ABD’de yayınlanan yeni bir çalışma, beyindeki plastik madde birikiminin karaciğer veya böbrekten daha yüksek, plasenta ve testisler içinse önceki raporlardan daha yüksek olduğunu ortaya koydu.
Miktarın bir plastik kaşığı dolduracak kadar fazla olduğu kaydedilen çalışmanın bulguları, bilim dergisi Nature Medicine'da yayınlandı.
Araştırmayı yürüten New Mexico Üniversitesi Sağlık Bilimleri Merkezi uzmanları, insan beyninde, diğer organlara göre çok daha yüksek yoğunluklarda mikroplastikler buldu.
Araştırma, plastik birikiminin zaman içinde arttığı ve sadece son sekiz yılda yüzde 50 oranında yükseldiğini gösteriyor. Araştırmanın başyazarı Profesör Matthew Campen, Pazartesi düzenlediği basın toplantısında, ortalama beyin örneğinde buldukları plastik miktarının yaklaşık bir plastik kaşığı dolduracak kadar olduğunu söyledi.
Küçük polimer parçacıklarından oluşan ve hava, su ve toprakta bulunan mikroplastikler, son 50 yılda karaciğer, böbrek, plasenta ve testisler dahil insan vücudunun her yerine yerleşmiş durumda.
Toksikolog Matthew Campen'a göre insan beyninde biriken plastik oranları, dünyada artan plastik atık miktarının bir yansıması.
Uzmanlar, plastiğin çoğunun daha önce belirlenenden çok daha küçük boyutları yansıtan nanometre ölçeğinde, yani virüslerin yaklaşık iki ila üç katı büyüklüğünde olduğunu gözlemledi.
Demans ile bağlantısı ne?
New Mexico Üniversitesi Sağlık Bilimleri Merkezi'nin internet sitesinde yer alan habere göre bulguların alarm verici nitelikte olduğunu kaydeden Profesör Campen, “Miktarın bu kadar yüksek olduğunu asla hayal edemezdim. Beynimde bu kadar plastik varken kendimi kesinlikle rahat hissetmiyorum, bu konsantrasyonlar dörde katlanırsa ne olacağını öğrenmek için 30 yıl daha beklememe gerek yok” dedi.
Profesör Campen, demans teşhisi konmuş kişilerin beyin dokularında diğer kişilere kıyasla 10 kata kadar daha fazla plastik bulunduğunu söyledi.
Ancak yapılan çalışma, beyindeki daha yüksek plastik seviyelerinin demans semptomlarına neden olup olmadığını gösteremiyor.
Campen, sadece demans hastalığı sürecinin kendisi nedeniyle daha fazla birikim meydana gelmiş olabileceğini söyledi.
Otopsilerden saklanan beyin dokuları yeni yöntemle incelendi
Yeni araştırma, New Mexico Üniversitesi uzmanlarının dokudaki mikroplastikleri belirlemek ve ölçmek için geliştirilen ve daha önce insan plasentalarındaki ve hem insan hem de köpek testislerindeki plastik miktarlarını belirlemek için kullanılan yeni bir yönteme dayanıyor.
Otopsilerden alınan 52 beyin örneğini inceleyen araştırmacılar, bu örneklerin böbrek ve karaciğer numunelerine kıyasla yedi ila 30 kat daha fazla mikroplastik ve nanoplastik içerdiğini tespit etti.
Çalışma kapsamında uzmanlar, üniversite bünyesindeki New Mexico Eyaleti Adli Tıp Kurumu tarafından bağışlanan beyin dokusu örneklerini analiz etti.
Kurum, yasa gereği otopsilerden elde edilen dokuları imha etmeden önce yedi yıl boyunca saklıyor.
2016 yılına ait olan daha eski beyin dokuları, 2024 yılına ait dokularla karşılaştırıldı. Profesör Campen, tüm numunelerin beynin düşünme ve muhakeme becerisinden sorumlu kısmı olan frontal korteksten, gözlerin üstündeki ve arkasındaki beyin bölgesinden toplandığını söyledi.
Uzmanlar, beyin dokularında 12 farklı polimer tespit etti ve miktarlarını belirledi. Bunlardan en yaygın olanı, plastik şişe ve bardak, ambalaj ve kaplarda yaygın olarak kullanılan polietilen.
Ekip ayrıca yüksek polimer konsantrasyonlarına sahip aynı doku örneklerinide 200 nanometre veya daha küçük boyutta, yani yaklaşık virüs boyutunda keskin plastik parçaları kümeleri buldu.
Hala birçok bilinmeyen var
Bunlar kan-beyin bariyerini geçebilecek kadar küçük; ancak Profesör Campen, parçacıkların gerçekte beyne nasıl taşındığının belirsiz olduğunu söyledi.
Campen, biyolojik olarak durağan olduğu düşünülen ve kalp stentleri ve yapay eklemler gibi tıbbi uygulamalarda kullanılan plastiğin ne gibi etkileri olabileceğinin de belirsiz olduğunu söyledi. Kimyasal toksisitenin aksine gerçek sorun, bu parçacıkların fiziksel özellikleri olabilir.
“Plastiklerin kılcal damarlardaki kan akışını engellediğini düşünmeye başladıklarını” söyleyen Campen, “Bu nanomalzemelerin beyindeki aksonlar (sinir lifleri) arasındaki bağlantılara müdahale etme potansiyeli var. Demansta rol oynayan proteinlerin toplanmasında da rol oynayabilirler. Bunu henüz bilmiyoruz” dedi.
Uzmanlar, vücuttaki mikroplastiklerin çoğunun başta et ürünleri olmak üzere gıda yoluyla alındığından şüpheleniyor. Ticari et üretimi, plastikleri gıda zincirinde yoğunlaştırma eğiliminde.
Campen, “Tarlaları plastikle kirlenmiş suyla suladığımız için plastiklerin orada biriktiğini varsayıyoruz. Bu mahsulleri çiftlik hayvanlarımıza yediriyoruz. Gübreyi alıp tarlaya geri koyuyoruz” dedi. Ekip, marketlerden satın alınan etlerde yüksek yoğunluklarda plastik bulduğunu da bildirdi.
Çalışmaya göre mikroplastikler, nöronların etrafını saran ve sinyal iletimini düzenlemeye yardımcı olan beynin yalıtkan miyelin kılıfındaki yağ hücrelerinde birikme eğilimi gösteriyor. Bu da beyindeki daha yüksek plastik yoğunluklarını açıklamaya yardımcı olabilir.
Profesör Campen, elde edilen bulguların, insan sağlığına yönelik küresel bir tehdit konusunda alarma yol açması gerektiğini söylüyor.
Forum