Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya’yla yürütülen müzakerelerde Ankara’nın ardından Moskova’daki görüşmelerde de sonuç alınamaması üzerine “Şayet bu bölgelerde muhatap ülkeler Türkiye’nin güvenlik kaygılarını karşılayamazsa kendi başımızın çaresine bakmak zorunda kalacağımızı her fırsatta açıkça söylüyoruz. İdlib’de, rejimin saldırganlığını sona erdirip Soçi Muhtırası sınırlarına çekilmesi için son günlere giriyoruz. Artık son ikazlarımızı yapıyoruz” dedi.
Erdoğan, AKP Genel Başkanı sıfatıyla bugün TBMM’de parti grup toplantısında kürsüdeydi. Erdoğan, iç ve dış politikaya ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Türkiye’nin Suriye politikasını “sınır güvenliği” bağlamında yürüttüklerini vurgulayan Erdoğan, Türkiye’deki 83 milyon vatandaş açısından evlerinde huzurlu uyumaları için “Kritik öneme sahip Suriye’de, destansı bir mücadele yürütüldüğü” görüşünü dile getirdi. Suriye’de Ocak ayından itibaren İdlib bölgesinde Şam rejimiyle Türk Silahlı Kuvvetleri’nin karşı karşıya gelmesi konusunda “Harekât bölgelerimize yönelik tacizlere en sert şekilde cevap veriyoruz” diyen Erdoğan, Rusya’yla görüşmelerden sonuç alınamamış olmasından duyduğu rahatsızlığı ifade ederken yeniden askeri operasyon seçeneğini gündeme taşıdı.
Türkiye’nin, Suriye’deki güvenlik kaygılarını giderecek işbirliği konusunda muhatap ülkelerce gereken adımlar atılmazsa kendi başına hareket edeceği mesajını yineleyen Erdoğan, geçtiğimiz hafta Ankara’da ve bu hafta başında Moskova’da yapılan görüşmelerde Rusya’yla arzu ettikleri neticeyi alamadıklarını söyledi.
Erdoğan, “İdlib’de, rejimin saldırganlığını sona erdirip Soçi Muhtırası sınırlarına çekilmesi için son günlere giriyoruz. Artık son ikazlarımızı yapıyoruz. Her ne kadar görüşmeler devam edecek olsa da masada bizim istediğimiz yerin çok uzağında olunduğu bir gerçektir. Türkiye, İdlib konusunda kendi harekât planlarını uygulamak üzere her türlü hazırlığını yapmıştır. Her operasyonda olduğu gibi, bu konuda da bir gece ansızın gelebiliriz diyoruz. Daha açık bir ifadeyle, İdlib harekatı bir an meselesidir. Ülkemizin bu konudaki kararlılığını hâlâ anlamamış olan rejime ve onu cesaretlendirenlere İdlib’i bırakmayacağız. Bu bölgedeki gelişmelerin ülkemizin üzerine getireceği yükü göz göre göre omuzlamaya asla niyetimiz yoktur. Ne pahasına olursa olsun, İdlib’i hem Türkiye hem de bölge halkı açısından güvenli bir yer hâline dönüştürmeye kararlıyız” diye konuştu.
“Gezi’nin hükmü asla değişmeyecek”
Erdoğan, Gezi Davası’nda sivil toplum ve meslek örgütleri temsilcileriyle ilgili dün beraat kararı verilmesi ardından Anadolu Kültür Derneği’nin kurucusu ve iş adamı Osman Kavala’nın bu sefer de darbe girişimi gerekçesiyle yeniden tutuklanmasını destekleyen ifadelerde bulundu.
Erdoğan, Gezi olaylarının, tıpkı askeri darbeler, muhtıralar, terör örgütlerinin saldırıları, FETÖ'nün 17-25 Aralık ve 15 Temmuz darbe girişimleri gibi devleti, milleti hedef alan alçak bir saldırı olduğunu dile getirdi. Erdoğan, "Gezi olaylarının Türkiye'ye doğrudan maliyeti 1,4 milyar dolar iken dolaylı maliyeti ise yüzler e milyar doları bulmuştur. Her kim Gezi olaylarını masum bir çevre hareketi olarak tanımlıyorsa ya gafildir ya da taammüden bu ülkenin ve milletin düşmanıdır. Hukukun her kararına elbette saygımız vardır ama bizim ve milletimizin gözünde Gezi'nin ve bu kalkışmanın önünde yer alanların hükmü asla değişmeyecektir” dedi.
Erdoğan FETÖ’nün siyasi ayağı tartışmasında tepkisini sürdürdü
Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, FETÖ’nün siyasi ayağıyla ilgili AKP’nin iktidar dönemindeki işbirliğini işaret etmesi konusundaki açıklamalarına yanıt verdi.
Erdoğan, 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimine yol açacak şekilde Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) yapılanmasında FETÖ bağlantılı isimlere rütbece yükselme imkanı tanındığı görüşüne de sert tepki gösterdi.
Erdoğan, darbe girişimi gerekçesinde Marmaris’te suikast girişimine hedef olduğunu anlatarak, Kılıçdaroğlu’nun ise Bakırköy’e bir belediye başkanı evine kaçtığını iddia etti.
Bu arada Milli Görüş çizgisinde daha önce görüş ayrılığına düştüğü Necmettin Erbakan’ın, Fethullah Gülen’le görüşmeyen tek lider olduğunu da söyleyen Erdoğan, Süleyman Demirel, Bülent Ecevit ve Erdal İnönü’nün ise ileri derecede Gülen’le irtibatta olduğunu anlattı.
FETÖ’nün oluşturduğu tehdidin kendi çevresinde bile anlaşılamadığını ancak kendisi tarafından 2010 yılında bu yapıya karşı mücadele verilmeye başlandığını söyleyen Erdoğan, “FETÖ’nün devlet ve toplum hayatımızın kılcal damarlarına kadar sızmasının tarihi eskidir ve müsebbipleri çoktur. Ama FETÖ’yle gerçek anlamda amansız bir savaşa tutuşan tektir; 2010 itibarıyla o da biziz. CHP dahil olmak üzere yıllarca irticayla mücadele bahanesiyle cadı avına çıkar gibi Müslüman avına çıkanların tek bir gün bile gerçek anlamda FETÖ’cüleri hedef aldıkları görülmemiştir. Çünkü dosyaları hazırlayanlar kimlerdi? Silahlı kuvvetlerin içindeki FETÖ’cülerdi, emniyet içindeki FETÖ'cülerdi, devletin kurumları içindeki FETÖ’cülerdi. Her yerde bunları rahatlıkla görebilirsiniz. Milli Güvenlik Kurulu’nda biz bu meselenin üzerine gidene kadar alınan kararların hepsinin de gerisindeki gizli niyetin FETÖ’yle mücadele değil, toplumsal reaksiyonu tetikleyerek FETÖ’yü koruma olduğunu görüyoruz. Başbakanlığım boyunca YAŞ’larda önüme tek bir FETÖ’cünün dosyası gelmedi. Gelen dosyalar hep mütedeyyin insanlarla ilgiliydi. Yargının FETÖ’nün tasallutundan kurtarılabilmesi için verilen mücadeleyi değersiz hale getirmeye ve hatta tam tersi göstermeye çalışan herkes hükmen FETÖ’cüdür” ifadelerini kullandı.
Erdoğan, CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nu, “İşte buyur, FETÖ’cü danışmanlar Bay Kemal’in yanında. Akıl hocaları onlar. Sadece onlar değil, İP’in de danışmanlarında yine onlar var. Tam bir istila hareketi. Arkadaki gerçek oyunun ortaya çıkmaması için kurulan bu tezgahın yıllarca başarıyla yürütüldüğünü teslim etmemiz gerekir. Kasım Gülek'ten Ecevit'e kadar, namlı CHP’lilerden 12 Eylül ve 28 Şubat darbecilerine kadar herkes bu oyunda üzerine düşen rolü oynamış, FETÖ’ye figüranlık yapmışlardır. Bu oyunun son perdesinin başrolü de Kemal Kılıçdaroğlu’na verilmiştir. Bir tek kişi FETÖ’nün özel ilgisine, himayesine, korumasına mazhar olmuştur; o da Kemal Kılıçdaroğlu’dur” ifadelerini kullandı.