İsrail Amerika’nın IŞİD’le mücadele çabalarına açık destek veriyor. Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman Washington’da Amerika Dışişleri Bakanı John Kerry’le görüştü ve yardım önerisinde bulundu. Ancak bu yardım, Amerika’nın ihtiyaçları ve bazı “hassasiyetlerle” sınırlı.
Eski Amerikalı istihbaratçı Paul Pillar, İsrail’in koalisyona katılmayı gönülden isteyeceğini söylüyor. Halen Georgetown Üniversitesi Güvenlik Çalışmaları Merkezi’nde ve Brookings Enstitüsü 21’inci Yüzyıl Güvenlik ve İstihbarat Merkezi’nde uzman olarak görev yapan Pillar, İsrail’in koalisyona açık yardımının Amerika’ya fazlasıyla yardımı olacağını belirtiyor. Ancak uzman, Amerika’nın İsrail’in yardım önerisini geri çevirmek zorunda olduğunu belirtiyor. Bunun nedeni İsrail’in Filistinliler’le anlaşmazlığının hala devamı ve koalisyondaki Arap müttefikleri soğutma tehlikesi. Bundan dolayı İsrail’in bazı bölgesel çabalara yapacağı katkı, yarardan çok zarar getirebilir.
1991 Körfez Savaşı ve İsrail
Irak 1990’da Kuveyt’i işgal ettiğinde, Amerika çoğu bölgeden 40’a ülkenin katıldığı bir koalisyon oluşturmayı başardı. Yazar Bernard Reich, o dönem Saddam Hüseyin’in “İsrail’in yarısını yakıp yıkma” tehdidine rağmen, Amerika’nın İsrail’i o koalisyondan uzak tutmak için büyük çaba harcadığını söylüyor. Reich, İsrail 1991 yılındaki Körfez Savaşı’nda kendini Amerika’ya stratejik ortak olarak satmaya çalışsa da aslında bir yükümlülük olarak görüldüğünü söylüyor. Çünkü İsrail’in o dönem Saddam-karşıtı koalisyona katılması durumunda, tüm Arap ortakların koalisyona desteklerini kesme tehlikesi bulunuyordu.
Saddam Hüseyin İsrail’e SCUD füzeleriyle saldırıp, İsrail’i misillemeye kışkırtmaya ve doğal olarak koalisyonun Arap ortaklarını kendi yanına çekmeye çalışsa da, Washington İsrail’e misilleme yapmasını sağlayacak bilgileri asla vermedi. Northeastern Üniversitesi profesörlerinden Max Abrahams, Amerika’nın o dönem İsrail’e uçaklarında kullanabileceği IFF kodlarını (dost ve düşman hava aracı tanımlama sistemi) vermediğini belirtiyor.
Yazar Scott Lasensky de bu itidalli politikadan dolayı İsrail’i yumuşatmak için Amerika’nın Irak’tan gelen Scud füzelerini vurmak amacıyla bu ülke topraklarına Patriot füze bataryaları yerleştirdiğini hatırlatıyor. İsrail’e o dönem yılda 3 milyar dolar askeri yardım yapan Amerika ayrıca bu ülkeye acilen ek olarak 650 milyon dolar gönderdi. Amerikan-İsrail İşbirliği Girişimi adlı kuruluşun başkanı Mitchel G. Bard, tüm bunlara rağmen İsrail’in o dönemki koalisyona katkı yaptığını belirtiyor. Bard, İsrail’in Amerikan ordusuna kurşun geçirmez yelek, gaz maskesi, kum topbaşı ve Irak ordusunun faaliyetleriyle ilgili ayrıntılı taktik istihbarat sağladığını söylüyor.
Koalisyon IŞİD’e karşı mücadelede görev dağılımını planlarken, Reuters haber ajansına konuşan bir Batılı diplomat, İsrail’in Amerika’ya uydu istihbaratının yanında IŞİD’e katılan ve ülkelerinde saldırılar düzenleyebilecek Batılı militanlar hakkında da istihbarat sağladığını belirtti.
İsrail’in hem Suriye’yi, hem de Suriye hava savunmasını gayet iyi bildiğini belirten Profesör Abrahams de, İsrail bu savunmayı geçmişte bertaraf ettiği için deneyimlerini Amerika ile paylaşabileceğini ifade ediyor.
İsrailli savunma yetkililerinden birinin yaptığı bir açıklamaya yer veren Defense News dergisine göre, İsrail Hizbullah’ın Suriye’deki silahları eline geçirmemesi için ‘eş zamanlı’ hava saldırıları düzenleyebilir.
Eski Amerikalı istihbaratçı Paul Pillar, IŞİD’e karşı mücadelede ortak çalışıyor olarak görünmenin İsrail’in yararına olacağını belirterek, aynı zamanda bu ortaklığın, kendilerine Amerika’da siyasi açıdan da fayda sağlayacağını belirtti. Pillar; “İsrail’in Amerika için stratejik öneme sahip olduğu argümanını güçlendirmek için bunun önemi büyük” diye konuştu.
İsrail’li yetkililerden biri, ülkesinin IŞİD’e karşı oluşturulan uluslararası koalisyonda önemli role sahip olması gerektiği düşüncesinde. Bir radyo programına konuk olan muhalefetteki İşçi Partisi lideri İzak Herzog, Filistin’le barış anlaşması yapamamasından ötürü Başbakan Netanyahu’yu suçladı.
Herzog’a göre eğer Netanyahu ve bakanları, daha farklı davranıp Filistinli lider Mahmut Abbas ile “tatminkar” müzakerelerde bulunsalardı, İsrail bu koalisyonun bir parçası olabilirdi. Herzog’a göre, İsrail’İn IŞİD’e karşı oluşturulan uluslararası koalisyonun dışında kalmasının tek nedeni, Netanyahu’nun Filistinlilerle ciddi görüşmelerden kaçınmış olması.
IŞİD Tehdidi ve İsrail.
İsrail güvenlik kuvvetleri, yaklaşık on kadar İsrailli Arap’ın IŞİD saflarına katıldığını ve İsrail’e döndüklerinde terör saldırılarında bulunabilecekleri uyarısında bulundu. Yetkililer militanların bu İsrailli Araplar’ı kullanarak İsrail hakkında bilgi toplayıp, gelecekte saldırılar planlamasından kaygılı.
Geçen hafta Newsweek dergisinde yazan tarihçi Marc Schulman, makalesinde araçlara makineli tüfek takarak savaşan bir grubun dünyadaki en gelişmiş tanklara sahip bir ülkeye herhangi bir tehdit oluşturamayacağını savunmuştu. Schulman’a göre birçok İsrailli IŞİD’in kendileri için bir tehdit unsuru oluşturmadığı düşüncesinde. Amerika’nın Sesi’ne konuşan Schulman, Hamas’ın bir hafta içinde yeniden savaş başlatmasının birçok İsrailli için çok daha geçerli bir kaygı olduğunu savundu. Eski Amerikalı istihbaratçı Paul Pillar’ın görüşlerine katılmayan Schulman, İsrail’in IŞİD’e karşı kurulan bu uluslararası koalisyonda yer almak istemediğini söylüyor.
Ancak bu, İsrail’in bölgedeki çatışmaya gelecekte katılmayacağı anlamına gelmiyor.
Geçtiğimiz haftalarda Suriye ile sınırda yaşanan gerginlik zaman zaman tartışmalı bölge olan Golan Tepeleri’ne de sıçradı. Ağustos ayında El-Kaide’ye bağlı militanları sınıra yakın Kuneytra bölgesinde Birleşmiş Milletler Barış Gücü askerlerini rehin almış ve yüzlercesini İsrail’e kaçmak zorunda bırakmıştı.
Kesin olmayan bilgilere göre IŞİD’in Suriye’nin güneyinde yer alan ve İsrail ile Ürdün sınırına yakın iki kasabada örgütün, sonradan faaliyete geçirilmek üzere hücre evler kurduğu belirtiliyor. Olasılığı en yüksek senaryonun IŞİD’in Ürdün’e sıçrayarak, bu ülkeyi de etkilemesi olabileceğini söyleyen tarihçi Marc Shulman, bu durumda İsrail’in, Ürdün’ün düşman bir ülke haline dönüşmesine seyirci kalamayacağını belirtti.
Shculman, IŞİD’in Golan Tepeleri’ne sıçraması halinde, İsrail’in müdahalede bulunmaktan başka çaresi olmadığını da sözlerine ekledi.