Senatör Ed Markey, Temsilciler Meclisi üyesi Alexandria Ocasio-Cortez’le birlikte Kongre'ye sunduğu Green New Deal olarak bilinen çevre odaklı tasarının, en çok istihdam sağlayacak program olduğunu söyledi.
Başkan Trump ise Yeni Yeşil Anlaşma'nın ‘milyonlarca Amerikalı'yı işinden edeceği’ görüşünde.
İklim değişikliğiyle mücadele etmek için neredeyse on yıl sonra ilk kez gündeme getirilen öneri olan Yeni Yeşil Anlaşma çerçevesinde saflar belirleniyor. Küresel ısınmayı durdurmak ekonomiye darbe indirmek anlamına mı gelir, yoksa küresel ısınmaya karşı önlem almamak daha kötü sonuçlar mı doğurur?
Amerikan Senatosu, Senatör Markey ve Temsilciler Meclisi üyesi Ocasio-Cortez'in bağlayıcı olmayan Yeni Yeşil Anlaşma tasarısını geri çevirmiş olsa bile tasarı, iklim değişikliği ve sera etkisi yapan gaz salımının azaltılması konusunun Kongre'nin gündemine yeniden gelmesini sağladı. Karbon emisyonlarının azaltılmasına yönelik uygulamalara şiddetle karşı çıkan Senato Çoğunluk Lideri Mitch McConnell bile küresel ısınmanın gerçek bir tehdit olduğunu ve bu tehdidin insan eliyle oluşturulduğunu artık kabul ediyor.
Başkan Trump ise aksine, iklim değişikliğinin bir aldatmaca olduğunu söylüyor ve ekonomik büyümenin yolunun kömür, petrol ve doğalgaz üretimini arttırmaktan geçtiğini savunuyor.
Daha sıcak, daha kuru, daha yağışlı
İklim değişikliğinin etkileri giderek daha gözle görülür olmaya başladıkça seçimle iş başına gelenler üzerindeki baskılar da giderek artıyor.
Meteorolojik kayıtlara göre en sıcak on yılın sekizi, son on yıl içinde yaşandı.
California eyaletindeki sıcaklık artışı ve kuraklık nedeniyle geçen yıl birçok noktada çıkan dev orman yangınları 24 milyar dolarlık hasara yol açtı, 106 kişinin ölümüne neden oldu. Geçen yılki yangınlarda kül olan alanlar, yüzölçümü açısından rekor kırdı. Bir önceki rekor da 2017 yılına aitti.
Atmosferin ısınması, daha çok nem tutması anlamına geliyor. Bu da geçen yıl meydana gelen Florence Kasırgası gibi felaketlerin daha sık oluşmasına neden oluyor. 2017 yılında Texas eyaletinin Houston kenti ve civarını etkileyen Harvey Kasırgası, 127 buçuk milyar dolarlık maddi hasara neden olmuştu.
13 hükümet kurumundan bilimadamlarının tahminlerine göre karbon salımı oranı yüksek kaldığı takdirde aşırı ısınma, 2090 yılına kadar çalışma verimliliğini her yıl 155 milyar dolar zarara uğratacak. Su kaynaklarının azalmasının kentler ve sanayi sektörü üzerindeki maliyeti her yıl 316 milyar dolar olacak. Sıcaklıkların yükselmesiyle vaka sayısında artış kaydedilmesi beklenen hastalıklardan sadece biri olan Batı Nil Virüsü'nün tedavisi için her yıl 3 milyar dolar harcanacak.
Kamuoyu yoklamaları, Amerikalılar'ın değişen iklimin oluşturduğu tehdidi her zamankinden fazla hissettiğini gösteriyor. Anketlere göre kamuoyunun yüzde 73'ü küresel ısınmanın şu anda yaşanmakta olduğuna inandığını, yüzde 62'siyse ısınmanın insan kaynaklı olduğunu söylüyor. Her iki veri de Yale İklim İletişim Programı anketinin başladığı 2008'den bu yana elde edilen en yüksek oran.
Yale İklim İletişim Programı anketine katılanların üçte ikisi küresel ısınma konusunda ”endişeli” ya da ”çok endişeli” olduklarını kaydetti. Bu oranlar ilk kez muhafazakar Cumhuriyetçiler'in üçte birini de kapsıyor.
Federal hükümetse tam tersi yönde ilerliyor. Trump, Amerika'yı Paris İklim Anlaşması'ndan çıkarırken aynı zamanda fabrika ve motorlu taşıtların çıkardığı sera etkisi yapan gazları kısıtlayan Obama dönemine ait uygulamaları geri çevirmeye çalışıyor.
Bu durumda eyalet yönetimleri, yerel yönetimler ve özel şirketler, federal hükümetin açığını kapatmaya çalışıyor. Ancak bu yapmak kolay ya da ucuz değil.
Kirliliği ücretlendirmek
Çevre için alınacak önlemlerden biri olarak en çok küresel ısınmaya yol açan karbon kirliliğini ücretlendirmek öne çıkıyor.
İktisatçılara göre bu fiyatı yükseltmek, kirliliğe yol açan yakıtlara olan talebi azaltıyor, şirket ve tüketicileri daha ucuz ve temiz alternatifler aramaya yöneltiyor.
Karbonu ücretlendirmek ayrıca vergi mükelleflerine geri ödenebilecek ya da karbon salımını azaltmaya yatırım yapacak geliri elde etmeyi sağlıyor.
Amerika'da dokuz eyalet, hava kirliliğine yol açan şirketlerin atmosfere saldığı her ton karbondioksit için ruhsat almalarını gerektirecek piyasa bazlı karbon kontrol sistemi kullanıyor. California eyaletiyse kendi programını uyguluyor.
Bu eyaletlerdeki ekonomik büyümenin devam ettiği, karbon salımınınsa azaldığı gözleniyor.
Brookings Enstitüsü'nden iktisatçı Adele Morris, ”Karbon ya da sera gazı vergilerinin ekonomiyi nasıl mahvedeceğiyle ilgili birçok söylem var. Ancak bu varsayımı destekleyecek hiçbir kanıt yok,” diyor.
Ancak bu çevreci politikalar siyasi açıdan popüler değil. Ulusal çapta uygulanması öngörülen cap-and-trade önerisi, 2010 yılında Kongre'de reddedilmişti. Cap-and-trade, sanayi kollarının ya da şirketlerin, atmosfere, kısıtlamaların üzerinde karbon salması durumunda bunu sınırın altında kalan şirketlere ödeme yaparak telafi etmesini öngörüyor. Geçtiğimiz Kasım ayındaki ara seçimlerde Washington eyaletinde seçmenler, karbon vergisi tasarısını reddetmişti.
Öte yandan Amerika ve diğer ülkelerin Paris İklim Anlaşması çerçevesinde vardıkları nihai amaç olan sıcaklıkları sanayi devri öncesine göre 2 santigrad derecenin altında tutma planına erişmeleri mümkün görünmüyor.
Dünya Bankası’nın desteklediği bir komisyonun verilerine göre Paris İklim Anlaşması'nın bu amacına erişmek için karbonun ton fiyatının en az 40 ila 80 dolar arasında olması, bu fiyatın 2030 yılına kadar 50 ila 100 dolar seviyesine çıkması gerekiyor.
Federal boşluğu doldurmak
Trump, Amerika'yı Paris İklim Anlaşması'ndan çıkarırken birçok eyalet, kendi başının çaresine bakma yolunu seçiyor.
Bu eyaletlerin çoğu, enerji üreten şirketlerin üretimin belirli bir oranını yenilenebilir ya da sıfır karbonlu kaynaklardan elde etmesini zorunlu kılıyor. Bazı eyaletler son zamanlarda bu zorunluluğun eşiğini de yükseltti. New Mexico eyaleti, California eyaletine katılarak yüzyılın ortasında tüm enerjisini yenilenebilir kaynaklardan elde etmeyi amaçladığını kaydetti.
Özel sektör de çevreci uygulamalara katılıyor.
Trump'ın Amerika'nın Paris İklim Anlaşması'ndan çekileceğini açıklamasından sonra 2 binden fazla şirket ve yatırımcı, anlaşmayı desteklemeye devam edeceklerini bildirdi.
Büyük yatırımcılardan oluşan ve 30 trilyon dolarlık varlığı yöneten bir grup, portfolyosundaki şirketlerin de bu harekete katılması için çalışmalar yürütüyor.
Petrol devleri Shell ve BP ise kısa süre önce yöneticilerinin alacağı ikramiyelerin iklimsel hedeflere erişmeyle orantılı olacağını açıkladı. Madencilik firması Glencore ise kömür madenciliği alanındaki çalışmalarının kapsamını genişletmeyeceğini bildirdi.