimi var. Orada her şey daha net ortaya çıkacaktır.”

Erdoğan “ayrımcılık” yapmadığı da savundu

Partisiyle birlikte “kutlu yürüyüş” olarak adlandırdığı ilerleyişlerini sürdüreceklerini kaydeden Erdoğan, Türkiye’nin kalkınmasını sağladıklarını anlatarak, resmen “Partili Cumhurbaşkanı” olduğu gün ayrımcılık yapmadığı mesajını verdi. Erdoğan, “Sözümün muhatabı bize kulak verenlerdir, ama icraatlarımız herkes içindir. Bu ülkede kim ne derse desin ikinci sınıf vatandaş yoktur. 80 milyonun tamamı birinci sınıf vatandaştır. Teröre, ihanete, bozgunculuğa sapmayan her insanımızın başımızın üstünde yeri vardır. Milletimizden gereken karşılığı göreceğimize inanıyorum. Ben değerli kardeşlerime, yükümüzün daha da ağır olduğunu daha da hatırlatmak istiyorum. AK Parti’nin başarısını anlamak istemeyenler hep başka yere bakıyor. Ülkemizde sosyal bilimler literatürüne “AK Parti tarzı siyaset” diye bir kavramı kazandırdığımıza inanıyorum. İnanmasalar da gerçek bu” dedi.

Kılıçdaroğlu: 80 milyonun Cumhurbaşkanı olamaz

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise, bugün Erdoğan’ın parti üyeliğine geçiş törenine tepki göstererek, artık tüm Türkiye’yi temsil edemeyeceğini söyledi. Kılıçdaroğlu, “Bir partinin genel başkanı, artık 80 milyonun cumhurbaşkanı olamaz, o dönem bitti. Bir partinin genel başkanı sadece o partiye oy verenlerin cumhurbaşkanıdır ve saygıyı da bu çerçevede görecek. Tarafsızlık üzerine yemin edildi. Bir partinin genel başkanı hangi tarafsızlık üzerine yemin edecek? Nerede bu kural? Fenerbahçe’nin kaptanını Fenerbahçe’nin maçında hakem yapacaksın. Olur mu böyle şey? O nedenle biz bunu anlattığımızda bazıları inanmıyordu ‘Yok efendim, böyle şey yoktur. Kılıçdaroğlu doğruları söylemiyor’ deniyordu. Buyurun, bugün hep birlikte tanık oluyorsunuz. Tarafsız olması gereken, hiçbir partiye üye olmaması gereken bir cumhurbaşkanı bugün törenle partisine üye oluyor artık. Üye olunca ne oluyor? Bir partinin genel başkanı, Anayasa Mahkemesi’ne hakim tayin edecek, bir partinin genel başkanı Hakimler Savcılar Kurulu’na hakim tayin edecek, bir partinin genel başkanı vali tayin edecek, bir partinin genel başkanı bütün üst düzey yöneticileri tayin edecek. Devlet? Devlet de o olacak. Buna izin verecek miyiz? Elbette vermeyeceğiz. Mücadelemiz yeni başlıyor” diye konuştu.

HDP Parti Sözcüsü Osman Baydemir de, “Erdoğan partisine üye olmuş. İyi de kurban, sen ne zaman partinden ayrılmıştın ki. Zaten partiyi sen yönetiyordun. Hukuk dışı bir yöntemle (Figen) Yüksekdağ’ın üyeliği bu partiden düşürüldü. Gün gelecek, Yüksekdağ tekrar bu partinin üyesi olacak” diye tepki gösterdi.

  • 16x9 Image

    Yıldız Yazıcıoğlu

    Yıldız Yazıcıoğlu, 1994-1998 döneminde Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nde lisans eğitimini tamamladı. Mesleğe 1997 yılında Cumhuriyet’te stajyer olarak başladı. 1998-2000 döneminde yüksek lisans eğitimine devam etti. 2000 – Mayıs 2009 döneminde Milliyet’te mesleki kariyerini cumhurbaşkanlığı ve parlamento muhabirliği noktasına taşıdı. 2009 - 2011 yıllarında ABD’nin başkenti Washington DC’de kariyerini sürdürdü ve farklı medya kuruluşları için temsilcilik – yorumculuk görevlerini yürüttü. Bu dönemde VOA Türkçe’de eğitim aldı ve görev yaptı. Ardından Ankara’ya dönüşünde Habertürk TV’de, ArtıBir TV’de görevler üstlendi. Şu anda VOA Türkçe ekibinde görev almayı sürdürüyor.

XS
SM
MD
LG