Erişilebilirlik

Fransa’da aşırı sağın AP zaferi ile başlayan siyasi kriz sürüyor: Ani erken seçim çare olacak mı?


Avrupa Parlamentosu seçimlerinde aşırı sağ parti Ulusal Bütünleşme’nin birinciliği ve Macron’un Meclis’i feshederek, ülkeyi 3 hafta içinde seçime götürmesi, Fransa’da krizin çözülemeyeceği senaryolarını güçlendirdi.
Avrupa Parlamentosu seçimlerinde aşırı sağ parti Ulusal Bütünleşme’nin birinciliği ve Macron’un Meclis’i feshederek, ülkeyi 3 hafta içinde seçime götürmesi, Fransa’da krizin çözülemeyeceği senaryolarını güçlendirdi.

9 Haziran’daki Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinde aşırı sağ parti Ulusal Bütünleşme’nin (RN) yüzde 32 ile “merkezci ittifakı” mağlup edip birinci gelmesinin ve Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un meclisi feshederek, ülkeyi üç hafta içinde erken seçime götürme kararı almasının ardından, Fransa’da yaşanan siyasi deprem sürüyor.

30 Haziran ve 7 Temmuz için sandık başına gitme kararı, hükümete mensup bakanlar ve milletvekilleri dahil tüm ülkede şaşkınlıkla karşılandı.

Macron’un bu kararı, sağda ve solda yeni ittifakların oluşmasıyla, siyasette büyük bir yeniden yapılanmayı tetikledi.

Cumhurbaşkanı Macron, kendi kurmayları tarafından “çılgınca bir kumar oynamakla”, muhalefet tarafından da “aşırı sağa karşı geliyorum” deyip, aşırı sağı iktidara taşımakla suçlanıyor.

Seçim sonrasının potansiyel başbakanı, 28 yaşındaki aşırı sağcı lider Jordan Bardella’nın, “Macron’un asistanı olmak istemiyorum, salt çoğunluk olmadan Başbakan olmayı kabul etmeyeceğim” sözleri ise, krizin sandıkta da aşılamayacağının sinyalini verdi.

“Feshetmeseydim kaos olurdu”

Ani erken seçimlerin ardından kendi koltuğunu kaybetme riskini de göze alan Macron ise bu eleştirilere, “Meclis’i feshetmeseydim kaos olurdu. Benim önerdiğim çözüm en ağır, en ciddi ama en sorumlu, en az kötü olan çözüm. Başbakanı ve hükümeti değiştirip yola devam etmek kolay bir çözümdü. Ancak halk karar vermeli ve ben halka güveniyorum” yanıtını verdi.

Fransa açısından seçim sonuçlarını VOA Türkçe için değerlendiren Strasbourg Üniversitesi öğretim görevlisi Prof. Samim Akgönül, AP sonuçlarının Avrupa için bir deprem, Macron içinse “bir tokat” anlamına geldiği görüşünde.

Siyaset bilimci Akgönül, Macron’un erken seçim kararı almasının her ne kadar ülke için “zor bir kaos” oluştursa da, “demokratik açıdan doğru bir karar olduğunu” vurguladı.

Meclisin feshi kararını medyadan öğrenen ve derin bir şaşkınlık yaşayan Cumhurbaşkanı Macron’un partisi Rönesans milletvekilleri ise, 3 hafta içinde seçimlere hazırlanmanın “olanaksız” olduğunu belirterek, Macron’u ülkeyi “sonu bilinmeyen bir kaosa sürüklemekle” eleştiriyor.

Macron’un kurmaylarından, Rönesans hareketinin eski Meclis Grup Başkanı Gilles Le Gendre, Le Monde gazetesine yaptığı açıklamada, erken seçim çağrısının “hiçbir anlam ifade etmeyen çılgınca bir karar” olduğunu, Cumhurbaşkanı’nın, “sıkıntıların tam bir krize dönüşmesi yönünde gereksiz ve tehlikeli bir risk aldığını” açıkça söyledi.

“Aşırı uçları dışlama” stratejisi

İktidar seçim stratejisi olarak, hem aşırı sağ hem de radikal sola aynı anda saldırıp, “her iki kanattaki ılımlı isimleri” kendi partisine çekmeye; aynı zamanda seçimlere katılmayan yüzde 50’yi de ikna etmeye çalışıyor.

Cumhurbaşkanı Macron ve 35 yaşındaki Başbakan Gabriel Attal, ilk kez “aşırı sağ” ile “radikal solu” aynı kefeye koyarak, bu iki aşırı ucu iktidardan uzak tutmak için tek “güvenilir” alternatif olarak merkez güce, yani kendilerine oy vermeleri yönünde çağrıda bulunuyor.

İktidar, bu iki partinin de ekonomik programlarının Fransa'yı “doğrudan iflasa” sürükleyecek programlar olduğunu savunuyor.

“Sıtmayı gösterip, vebaya razı etme politikası”

Prof. Dr. Akgönül, siyasetin geldiği tıkanmadaki rolünü eleştirse de, Macron’un Meclis’i feshetmesinin “onurlu ve siyaseten büyük bir hareket” olduğunu söyledi.

“Partisi yüzde 14’e düştü, neredeyse mezarından çıkıp gelen Sosyalist Parti’nin adayının da gerisinde kalıyordu. Bana göre bu Fransa’nın demokratik pratiklerine uygun bir çağrı” diyen Akgönül, “Ama genel seçimlerde nasıl bir demokratik tablo çıkacak onu görmeli. Macron yine sıtmayı gösterip, vebaya razı etme politikasını uygulamayı planlıyor. Ancak iki kez işe yarayan bu taktik yeniden işe yarar mı, ben pek emin değilim” şeklinde konuştu.

“Her zaman taklitler orijinalleri yaşatır”

Bu duruma gelinmesinde merkez sağ ve sol partilerin güç kaybına uğramasının önemli bir neden olduğunu belirten Prof. Akgönül, Macron’un merkez sol bir partiden gelip (PS), hem merkez sol, hem de merkez sağ partileri “dinamitleyerek” büyük bir hata yaptığı görüşünü dile getirerek, şunları kaydetti:

“İçine girdiği siyasi ortamın, verdiği sözlerinin kendisini konumlandırdığı yerin tam zıttı politika üretti. Soldan geldi, solu tümüyle saf dışı bıraktı. Krizlere karşı kesin bir politika izlemek yerine teker teker merkez partilerini çökerterek ilerledi. Bunu da, ‘ya ben ya aşırı sağ’ demek ve böylece seçim kazanmak için yaptı. Göç Yasası, İslamcı ayrılıkçılık yasası gibi yasalarla, aşırı sağın söylemlerini hayata geçirmeye başladı.”

“Siyasette gençlik dezavantajdır”

Lider olarak da Macron’un “etrafını hep kendine benzeyen isimlerle” çevirdiğini belirten Akgönül, “Biliyor musunuz, Başbakan Gabriel Attal’ın Paris’in 3 mahallesi dışında hayatında bir aydan fazla yaşadığı bir bölge yok. Toplumdan tümüyle kopuklar. Eğer farklı kesimleri getirseydi, kendine benzemeyen, siyasi arka planlarında tecrübeli ama becerikli insanlarla etrafını çevreleyebilseydi, o zaman hükümet daha farklı olurdu. Bugün aşırı sağı taklit etmek zorunda kalmazdı” dedi.

Siyasette “gençliğin bir dezavantaj” olduğunu da savunan Samim Akgönül, “Macron ve ekibi çok toy hatalar yaptı. Genç de olursunuz ama arkanızda öylesine tecrübeli ve güçlü bir ekip kurarsınız ki, sizin dinamizminiz onların tecrübesiyle birleşir. Macron’un etrafına bakıyoruz, hepsi kendisi gibi. Macron’un bu kadar başarısızlığa uğrayacağını düşünmüyordum açıkçası” diye konuştu.

Seçim sabahı kriz senaryoları

Fransız siyaseti şimdi 7 Temmuz sabahında sandıktan çıkacak senaryolara karşı hazırlanıyor. Uzmanlar, şimdiden Macron'un bir daha aday olmayacağı seçimlerde, RN lideri Marine Le Pen'in iktidar için en iyi şansı yakalayacağını öngörüyor.

IFOP araştırma şirketi tarafından LCI haber kanalı için yapılan ankete göre, 30 Haziran'da RN oyların yüzde 33'ünü, Yeni Halk Cephesi sol ittifakı yüzde 28'ini ve Macron'un iktidardaki merkezcileri yalnızca yüzde 18'ini alacak.

Ancak böyle bir sonuç, RN'nin 577 sandalyeli Ulusal Meclis'te mutlak çoğunluk için gereken 289 sandalyeyi kazanma ihtimalinin düşük olacağı anlamına geliyor.

Sandıktan anketler doğrultusunda bir sonuç çıkarsa, bu yeni bir çözümsüzlüğe işaret ediyor. Macron, “ılımlı” vekilleri partisine çekme iddiasını gerçekleştiremezse, hükümet Eylül ayında gensoru ile düşürülme riski ile karşı karşıya kalacak.

Ülkedeki dört sol parti Boyun Eğmeyen Fransa (LFI), Sosyalist Parti (PS), Yeşiller (Les Verts) ve Fransız Komünist Partisi (PCF) birleşerek önemli bir dinamizm elde etti.

Aynı birleşme sağ ve aşırı sağ arasında yaşanamadı. Merkez sağ Cumhuriyetçiler’in (LR) lideri Eric Ciotti’nin aşırı sağ ile ittifaka gitme kararı, partiyi böldü.

Prof. Akgönül, “asıl pazarlıkların ikinci turda yaşanacağına” dikkat çekiyor. Siyasi partiler seçmene, “aşırı sağ ve radikal sol ile karşı karşıya kalırsa kime oy vereceği yönünde” telkinlerde bulunuyor.

Forum

XS
SM
MD
LG